25 Nisan Kara Şehitlerini Anma Gününün  109. Yıl dönümünde; düşmana geçit vermeyen başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi saygıyla selamlıyor ve de rahmet ve minnetle anıyoruz.
Milli sınırlarımız içinde, millet egemenliğine dayalı, bağımsız ve çağdaş bir devlet olarak varlığımızı sürdürmek için “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir, Kuvvet birdir ve milletindir. Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” diyen Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerine ve kuruluş felsefesine vurgular yapmıştır..
..“Ulusal Güçleri Etken ve Ulusal İradeyi Egemen Kılmak Esastır” ilkesi ve “Ya İstiklal  Ya Ölüm” parolası ile 19 Mayıs 1919’da  Samsun’a çıkarak, Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Mustafa  Kemal, 21-22 Haziran 1919 gecesi yazdırdığı Amasya  Genelgesi’nde “Yurdun  Bütünlüğü, Ulusun Bağımsızlığı Tehlikededir. Ulusun Bağımsızlığını Yine Ulusun Azim ve  Kararı Kurtaracaktır” ifadesiyle, bağımsızlık bilincine ve bağımsızlığın ancak kendi gücümüzle sağlanacağına vurgu yaparak halka çağrıda bulunmuştur..
..Halkın temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 23 Nisan 1920’de açılmıştır.  TBMM  açılış tarihi Cumhuriyetimizin temeli olduğu gibi, 23 Nisan da ilk milli bayramımız olmuştur. Dünyada ilk çocuk bayramıdır. Atatürk, bu milli ve mutlu günü, Türk çocuklarına armağan etmiştir..
..Birleşmiş Milletler’in 1979 yılını, “Dünya Çocuk Yılı” olarak kabul etmesinden  59 yıl önce, Atatürk, Ulusal Egemenlik Bayramı’nı, çocuklara adayarak, onlara  ne denli  önem ve öncelik  verdiğini göstermiştir. Atatürk, bu alanda da öncü ve örnektir..
..Tarihe altın sayfalarla yazılan Kurtuluş Savaşı’mızın ve çağdaş temel ilkeler üzerinde  kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin baş  yapıtı, temel kaynak eseri Söylev’de (1919-1927) Gazi Mustafa Kemal Atatürk  şunları ifade etmiştir..
.. “Tek Karar Vardır. O Da Ulus Egemenliğine Dayanan, Tam Bağımsız Yeni  Bir Türk Devleti  Kurmak. İşte İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur. Bu kararın dayandığı en sağlam düşünce ve mantık şu idi: Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak, tam bağımsız olmakla sağlanabilir”..
..TBMM’nin bütün programlarının dayanağı şu iki temel ilkedir: Tam bağımsızlık kayıtsız şartsız ulusal egemenlik.  Birinci ilkenin açıklaması ulusal and “Misak-ı Milli”dir. İkinci ve yaşamımız için gerekli olan ilkenin  belirgin  biçimi ise Anayasa “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’dur.”  16 Ocak 1923, s. 309…
..20 Ocak 1921 tarihli  Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun temel maddelerinden birincisi “Egemenlik  Kayıtsız Şartsız Milletindir. İdare Usulü, Halkın Mukadderatını, Bizzat ve Fiili Olarak  İdare Etmesi Esasına Dayanır” şeklinde  ifade edilmiştir..
.. “Bütün dünya bilmelidir ki, artık bu devletin, bu ulusun başında hiçbir güç yoktur, hiçbir makam yoktur.  Yalnız bir güç vardır. O da ulusal egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da ulusun yüreği, vicdanı ve varlığıdır. Bir işi zamansız yapmak, o işi başarısızlığa uğratmak olur. Her şeyi sırasında ve zamanında yapmalıdır..
.. Ben ulusun vicdanında ve geleceğinde  sezdiğim büyük gelişme yeteneğini, bir ulusal sır gibi vicdanımda taşıyarak yavaş yavaş bütün toplumumuza uygulamak zorundayım” diyerek yola koyulan ve “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığımda elimde hiçbir kuvvet yoktu; yalnız Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vücudumu dolduran yüksek ve manevi  kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım” diyen Mustafa Kemal, halkın temsilcilerinden 23 Nisan 1920’de kurduğu TBMM ile birlikte “En Büyük Eserim” dediği  ve çağdaş uygarlık projeleri temelinde kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni 29 Ekim 1923’te ilan etmiştir..
..Türk ulusunun tarihi yüce değerlerini bütünleştiren yeni meclisin TBMM-Türkiye Büyük Millet Meclisi adı, tarihimizi, coğrafyamızı, milletimizi ve egemenliğimizi  yücelterek ifade etmekteydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin halkın egemenliğine dayalı, demokratik ve kurumsal bir devlet olduğunu bayraklaştırmaktaydı..
..Atatürk, 1922 yılında Lozan Konferansı’ndan önce, yabancı devlet adamlarına ve özellikle İngiltere temsilcisi General Harington’a karşı şu hususu açıkça belirtmiştir:
“Ulusal isteklerimiz sizce bilinmektedir. Ulusal topraklarımızın baştan başa düşmanlardan kurtulması ile ulusal sınırlarımız içinde siyaset, maliye, iktisat; askerlik, adalet ve kültür yönlerinden  tam bağımsızlığımız, ilke olarak kabul edilirse, görüşmelere başlamaya hazır olduğumuzu bildiririm..”
