1 Eylül 1939’da başlayan ve 2 Eylül 1945’te sona eren II. Dünya Savaşının sonunda; Kıbrıs’ta İngiliz Sömürge Yönetiminin 1931-1945 yılları arasında yer alan siyasi faaliyetleri kısıtlayan baskı dönemi sona ermesinin ardından Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi ve Yunanistan; self-determinasyon maskesi altında Enosis’i gerçekleştirmek için tüm olanaklarını kullanma yolunu seçmişti!..
İngiltere , Kıbrıs’ta “Sıkı Yönetim” politikalarından vazgeçerek özerk bir yönetim oluşturma çabasına girerken 18 Ekim 1950’de Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopus’u olarak seçilen Makarios III başta olmak üzere Rum çoğunluğa göre yapılacak plebisit, büyük bir olasılıkla Enosis sonucunu doğuracaktı. Nitekim, 15 Ocak 1950’de yapılan ve bir hafta süreyle kiliselerde devam eden Plebisitte oy kullanan Rumların %96’ı ‘evet’ yönünde oy kullanmışlardı…
Bu gelişmelerle Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında aşılması çok zor olan bir durum ortaya çıkıyordu.... Açıkçası Rum liderliği, Rum Ortodoks Kilisesi ve Yunanistan Enosis peşindeydiler.. Kıbrıs Türk halkının ve de anavatanımız Türkiye’nin bunu kabul etmesi mümkün değildi…
O günde Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u Makarios III’ün; Rum-Yunan ikilisinin Enosis kampanyasını Kıbrıs’ın sınırları dışına kaydırarak ve plebisit sonuçlarına dayalı olarak sorunu BM’e götürmek için yaptığı zemin yoklaması 1953’te İngiliz Dışişleri Bakanı Anthony Eden’in sert tutumu ile karşılaşmıştı.
1950’li yılların ilk yarısında Atina ve Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi 15 Ocak 1950 Enosis Plebisiti sonuçlarını Enosis’e giden yolda değerlendirmek için ortak bir strateji üzerine anlaşmaya varmıştı!.. Bu göre:
Adanın bağımsızlığına yol açacak tüm girişimlere karşı çıkılacak; gerek Kıbrıs’ta ve gerekse dış ülkelerde ve uluslararası platformlarda Enosis için yoğun bir çaba gösterilecek, gerekirse silahlı bir mücadeleye girilecek ve bu amaçla örgütlenecekti. Ayrıca Enosis’in gerçekleştirilmesine yönelik olarak self-determinasyon hakkının tanınması için BM’e başvurulacaktı..
O günde Makarios III ve Yunanistan’daki Papagos Hükümeti, 1950 Enosis Plebisiti sonuçlarını BM’e taşıyarak Kıbrıs halkına self-determinasyon hakkı tanınmasının istenmesini, İngilizleri Enosis konusunda dize getirmenin tek yolu olarak görüyorlar ve bu yönde bir karar alıyorlardı..
Ancak, Kıbrıs’ın Orta Doğu’daki stratejik önemi nedeniyle İngiltere’nin, adanın değil elden çıkarılmasını; Kıbrıs’taki İngiliz egemenliğinin dost ve müttefik bir devlet olsa bile paylaşılması ve/ veya , adanın statüsünde herhangi bir değişiklik yapmak düşüncesi yoktu!…
1950’li yılların başlarında Yunanistan; Makarios’un da girişimleri ve kışkırtmaları sonucu, gerek adada, gerekse Yunanistan’da ve gerekse 3. ülkelerde Enosis’in gerçekleşmesi yönünde diplomatik girişimlerini yoğunlaştırmaya başlamıştı..
ABD’nin ve İngiltere’nin tüm uyarılarına rağmen; 15 Ocak 1950 Enosis Plebisitinin de dikkate alınarak Kıbrıs halkına (Rum halkına) self-determinasyon hakkı tanınması yönünde Yunanistan’ın 16 Ağustos 1954’te BM’e gerçekleşen başvurusu Lefkoşa’da ve Yunanistan’ın çeşitli kentlerinde büyük ve coşkulu mitinglerle kutlanmıştı..
22 Ağustos 1954’te Lefkoşa’da Yunan bayrakları taşıyarak sokaklara dökülen Rumlar Enosis sloganlarını haykırırken; Kilisede konuşma yapan Başpiskopos Makarios: “Enosis ve sadece Enosis yolunda önümüze çıkacak tüm engelleri aşacağız. BM, bu hakkımızı reddederse ki buna ihtimal vermiyoruz, mücadelemizi yine de sürdüreceğiz . Ruhumuzda tutuşan bu ateşi , yer yüzünde söndürecek bir güç yoktur” diyordu..
Sonuçta, 17 Aralık 1954’te toplanan BM Genel Kurulu konu ile ilgili yaptığı açıklamada Yunanistan’ın başvurusunu gündemine almayı reddetmişti..
BM’den beklediği sonucu alamayan Rum-Yunan ikilisi bu kez, silahlı mücadeleyi başlatma kararı alıyor ve tek hedefi ‘Enosis’ olan EOKA tedhiş örgütü 1 Nisan 1955’te faaliyete geçiyordu. Kuruluş amaçlarında da belirtildiği gibi EOKA, Kıbrıs Türk halkını yok edip, adayı Yunanistan’a bağlamak için kurulan bir terör örgütüdür..
Şu bir gerçek ki, 1950’li yıllarda başta Rum Ortodoks Kilisesi, Rum politik örgütleri , sendika ileri gelenleri , gazeteci ve yazarlar; kısacası Rum halkının ileri gelenleri yüz yılı aşkın bir süreden beri devam eden Megali İdea hayalleri çerçevesinde hayat bulan Enosis emellerinin tutsağı olmuşlardır…
Bu çerçevede Rumların Enosis tezlerine ve girişimlerine karşılık, Kıbrıs’ın eski sahibine verilmesini isteyen Kıbrıs Türk Halkı; 1957’den itibaren anavatanımız Türkiye’nin ‘Taksim’ tezini benimsemesi üzerine Kıbrıs’ta “Ya Taksim Ya Ölüm” sesleri yükselmeye başlıyordu.. YARIN DEVAM EDECEK