21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının 57. Yıl dönümünde Mücadele ve Şehitler Haftasını geride bıraktığımız bugünlerde canları ve kanları pahasına bu yavruvatan topraklarına özgürlük ve barış getiren aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi; bu günlere gelmemizde maddi ve manevi yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen anavatanımızı, kahraman Mehmetçiklerimizi , yediden yetmişe kadınıyla erkeğiyle mücadele veren Mücahit halkımızı, Mücahidelerimizi, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensuplarını Mücahitlerimizi ve gazilerimizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum..
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını Enosis’e giden yolda sıçrama tahtası olarak gören Cumhurbaşkanı Makarios; başta İngiltere, Fransa ve Rusya olduğu halde Batılı devletlerin yardım ve desteğiyle hedeflerine ulaşacağına inanıyordu.
Nitekim bu amaçla hazırlanan Akritas Planı; 21 Aralık 1963’te yürürlüğe konularak, Kıbrıs Türk halkına karşı silahlı saldırıya geçilerek onları eşit ortağı oldukları devletin yasama, yürütme ve yargı organlarından, devlet dairelerinden tamamen dışlayarak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp ederken Kıbrıs Cumhuriyeti , Rum devletine dönüştürülüyordu..
Rumların Enosis’e giden yolu açma adına , Kıbrıs Türk Halkına karşı 21 Aralık 1963’ten itibaren gerçekleşirmiş oldukları silahlı saldırıların katliamlara dönüşmesinin ardından Anavatanımız Türkiye’nin Garanti Antlaşmaları çerçevesinde 25 Aralık 1963 günü saat 14.30’da gerçekleştirdiği ihtar uçuşları sonrası Lefkoşa’da Türkler ve Rumlar arasında sınır olarak bir ‘Yeşil Hat’ çizilmesinin ardından kısa bir süre sonra Rum silahlı saldırıları yeniden başlayacak ve tüm ada geneline yayılacaktı..
O günde Kıbrıs Türk Halkı; 21-25 Aralık 1963 tarihleri arasında cereyan eden ve tarihe Kanlı Noel olarak geçen sadece bir hafta içerisinde 92 şehit ve 473 yaralı verirken kayıpların ise sayısı bilinmiyordu..
15 Ocak 1964’te gerçekleşen 5’li Londra Konferansının başarısızlıkla sona ermesinin ardından toplanan BM Güvenlik Konseyi aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararında yer alan “Kıbrıs’ta olayları önlemek amacıyla ‘Kıbrıs Hükümeti’nin onayıyla ‘BM Barış Gücü’ kurulması ve adaya gönderilmesi” ifadesi ile çok açık ve net olarak “Kıbrıs Hükümeti’nden şiddet ve kan dökülmesini önleyecek her türlü tedbirin alınması” yönündeki talebi ile Enosis peşinde koşan Rum Hükümeti’nin, “Yasal Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti” olarak tanıması bir yana tarafların kuvvet kullanmaktan kaçınmaları istenirken hedef; Garanti Antlaşmasını etkisiz hale getirmekti!..
O günde kararda yer alan “Kıbrıs Hükümeti” ifadesi, daha sonra Rum yönetiminin “Yasal Kıbrıs Hükümeti” olarak tanınmasını sağlamıştır. Nitekim bu karara Türkiye’nin de onay vermesiyle birlikte Batı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasal temsilcisi olarak Rum yönetimini meşru hükümet ve devlet olarak tanıyacaktı!..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Lefkoşa’da Türk direnişini çökertemeyen Rum-Yunan saldırıları kısa sürede tüm adaya yayılır. O günde 103 köyden yaklaşık 30 bin Türk göçmen durumuna düşerken yollardan, utanç barikatlarından toplanan yüzlerce Türkün izine bile rastlanmayacaktı. 11 yıl boyunca Rumların silahlı saldırılarına ve katliamlarına uğrayan Kıbrıs Türk Halkı 1963-1974 yılları arasında Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek büyük mücadeleler vererek bir “Şafak Vakti” kahraman Mehmetçiğin gelişini bekledi.
11 yıl boyunca Kıbrıs Türk Halkı, Lefkoşa’da, Mağusa’da, Larnaka’da, Baf’ta, Limasol’da , Erenköy’de, Boğaz’da , St. Hilarion’da diğer kent ve köylerde direnerek büyük mücadeleler verdi.
