Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen farklı olan Kıbrıs Türk ve Rum Halkları; 11 Şubat 1959 Zürih ve 19 Şubat 1959 Londra Antlaşmaları temelinde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos Lefkoşa Antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken o günde Mağusa Limanından 950 kişilik Yunan Alayı ve 650 kişilik Türk Alayı Ada’ya ayak basıyordu.
Ancak Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri nedeniyle 1960 Anayasasını uygulamak istemeyen Makarios’un Anayasa’da yapmak istediği değişikliğe Kıbrıs Türk Halkının ve Anavatanımız Türkiye’nin onay vermemesi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün ve Anavatanımız Türkiye’nin ‘veto’ haklarını kullanmasının ardından 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planı uygulamaya konulmasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılarak Rum devletine dönüştürülmek istenecekti…
Rum-Yunan ikilisi 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk Halkına silahlı saldırılarda ve toplu katliamlarda bulundu. 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlemiş oldukları darbenin esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı. Nitekim Makarios’un yerine getirilen NikosSampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti..
Anavatanımız Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk Halkının bu gelişmelere seyirci kalması mümkün değildi. Rum-Yunan ikilisinin Enosis’i gerçekleştirme adına düzenlediği 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Kıbrıs’a zamanında çok ciddi bir müdahalede bulunamamanın acısını çeken büyük Türk ulusu, Kıbrıs Türk Halkının Girit misali yok olmasına seyirci kalamazdı. Girit’te yaşananlar, Girit faciası Türk milletinin belleğindeydi ve Kıbrıs’ı ayni şekilde kaybetme korkusu vardı!.. Dolayısıyla Anavatanımız Türkiye’nin sessiz kalması ve/veya gelinen bu noktadan sonra görüşmelerle sonuca ulaşması mümkün değildi ve de daha fazla zaman kaybedilemezdi..
Nitekim Anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile iki bölgeliliğin oluşturulmasıyla Kıbrıs’a barış ve huzur geldi. Yıllarca devam eden görüşme sürecinden olumlu bir sonuç alınamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir..
1968 yılından beri devam eden toplumlararası görüşme sürecinde, her iki halkın siyasi eşitliğine dayalı ‘Federasyon’ çözüm modeli görüşme sürecinde Rum-Yunan ikilisinin Enosis’e giden yolu açma hedefleri nedeniyle, Kıbrıs’ta olası bir siyasi çözümde Kıbrıs Türk Halkını ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamak istemeleri nedeniyle başarısızlığa uğramıştır..
Yıllarca devam eden Federasyon görüşmeleri Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayalleri nedeniyle olumlu bir sonuca ulaşılması mümkün olmayacaktı.. Görüşme sürecinde Rum liderliğinin tek hedefi zamana oynayarak Enosis’e giden yolu açmak, Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden kurtulmak ve Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığını sonlandırmaktı!..
Yakın geçmişe dönüp bakacak olursak 11 Şubat 2019’da da Politis Gazetesine verdiği demeçte KKTC’nin 4. Cumhurbaşkanı sayın Akıncı: “Siyasi eşitlik konusu netleşmeden garantiler başlığına girmek niyetinde değilim” derken Akıncı’nın bu mesajına yönelik 15 Şubat 2019 günü yapmış olduğu açıklamada GKRY Lideri Anastasiadis: “Akıncı, siyasi eşitlik ile merkezi hükümetin veya diğer kurumsal organın her kararında olumlu oy kast ediyorsa , üzgünüm ama bu siyasi eşitlik değil, aksine siyasi eşitsizlik yaratır; çünkü bir toplumun diğerine dayatma yapmasına olanak tanır” sözleri “kurulacak devlette sadece Rumların söz sahibi olması gerektiği” şeklindeki niyetini vurgulamaktaydı..
Bu sözleriyle GKRY Lideri Anastasidis çok açık ve net olarak şunu ifade etmek istemiştir: “Biz sizi idare edeceğiz. Çoğunlukla azınlık eşitlenemez.. Sizin hiçbir düzeyde yönetime katılmanız olamayacağı gibi hiçbir itiraz hakkınız da olmayacak” demek istemekteydi.… Keza “Bu siyasi eşitlik değil, aksine eşitsizlik yaratır” diyen Anastasiadis:
“Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının kuracağı devlette halkların siyasi eşitliği söz konusu olamaz. Kurulması hedeflenen devlette tek söz sahibi Rumlar olacaktır. Rumlar neyi isterse Türk tarafı bu kararlara uymak durumundadır.. Alınacak kararlar Türk tarafının aleyhine olsa da, Kıbrıs Türk Halkının özgürlüklerini kısıtlasa da , hatta 4 temel özgürlüğü kısıtlasa da , bugün AB üyesi Yunanistan’da , Batı Trakya’da uygulanmakta olduğu gibi ortadan kaldırsa da Kıbrıs Türk Halkı Rum liderliğinin aldığı her karara uymak durumundasınız.” Demek istiyordu.
Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün, herhangi bir üçüncü ülke bağımlılığından, askeri birliklerinden ve garantilerinden arınmış, bir AB üye devletine yol açması gerektiğini belirten GKRY Başkanı Anastasiadis: “Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün, gerçek anlamda bağımsız ve egemen bir devlete, herhangi bir üçüncü ülke bağımlılığından, askeri birliklerinden ve garantilerinden arınmış, Uluslararası ve Avrupa Hukukuna uygun modern bir AB üye devletine yol açması gerektiğini belirterek bunun da tüm Kıbrıs vatandaşları; Kıbrıslı Rumlar ve Türkler için barış içinde birlikte yaşama umutları yaratacağını” söyledi..
Sonuçta günümüzde de Rum liderliğin hedefi Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm değildir. Anastasiadis’in hedefi üniter bir devlettir, Enosis’e giden yolu açmaktır. Kıbrıs Türk halkının geleceğini karartmaktır..
Durum bu merkezde iken KKTC’de başta Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) olmak üzere diğer aşırı sol partiler, bazı sendikalar 52 yıllık federasyon görüşmelerindeki tüm başarısızlığa karşın hala daha “iki devletli çözümün mümkün olmadığını” dile getirirken Federasyon diyorlar, başka bir şey demiyorlar.. Rum liderliğinin Garanti Anlaşmalarının iptalini ve Türk askerinin adadan çıkması yönündeki ısrarlarını, Kıbrıs Türk halkının ‘azınlık’ hakları ile Rum devletine yamalanmak istemesini görmezden gelenler vardır.. Garanti konusunun AB ve BM tarafından halledilebileceğini ima edenler vardır.
Kabul etmek gerekir ki; Kıbrıs sorununun özünde Rum-Yunan ikilisinin Megali idea hayalleri vardır, Enosis vardır.. Kıbrıs sorununun temelinde Rum Ortodoks Kilisesinin düşünce ve eğitim sistemi vardır, Enosis hayalleri vardır.. Kıbrıs orununun temelinde Komünist bir Parti olmasına karşın Rum Ortodoks Kilisesinin düzenlemiş olduğu Enosis Plebisitine destek veren, AKEL vardır, kendi partisi içinde Enosis kararı alan AKEL vardır.. Her şey bir yana; Rum Ortodoks Kilisesinin onayı olmadan hiçbir Rum milletvekili adım atamaz..
Diğer yandan 13 Şubat 2021 tarihli yerel basınımıza yansıyan haberler göre; Ankara’ya mesaj veren Yunanistan Başbakanı Mitsodakis, Kıbrıs konusunda tek müzakere çerçevesinin federasyon olduğunu söyledi..Habere göre bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada Yunanistan Başbakanı Mitsotakis:“Kıbrıs konusunda tek müzakere çerçevesinin , iki kesimli, iki toplumlu Federasyon olduğunu” söyledi..
Diğer yandan Rum Komünist AKEL Partisi yapmış olduğu açıklamada: T.C Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kışkırtıcı açıklamalarının, Kıbrıs halkının aleyhine meydan okumayı teşkil ettiğini” savundu. Bu açıklamaların BM Güvenlik Konseyi’nin belirlediği Kıbrıs sorununun çözüm çerçevesine ilişkin kararlar ve uluslararası hukukla çeliştiğini ileri süren AKEL, iki devlete dayalı çözümün Kıbrıs için seçenek olmadığını da savundu.
Sonuç olarak; 27-29 Nisan 2021’de BM öncülüğünde düzenleneceği açıklanan Kıbrıs konulu 5+BM gayrı resmi toplantısının, “Taraflar arasında müzakere edilebilecek ortak bir zemin olup olmadığının belirlenmesidir” denilmektedir.. Söz konusu 5+BM toplantısı kesinlikle Şubat 2017’de CransMontana’da çöken sürecin kaldığı yerden devamı olamaz ve olmamalıdır ve böyle bir toplantıda gelecekte de AB temsilcisi bulunmamalıdır..
GKRY Lideri Anastasiadis, gayrı resmi toplantıya, Kıbrıs sorununa kalıcı ve fonksiyonel bir çözüm bulunabilmesi amacıyla çözüm müzakerelerinin başlaması için gerekli koşulların oluşturulması adına tam bir siyasi irade ve güçlü bir kararlılıkla katılacağını ifade ederken hedeflerinin görüşme sürecine kaldığı yerden devam edilmesi olduğu çok açık ve nettir..
KKTC ve Anavatanımız Türkiye olası bir siyasi çözümde eşit iki egemen devlet çözüm modelinden vazgeçmeyeceğine göre 27-29 Nisan 2021’de İsviçre’nin Cenevre kentinde hedeflen 5+BM Konferansının başarısızlıkla sonuçlanacağı çok açık ve nettir.. 1968 yılından beri devam eden federasyon görüşme sürecinin başarısızlıkla sonuçlandığı artık kabul edilmelidir.
Kıbrıs Türk Halkına düşen görev Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınması için yola çıkmaktır..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…