2014-2018 yılları arasında ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümet sözcülüğü ve de 2018-2022 yılları arasında da Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve adını Kıbrıs sorunu ile ilgili uzlaşmaz tutumu ile görüşme sürecinin çökmesini sağlayan önemli isimlerden biri olarak yazdıran ve de 12.02.2023 tarihinde ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak seçilen Hristodulidis’in öncelikli hedefi, 07 Temmuz 2017’de Crans Montana’da terk ettikleri 5+BM görüşme sürecine kaldığı yerden devam etmektir.
GKRY lideri Hristodulidis, şimdilerde kapı kapı gezerken en önemli hedeflerinden biri de başlamasını hedeflediği yeni görüşme sürecine Avrupa Birliği’ni de dahil etmektir.Hristodulidis’in öncelikli hedefi Türk tarafını masaya getirmektir.Hedef kendi aklınca bir 30 yıl daha masada tutarak Kıbrıs Türk halkının birlik ve beraberliğini sona erdirmek.
Hristodulidis’e göre “Olası bir siyasi çözümle birlikte öncelikle Garanti Antlaşmaları iptal edilmeli, Türk Askeri adadan gitmeli, tüm Rum göçmenler evlerine, malına, mülküne dönmeli, Kıbrıs Türkleri ‘azınlık’ haklarına razı olmalıdır.”Kıbrıs Türk Halkının böylesi bir siyasi çözüme ‘evet’ demeyeceği çok iyi bilinirken Rum liderliğinin hala daha olası bir siyasi çözümle birlikte Enosis’e giden yolun açılmasınısağlamaktır.
24.06.2023 tarihli yerel yazılı basınımıza yansıyan haberlere göre; Hristodulidis, Kıbrıs sorununun çözümünün Hükümetin yüksek önceliğini teşkil ettiğini ifade etti. Mevcut durumun yaşayabilir bir çözümü teşkil etmesinin mümkün olmadığını ifade eden GKRY Lideri Hristodulidis, kendi aklınca müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden ve de o günde anlaşmaya varılan çerçevede yeniden başlamasını sağlamaktır!..
Kıbrıs Türk halkı, Rum liderliğinin oyununa asla gelmeyecek ve de GKRY, bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımadan yeni bir görüşme sürecine asla başlamayacaktır.
Tarihi sürece dönüp bakacak olursak 15 Ocak 1950’de Rum Ortodoks Kilisesinin Komünist AKEL Partisi desteğinde 2 hafta süreyle düzenlediği Enosis Plebisiti sonuçlarına göre oy kullanan Rumların %96’sının Enosis’e ‘evet’ dediğini görüyoruz.
İlerleyen aylarda MakariosII’nin 28 Haziran1950 tarihinde ölümünün ardından, Plebisit günlerinde büyük hizmetleri geçen Larnaka Piskopos’uMakarios III, 18 Ekim 1950 tarihinde Başpiskopos olarak seçilecekti.O günde Plebisit sonuçlarının dünya kamuoyuna duyurulması konusunda yoğun çalışmalar içine giren Makarios III, konuyu öncelikle İngiliz Valisi’nin bilgisine getirerek Plebisit sonuçlarının kabulünü istemiş ancak İngiliz Valisi şiddetle reddedecekti.
Bu gelişmelerin ardından konuyu,Yunanistan vasıtasıyla BM’e taşınacaktı. Ancak, Anavatanımız Türkiye ve İngiltere’nin girişimleriyle BM’de oy çokluğu ile alınan kararla konu görüşülmeden kapanacaktı.
İlerleyen günlerde 20 Ağustos 1954’te Yunanistan, BM Daimi Temsilcisi Palamas aracılığı ile ‘sözde’ Kıbrıs halkına kendi geleceğini kendilerinin belirleme hakkının tanınması talebiyleBM’e başvurdu.Ancak, İngiltere’nin desteğinde Türkiye’nin Büyükelçisi Selim Sarper’in Yunanistan’ın taleplerini çürüten ayrıntılı bir konuşma yapmasının ardından BM’de oy çokluğu ile alınan kararla “Kıbrıs konusu ile ilgili bir karar tasarısı kabulünün uygun olmayacağı” kararı alınmıştı.
Bu gelişmelerin ardından, Rum EOKA tedhiş örgütü 1 Nisan 1955’te bombalarını patlatarak faaliyete geçerken, bugün kuruluşu 1 Ağustos 1958 olarak bilinen Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayallerine hele bir ‘Dur’diyecekti.
Bu gelişmelerle birlikte 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarının ardından Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken o günde Garanti Anlaşmaları çerçevesinde 950 kişilik Yunan Askeri Alayı ve de 650 kişilik Türk Askeri Alayı Adaya ayak basarken 82 yıllık bir ayrılıktan sonra Kıbrıs Türk Halkı, Türk Askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşayacaktı.Ancak Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti uzun ömürlü olmayacak ve de 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılırken Rum-Yunan silahlı saldırıları ve katliamları 11 yıl boyunca ada genelinde devam edecekti.
Neticede 21 Nisan 1967’de Yunanistan’da gerçekleşen askeri darbenin ardından 15 Kasım 1967’de Yunan Cuntası desteğinde binlerce Rum-Yunan Askerinin;Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırmasının ardından Anavatanımız Türkiye’nin Savaş Uçakları ile gerçekleştirdiği ihtar uçuşu sonrasıBM tarafından 12 000 Yunan Askeri’nin adadan çıkması sağlanacak ancak kısa bir süre sonra gizli yollardan geri döneceklerdi!.
Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamak için Yunan Cuntası 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı düzenlediği darbenin ardından Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan ediyordu. Anavatanımız Türkiye’nin bu gelişmelere seyirci kalması mümkün değildi. Nitekim Anavatanımız Türkiye’nin düzenlediği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu, Kıbrıs’a barış ve huzur geldi.
Gelinen süreçteRum-Yunan ikilisi Megali-İdea hayali ile yaşamaya devam ederken Komünist AKEL Partisinin Mart 1966’da 11. Kurultayında aldığı Enosis kararı vardır. 30 Temmuz 1964’te, 26 Haziran 1967’de Rum Temsilciler Meclisinde alınan Enosis kararları vardır. 15 Ocak 1950 Enosis Plebisitinin Rum okullarında okutulması yönünde Rum Ortodoks Kilisesi ve ELAM’ın desteğinde Rum Meclisinde 10 Şubat 2017’de alınan karar vardır.
GKRY, dünden bugüne Enosis hayali ile yaşarken, ‘sözde’ yeni bir federasyon görüşme sürecine Kıbrıs Türk Halkı asla ‘evet’ demeyecektir.
Rum liderliğinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde hedefledikleri siyasi çözümde Kıbrıs Türk halkına iyi bir gelecek yoktur. Kıbrıs Türk Halkı, uzun yıllardan beri ambargolar, izolasyonlar altında yaşam mücadelesi vermektedir. Kıbrıs Türk Halkına, Ekonomi, Ulaşım, Turizm, İletişim ve Spor alanlarında Kıbrıs Türk halkına insanlık dışı ambargolar uygulanmaktadır.Kıbrıs Türk Halkının mevcut şartlar altında Rumlarla görüşme masasına oturması söz konusu değildir.
Gelinen noktada, hedefinin bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamak olduğunu dile getirerek 11 Ekim 2020tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanıolarak seçilen sayın Ersin Tatar’ın girişimleri ve anavatanımız Türkiye’nin desteği ile büyük adımlar atılmıştır.
27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de gerçekleşen 5+BM Konferansında KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Hedefimiz bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır” derken Rum-Yunan ikilisi şaşkına dönecekti!..
Dün olduğu gibi bugün Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde tanınma yönünde adımlar atanKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 11.11.2022’de Türk Devletleri Teşkilatına Gözlemci Üye olurken, 28.04.2023 tarihinde de Türk Devletleri Asamblesi (TÜRPA)’nın 12. Genel Kurulunda oy birliği ile alınan kararla Gözlemci Üye olarak kabul edilecek ve de resmen tanınmaya giden yolda emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir.
Günümüzde, AB’nin Kıbrıs konusunda aktif bir şekilde devreye girmesini hedefleyen GKRY Nikos Hristodulidis; BM Genel Sekreter Yardımcısı RosemaryDiCarlo’nun Kıbrıs ziyareti sırasında bu öneri konusunda spesifik olarak konuştuklarını söyledi.GKRY lideri Nikos Hristodulidis, hedeflerinin 6 Temmuz’u 7 Temmuz’a bağlayan gece Crans-Montana’da düzenlenen son akşam yemeğinde kaldığı yerden devam etmesinden yana olduğunu yineledi.GKRY lideri Nikos Hristodulidis’e diyoruz ki; köprülerin altından çok sular geçti,geçmiş ola!..
Sonuç olarak; GKRY çok iyi bilmelidir ki; Crans Montana Konferansının 07 Temmuz 2017’de sabahın 03.30’unda Rum-Yunan ikilisinin 5+BM konferansını terk ettiği gün ‘Federasyon’ görüşme süreci bir kez daha başlamamak üzere sona ermiştir.
Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüme giden yolda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, öncelikle Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğini, egemen eşitliğini ve de eşit uluslararası statümüzü tanımalıdır. KKTC’nin tanınması, yeni bir görüşme sürecinin başlaması için Türk tarafının olmazsa olmazıdır.
Keza, 1 Temmuz 2022’de tarafımızdan sunulan 4 maddelik işbirliği önerimizin kabul edilmesi durumunda da yapılacak görüşmeler taraflar arasında değil, devletten devlete olması gerektiği her vesileyle vurgulanmaktadır ve de vurgulanmaya devam edilecektir. Geçmişte görüşmeler için kullanılan “iki toplum, taraflar” arasında yerine şimdilerde “Devletten Devlete Görüşme”; “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkı” kavramları dile getirilmeye devam edilmelidir.
Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için ; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın her zaman dile getirdiği gibi “Egemen Eşitlik ve Eşit Statü Şarttır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Tanınması Şarttır.”
Kıbrıs Türk halkına düşen görev, anavatanımız Türkiye’nin desteğinde bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.Kıbrıs Türk Halkı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yolda mücadelesine devam edecektir.
Hiç ama hiç unutmayalım ki; Rum liderliğinin hedefinde dünden bugüne Kıbrıs Türk halkının özgürlüğü ve egemenliği vardır!. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve de Garanti Anlaşmaları Kıbrıs Türk Halkının olmazsa olmazıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..