Devlet kurumu olan Cypfruvex için insan tacirleri aracılığıyla 600 Bangladeşli işçi, kişi başı 8 bin Euro alınarak, günde 8 saat çalışma şartıyla asgari ücret karşılığında sürekli çalıştırılmak üzere ülkeye getirildi.
Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Cypfruvex adına Çalışma Bakanlığı onayıyla ve “Danışmanlık” adı altında hizmet veren acenteler aracılığıyla getirilen yüzlerce işçi, Güzelyurt’ta aç, susuz ve insanlık dışı koşullar altında tutuluyor.
Yüzlerce işçi, kamplarından çıkarak Güzelyurt Polis Karakolu’na geldi. Ancak gelenler arasında sadece Köle Kamplarında kalanlar değil, neredeyse aynı koşullarda olan Cypfruvex fabrikasında kalanlar da vardı.
Cypfruvex adına, kendilerinin ifadesiyle Mustafa ve Cihangir adındaki temsilcileri tarafından bir acente aracılığıyla, kimileri 5 ay önce, kimileri sezon bitmesine rağmen 2 ay önce getirilmiş…
Hepsi, suyun, elektriğin, hijyenin, tuvalet ve banyonun olmadığı bir köle kampında, pislik içinde, işsiz, parasız hayatta kalmaya çalışıyor. Aylardır kimse yanlarına uğramıyor…
Özgür gazeteye konuşan işçiler aylardır bu koşullarda yaşadıklarını belirtiyor. Bir işçi “Ben 2 ay 10 gün önce geldim ve sadece bir ay çalıştım. Burada kendi paramızla pirinç ve tavuk alıp yiyoruz” dedi.
Bir diğer işçi ise “5 aydır buradayız, Cypfruvex için portakal toplama geldik. 3 ay çalıştık, 2 maaş aldık, son maaşımızı almadık, son 2 aydır da çalışmıyoruz. Burada 60 kişi var…”dedi.
“Sadece iş istiyoruz. Ben buraya geldim çünkü işe ihtiyacım var” diyen işçi diğer tüm arkadaşları adına da şöyle konuştu:
“Hepimizin su, tuvalet, çevresel ve diğer problemleri geldiğimiz günden beri var. Hijyen yok, yemek yok, buraya kimse uğramıyor aylardır. Biz 700 kişilik bir grup olarak farklı tarihlerde geldik. Bu kampta da 42 kişiyiz…”
İşçilerin pasaportlarının aracılarda ve Cyprfruvex’de olduğu öğrenildi.
Yani işçiler, herhangi bir yere şikayet edemesin, başka bir iş bulamasın, bu skandal duyulmasın ise işçilerin pasaportlarına da onları getiren şirketler ya da aracılar el koyuyor!
Peki bu insanları kimler getirdi? Onlar üzerinden kaç para kimin cebine gitti.
İşçilerden biri şöyle anlatıyor, isim veriyor;
“Bizi Bangladeş’ten Mustafa ve Cihangir getirdi. 8 bin euro verdim gelmek için. Buradaki herkes aynı parayı verdi. Biz bu ülkeye gelmek için toplamda neredeyse 500 milyon TL verdik. Buraya geldik ancak şu anda birçok problemimiz var. Hiç kimseden hiçbir haber yok. Ben iki ay maaş alabildim, toplam 5 aydır buradayım. İlk ay 24 bin TL maaş verdiler, ikinci ay sadece 7 bin TL verdiler. Sadece ilk ay maaş aldık. Hepimiz burada çok acı çekiyoruz. Hepimizin su, tuvalet çevresel ve diğer problemleri geldiğimiz günden beri var…”
Söz konusu insanlık dışı köle kampı ve buradaki işçilerin ifadeleri bizi korkunç bir devlet suçuyla yüzleştiriyor.
Çünkü aslında İş Yasası’na göre Çalışma Bakanlığı dışında hiç kimsenin, kurum ve kuruluşun işçi getirmeye yetkisi ve hakkı yok.
Ancak bu kölelik düzeni tam da Bakanlık ve devlet eliyle kuruldu!
SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?
İşçiye ihtiyacı olan firma (müteahhitlik, restoran, vs.) “danışmanlık” adı altında hizmet veren şirketlere başvuruyor.
Bu şirketler Bangladeş ve diğer üçüncü dünya ülkelerindeki paydaş acentelerle iletişime geçerek, ihtiyaç duyulan işçilerin sayısını ve özelliklerini belirtiyor.
Karşı taraftan buradaki danışmanlık şirketine bulunan işçilerin pasaport fotokopileri gönderiliyor ve hangi işleri yapabildikleri sözlü olarak iletiliyor.
Bu işler tamamen el yordamıyla, “Ben kefilim” sözleriyle yapılıyor.
Sonra buradaki danışmanlık şirketi, kendisinden işçi isteyen firmaya bu listeyi veriyor ve onun adına Çalışma Bakanlığı’na başvuru yapıyor, işlerini takip ediyor.
Eğer işçiler inşaat sektörüyle ilgiliyse, Çalışma Bakanlığı ve Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) arasında imzalanan protokol gereği, firma önce KTİMB’e başvuruyor.
Çalışma Bakanlığı sadece ilgili firmanın şirket evraklarına bakıyor, toplamda çalıştırdığı KKTC-TC işçi sayısına bakıyor (Çünkü üçüncü dünya ülkesinden bu toplamın en fazla yarısı kadar işçi getirebilir), hangi proje için getirildiğine bakıyor, Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı borcu olup olmadığına bakıyor ve izni veriyor.
Danışmanlık adı altında ülkeye işçi getiren acenteler arasında da müthiş bir çıkar savaşı var. Milyon euroların döndüğü bu kölelik sektörü, acentelerin savaş alanı gibi.
BU SORULAR ACİLEN CEVAPLANMALI
İşte tüm bu gerçekler ve iddialar ışığında hem bu habere özel hem de genelde cevaplanması gereken birçok soru var;
-Bu işçileri kim getirdi?
-İşçilerin “8 bin euro verdik” dediği Mustafa ve Cihangir kim?
-Hangi acente adına çalışıyorlar?
-Cypfruvex sezon bittiği halde 176 işçiyi neden getirtti?
-Tarım Bakanlığı Cypfruvex’i denetlemiyor mu?
-Çalışma Bakanlığı buna nasıl izin verdi?
-Bu köle kampı kime ait? Ne zaman yapıldı?
-Bu rezalet aylardır nasıl kimse tarafından fark edilmedi?
-İşçi getirme sektörü çeteleşti mi?
-Bazı acentelerin direkt siyasetle bağlantısı var mı?