21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak 15 Ocak 1964’te Londra’da düzenlenen konferansın başarısızlıkla sonuçlanmasının 15 Ocak 1964’te garantör devletlerden biri olarak İngiltere’nin BM Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırmalarının hemen ardından 18 Şubat’ta toplanan BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararla Kıbrıs sorununun bugünlere taşınmasının en büyük nedenlerinden biri olacaktı…
BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararını büyük bir memnuniyetle karşılayan ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios: “Uluslararası alandaki mücadelemizin ilk aşamasında bu kararı elde ettik. Bu karar, Enosis’ten sonra alınacak en iyi karar.. Artık Türkiye gelecekte Garanti Antlaşmasını işleterek Kıbrıs’a müdahale tehdidinde bulunamaz” demişti.
İşin ilginç yanı, Türk tarafı da BM Güvenlik Konseyinin aldığı bu karardan hoşnut gözükmektedir. Türk tarafının görüşüne göre karar, Garanti Antlaşması’nın 4. Maddesinde yer alan Türkiye’nin müdahale hakkını ortadan kaldırmamıştır. Türkiye’ye göre Kıbrıs’a gerekli gördüğünde müdahale edebilmek hakkına sahiptir. Özellikle Türk yetkililer, kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda, Kıbrıs’ta barış ve istikrarın yeniden oluşturulmasına katkı bulunacağını düşündükleri kararı memnuniyetle karşıladıklarını ifade etmişlerdir…
…5 Mart 1964 tarihinde açıklamada bulunan Türk Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin , kendisinin Güvenlik Konseyi kararından memnun olduğunu dile getirirken “Bu bizim haftalardır üzerinde durduğumuz bir hedefti… Bunun için planı müspet karşılıyoruz. Adadaki can ve mal emniyetini tesis etmek başlıca amacımızdı. Beşli plan da bunu hedef aldığı için memnunuz” demiştir. Kaynak: SoyalpTamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili Aldığı Bazı Kararların Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi, s 1246 , (1964-1992)
Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş ise 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ömrü boyunca kabullenemeyecekti.
Kıbrıs sorunu Mart 1964’te BM Güvenlik Konseyi’ne havale edildiği zaman ilk karar taslağında “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne” atıf yapılmasına itiraz eden Rauf R.Denktaş: “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlar yıkmıştır, ortada yoktur. Rumlar silahlı saldırı düzenleyerek Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinin Türk kanadını hükümet dışına atmışlardır. Bu nedenle kararda Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine atıfta bulunulursa Rumlar buna sahip çıkacak, sorun daha da büyüyecektir” demiştir…
… Ayrıca Denktaş “Kimseye sözümü dinletemedim. Sadece Kararın çıkarılması bir hafta geciktirilmiş oldu. Araya İngilizler ve Amerikalılar girdi. Kıbrıs’ta akan kanın Türk kanı olduğunu, durdurulması gerektiğini, kendilerinin Kıbrıs Hükümeti kompozisyonunun nasıl olması gerektiğini bildiklerini ve bunu garanti ettiklerini, kelimeler ve deyimler üzerinde oynayarak daha fazla zaman kaybedilmemesi gerektiğini söylediler. Türkiye’ye giderek Türk makamlarını da ikna ettiler. Neticede karar geçirilmiş oldu. Kararın bu şekilde geçirilmiş olmasına son derece üzüldüm, ağladım. Başımıza geleceği ve Rumların bu kararı kendi lehlerine nasıl kullanacaklarını tahmin ediyordum. Bunu Genel Sekreter U’Thant’a da söyledim” demekle konunun ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiştir. Kaynak: SoyalpTamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili Aldığı Bazı Kararların Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi (1964-1992), s. 145-146
BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararının Barış Kuvveti ile ilgili 4. Paragrafta “Kıbrıs Hükümetinin muvafakati ile Kıbrıs için BM Barış Gücü kurulmasını tavsiye etmiştir. Bu kuvvetin kuruluşu , BM Genel Sekreteri tarafından Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık tarafından atanacağı ve ona rapor vermekle mükellef olacağı belirtilmiştir.
Bu noktada “Kıbrıs Hükümeti’nden” şiddet ve kan dökülmesini önleyecek her türlü tedbirin alınmasını istemesinin bir sonucu olarak Rum Yönetiminin, “Yasal Kıbrıs Hükümeti” olarak da tanınacaktı..
186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ile adaya gelen BM Barış Gücü 4 Nisan 1964’te göreve başlarken Rum silahlı saldırıları ve terör hareketleri karşısında etkisiz kalacaktı.. Nitekim kısa süre içerisinde Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırıları sonrası Kıbrıs Türk Halkı yüzlerce şehit ve binlerce yaralı verirken 103 köyden göç etmek durumunda kalacaktı..
Yine o günlerde Yunanistan gizlice adaya askeri kuvvet göndermeye başlarken kısa sürede Adadaki Yunan askeri sayısı 20 000’e ulaşacaktı..