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlediği darbenin esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı.. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974 günü televizyondan yapmış olduğu açıklamada Kıbrıs Helen Devletini ilan ediyordu..
Yıllarca Rum mevzilerinden, Rum radyolarından yayınlanan “Bekledim De Gelmedin” şarkılarını dinlemek durumunda kalan Mücahit Kıbrıs Türk Halkı 11 yıl boyunca , dağlarda, ovalarda, bayırlarda, köy ve kentlerde kadınıyla erkeğiyle Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek sürdürdüğü onurlu mücadelesinin sonunda 20 Temmuz 1974’te gerçekleşen Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur geldi..
2 Eylül 1975’te Viyana’da BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim’ın huzurunda Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf R. Denktaş ve ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı Klerides arasında imzalanan Antlaşma ile tamamen gönüllülük esasına dayanılarak Güney’den Kuzey’e 65 bin Türk, Kuzey’den de Güney’e 120 bin Rum Güney’e geçerken Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşuyordu..
Yıllarca devam eden toplumlararası görüşmelerin adil ve kalıcı bir siyasi çözüme varılmasını hedeflemeyen Rum liderliğinin Kıbrıs sorununu yeniden BM Güvenlik Konseyi’ne taşımalarının ardından BM Güvenlik Konseyi aldığı 13 Mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı kararı ile Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni “Geçersiz Bir Devlet” olarak ilan etmesi yanında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve birliği ile bağlantısızlığı destekleniyordu..
Bu yaşananların ardından KTFD Meclisi oy birliğiyle aldığı kararın ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. O günde; BM Güvenlik Konseyi aldığı 541 sayı ve 18 Kasım 1983 tarihli kararla bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni “Hukuken Geçersiz” saymasının bir sonucu olarak günümüzde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni sadece anavatanımız Türkiye tanımaktadır..
Günümüzde, Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının zorla bir araya gelmesini hedefleyen büyük güçler bilmelidirler ki; Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının ayni devlet çatısı altında bir araya gelmesi asla ve asla mümkün değildir.. Kıbrıs’ta barış ve huzur ancak ve ancak Kıbrıs’ta var olan bağımsız ve egemen iki devletin birbirini karşılıklı olarak tanıması ve yan yana yaşamasıyla mümkündür.
Unutmayınız ki dünya ile bütünleşmek, özgür, bağımsız ve egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile gerçekleştiği taktirde bir anlam ifade edecektir. Hedefimiz; KKTC’nden, egemenliğimizden ve bağımsızlığımızdan vazgeçmemizi isteyen tüm siyasi çözüm önerilerine ‘hayır’ demek olmalıdır.
Yaşamı boyunca özgürlük mücadelesini bir ‘Bayrak’ gibi taşıyan Kıbrıs Türk Halkı; gücünü Türklüğün şanlı tarihinden, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten ve Kuvay-ı Milliye ruhundan alan Türk Mukavemet Teşkilat (TMT) etrafında bütünleşerek Rum hakimiyeti altına girmemek, Batı Trakya Türkleri gibi ‘azınlık’ durumuna düşmemek; Girit örneğinde olduğu gibi yok olmamak için Kıbrıs Türk Halkı, Atatürk ilke ve devrimlerinden aldığı ruh, ilham ve güçle bağımsızlığına, egemenliğine, özgürlüğüne ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkmaya devam edecektir.
Kıbrıs Türk Halkı; özgürlüğün ve egemenliğin ne anlama geldiğini, anavatanımız Türkiye’nin güvencesinde yaşamanın huzurunu çok iyi bilmektedir.
Kıbrıs Türk Halkının varlığını ortadan kaldırmak ve yok etmek için Akritas Planının uygulanmaya konulduğu günün 57’nci yıl dönümünde olduğumuz bugünlerde Kıbrıs Türk Halkının bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamak azminde ve kararında olduğunu bir kez daha vurgulamakta yarar vardır..
Dünden bugüne büyük güçlerin desteğiyle Kıbrıs’ta oynanan oyunu bozacak tek olgu bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşatılmasını ve tanınmasını sağlamaktır.
Bayrağımız, Canımız, Kanımız… Kıbrıs Vatanımız, Türkiye Anavatanımız Helal Olsun Canımız Kanımız..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok yaşa…