..Atatürk: “1919 Mayıs İçinde Samsun’a Çıktığımda Elimde Hiçbir Kuvvet Yoktu; Yalnız Türk Milletinin Asaletinden Doğan ve Benim Vücudumu Dolduran Yüksek ve Manevi Kuvvet Vardı…”
..Milli Egemenlik İlkesi ve Atatürk’ün evrenselliğini tarihe kaydetmiş ve doğumunun 100. Yılında, dünya barışının korunmasında eğitim, bilim ve kültür işbirliğini geliştirmek ve bu yolla güvenliğin korunmasını sağlamak amacıyla kurulan UNESCO kararı ile dünyada anılarak tescil edilmiştir:
“Uluslararası anlayış, iş birliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişilerin gelecek kuşaklar için örnek olacakları inancı  ile, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün UNESCO’nun üzerinde çalıştığı tüm alanlarda olağanüstü bir devrimci olduğunu göz önünde tutarak 1981 yılında anılacağı…” ifadeleri yer almıştır…
… Bugünkü Türkiye’yi canlandıran teşebbüs fikri hakkında şüpheye düşebilecek olanlar, Türkiye Cumhuriyeti delegelerinin Montreux Konferansının tetkikine sundukları vesikalara baksınlar. Orada bunu tam olarak öğreneceklerdir.. Türklerin Gazi adını verdikleri adam, Türkiye’ye yalnız siyasi istiklalini vermekle kalmadı, o tam manasıyla her şeyi tam yepyeni bir devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yarattı. Bu devleti teşkilatlandırdı.  Modern bir şekil verdi, sağlam bir politika temeli kurdu ve uzağı gören  azimli bir “Aile Babası” gibi kendi yarattığı devleti idare etti.  Bugünkü canlı Türkiye, Cumhurreisi  Atatürk’ün ve etrafını saran sadık, zeki adamlarının eseridir..
“Atatürk, dünyanın boyunduruk altına alınmış (esir edilmiş) bir kıtasındaki uluslara hürriyet yolunu göstermiştir. Atatürk’ün kişiliği, Nil kıyılarından eski Çin sularına kadar efsane haline gelmiştir.”
“.. Okul, genç kafalara, insanlığı saymayı öğretir; bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman  onu kurtarmak için tutulması gereken en doğru yolu öğreten okuldur. Ülkemiz içinde uygar düşüncelerin, çağdaş ileriklerin vakit yitirilmeksizin yayılması ve gelişmesi gereklidir..
..  En önemli  ve verimli ödevlerimiz öğretim ve eğitim işleridir.  Bu işlerde ne yapıp başarıya ulaşmamız gerekir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu  ancak bu yoldadır Bu zaferin sağlanması için hepimizin  tek can, tek düşünce olarak belirli bir program üzerinde çalışmamız gerekir. İleri ve uygar bir ulus olarak yaşayacağız..”
.. “Her şeyi gençliğe bırakacağız, o gençlik hiçbir şeyi unutmayacaktır; istikbal ümidinin parlak çiçekleri onlardır..
..Gazi; TBMM’nin açılışının 102. Yılında, gurur ve mutlulukla Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlayarak, ilkelerini ve eserlerini sonsuza dek yaşatacağımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü özlemle, saygıyla  ve minnetle anıyoruz. Kaynak: Yahya Aksoy, Düşler ve Düşünceler, Bütün Dünya, Başkent Üniversitesi Kültür Yayını, 1 Nisan 2022, s.21-24
18 Mart 1915’te Çanakkale’yi denizden geçemeyeceğini anlayan İtilaf Devletleri 25 Nisan 1915’te Çanakkale’ye karadan çıkmayı denedi. Burada da  18 Mart’taki gibi destan yazan ecdadımız düşmana nefes aldırmadı..
..Her şehidi, Gazisi, sağ kalanı ayrı birer hikaye Çanakkale Savaşlarının  Hepsi ayrı ayrı birer hikaye Çanakkale Savaşlarının.  Hepsi ayrı ayrı kahraman, hepsi ayrı ayrı birer destan..
..Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları sırasında genç bir Yarbaydı. Askeri dehasını göstermişti. 25 Nisan’da Kara Savaşları başladığında 57. Alayı’nı cepheye sürmüştü. 25 Nisan sabahı saat 05.30’da donanma ateşiyle birlikte Seddülbahir’den çıkarma harekatı başlamıştı. Seddülbahir bölgesi, 9. Tümen’e bağlı 26. Alay’ın 3. Taburu tarafından savunuluyordu. Binbaşı Mahmut Sabri Bey, 4 bölük ile bölgede konuşlanarak karargahını  Harapkale’ye kurmuştu..
..Kıyılara çıkarma saat 06.00’dan itibaren başladı. Tekke Koyu’nda  İngiliz askerleri yoğun bir ateş ile karşılandı. Sonrasında taarruz gelişerek İngilizler tarafından Karacaoğlan Tepesi’nin ele geçirilmesi ile devam etmiştir. 3. Taburun 10. Bölüğü’nün  takviyesi ile beraber İngiliz İlerleyişi Ertuğrul Koyu’nda durdurulmuştur. Kaynak: https://serincecikkofte.com/25nisan-kara-sehitlerini-anma-gunu-canakkale-kara-savaslari-79.html
Sonuç olarak; 25 Nisan 1915-09 Ocak 1916 tarihleri arasında Çanakkale Cephesinde meydana gelen Kara Savaşlarının başlangıç tarihi olan 25 Nisan günü “Kara Şehitlerini Anma Günü” ilan edilmiştir..
 Bu vesileyle , başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, silah arkadaşlarını,  aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi  bir kez daha saygıyla  selamlıyor ve   anıyoruz.
Ne Mutlu Türküm Diyene..