1980’li yıllarda ABD’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi olan Nelson Ledsky’nin Rauf R. Denktaş’la arasında geçen bir diyalogda Rauf R. Denktaş, Ledsky’ye BM Güvenlik Konseyi’nin Rumları meşru hükümet olarak tanıyan haksızlığından bahsetmesi üzerine Ledsky:“1964’ün dosyalarını incelettim. BM Güvenlik Konseyi’nce alınan bu kararın hukuki temellere dayanan bir karar olmadığını , siyasi mülahazalarla alınmış bir karar olduğunu tespit ettim” demesi dikkat çekicidir. Kaynak: Kaynak: SoyalpTamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili Aldığı Bazı Kararların Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi (1964-1992), s. 147
BM Güvenlik Konseyi’nin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunu dikkate almadan aldığı bu kararla, Kıbrıs Türk Halkı Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlanıyordu.. Ne yazık ki 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı karar dünden bugüne Kıbrıs sorununun siyasi çözümsüzlüğünde en büyük etkenlerden biri olmuştur ve de öyle olmaya devam etmektedir.
Günümüzde de Rum liderliği Makarios’un hedeflediği Enosis’e giden yolda yürümeye devam ediyorlar. Hedefleri Kıbrıs’ı Elen adası yapmaktır, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaktır.. Enosis’i gerçekleştirmektir..
Nitekim, Başpiskopos Makarios; Kıbrıs’ta Enosis savaşının temelini teşkil eden AkritasPanı’nı uzun vadeli bir mücadele stratejisi”ni öngören esaslar üzerine oturmuştu. Kıbrıs sorununun geçmişine bakıldığı zaman çözümsüzlükten yana tavır takınan tarafın Rum-Yunan ikilisinin olduğu ve çözümsüzlüğün de Rum-Yunan ikilisinin emellerine hizmet ettiği çok açık ve nettir.. Makarios’tan sonra gelen Rum liderleri de Makarios’un izinden gitmeye devam etmektedirler.
Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk Halkı, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek Anavatanına güvenerek Adanın dört bir yanında büyük mücadeleler verdi. 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile uygulamaya konulan Akritas Planının son perdesinin adı Iphestos Planı idi.
Türkiye’nin tepkisini çekmemek için Enosis’in gerçekleştirilmesine giden yoldaMakarios’un zamana oynamaya başlamasını kabullenemeyen Atina’daki Cunta Yönetiminin desteğinde RMMO, EOKA-B ve Yunan subayları 15 Temmuz 1974’te Iphestos Planını uygulamaya koyacaklardı. Iphestos planının hedefi Kıbrıs Türk halkının evlerindeki evcil hayvanlarına varıncaya kadar imha edilmesi ve Adanın Yunanistan’a bağlanmasını gerçekleştirmekti. 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı yapılan darbenin ardından Makarios’un yerine getirilen NikosSampson 17 Temmuz 1974’te Radyo-TV’den halkına yapmış olduğu konuşmada Kıbrıs Helen Devletini ilan ediyordu..
Anavatanımız Türkiye’nin kaybedecek zamanı kalmamıştı.. Kıbrıs Türk halkı o günde Girit misali yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Anavatanımız Türkiye daha fazla zaman kaybedemezdi. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı; Kıbrıs Türk Halkının özgürlük mücadelesinin sonuca ulaştırılmasında son aşamadır.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını önlemiş, Kıbrıs Türk Halkını katliamdan kurtarmış, Kıbrıs Türk Halkına bağımsızlığını ve özgürlüğünü kazandırmış, kahraman Mehmetçiklerimizin, Mücahidimizin, Mücahit halkımızın kanı bu toprakları bir kez daha vatan yapmıştır. Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşmuştur.
Kıbrıs Türk Halkı; bağımsızlığını ve egemenliğini, meşru hak ve çıkarlarını savunmak ve korumak ; Kıbrıs’ta azınlık olmadığını , Rumların Kıbrıs Türk halkını temsil etmediğini dünyaya haykırmak için 15 Kasım 1983’de bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etmiştir.
Ancak ,BM Güvenlik Konseyi 18 Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı kararı ile KKTC’nin bağımsızlık ilanını geçersiz sayıp geri alınmasını ve bütün devletlerden Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka bir devleti tanımamalarını istedi.
Hedefimiz; KKTC’den, egemenliğimizden ve bağımsızlığımızdan, siyasi eşitliğimizden vazgeçmemizi isteyen siyasi çözüm önerilerine ‘HAYIR’ demek olmalıdır.
Kıbrıs Türk Halkı , Rumlarla yan yana , iyi komşuluk münasebetleri içinde bağımsız ve iki ayrı “Egemen Devlet” içinde yaşamak istemektedir.
Kıbrıs Türk Halkı, Atatürk İlke ve Devrimlerinden aldığı ruh , ilham ve güçle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine, bağımsızlığına, egemenliğine ve özgürlüğüne sahip çıkmaya devam edecektir.
Egemenlik Bağımsızlıktır, Hürriyettir, Kendi geleceğini özgürce belirlemek demektir. Egemen olmayan, Devletsiz olan hiçbir Halk , eşit ve özgür olamaz. Bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanıması için harekete geçmeliyiz..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..