Kendimi bildim bileli futbolun içerisindeyim. Futbolculuk, antrenörlük, hakemlik, yöneticilik (kulüp ve federasyon bazında) yapmışımdır. Şimdilerde ise asıl uğraşım olan spor yazarlığını sürdürmekteyim. Kısaca futbol bizim dünyamız, hayatımız, bu spor dalının etrafında dolanıp durmuştur.

Stelyos Vakfının ile Peace and Sport Kurumunun himayelerinde Pile’nin güneyinde düzenlenen iki toplumlu etkinlik (Bi-comminal Event) Dostluk Futbol Günü “Friendly Football Day” organizasyonunu izlemek için heyecanla Pile yollarındaydık dün…

Bir gün önce yaşanan saha erteleme girişimleri, Sayın Akıncı’nın eşitlik ilkesi çerçevesindeki tavrı nedeniyle hoş olmayacak olgularla karşılaşacağım bilinci içerisinde Pile’ye vardım. Önce Sayın Akıncı’nın açıkladığı maçın oynanacağı sahaya (Türk ve Rum ilkokullarının bulunduğu alana gittim. Hiçbir hazırlık olmadığını görünce iki kilometre uzaklıktaki ‘AZRIZ’ Stadına gittim. Rum polislerin sıkı emniyet tedbirleri altında sahaya gidip yerimi aldım.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki organizasyon sonrasında basınımızda yer alan değerlendirmeler hep sübjektif, politik görüşler çerçevesinde yer almış, spor-futbol bir kenara atılmıştır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki dün yaşananlardan sonra spor hiç bir şey kazanmamıştır. Futbol oyun kuralları alt üst edilmiş hakem, futbolcuları çalımlayarak gol atma uğraşına girmiş güzelim futbolu, oyundan çıkararak ‘maskaralığa’ çevirmişlerdir. Zaten maçı izleyen üst düzey yetkililer de (Anastasiadis ve AKEL Genel Sekreteri, sözde maçın bitmesini beklemeden alandan ayrılmışlardır. Onun içindir ki organizasyonla ilgili hiç kimse spordan-futboldan söz etmesin, olay, “benim yurdum ikiye bölünmüş” şarkılarıyla şölen havası nutuklu, oyun havaları, ünlü futbolcu Drogba’nın imza dağıtımıyla “panayır” havasında cereyan edip sonlanmıştır. Spor-futbol mu? Hadi canım siz de!

Sportif dostluk, birlikte maç yapma, gençlerin kaynaşması, Kıbrıs Türk futbolcusunun evrensel alanda spor yapma olgularıyla ilgili hiçbir adım atılmamıştır. Dün de atılmadı atılacak gibi de görünmüyor. Maçtan önce KOP (CFA) Kıbrıs Futbol Federasyonu Başkanıyla ayaküstü sohbet yapma imkânım oldu. Eski görüşlerini yinelemekten öte gitmedi. Değerli dostum Hasan Hastürer’in dünkü yazısında sorduğu soruyu (Kıbrıs Türk ve Rum takımlarının özel maç yapmasına karşı mısınız?) Sayın Giorgos Koumas’a sordum; Cevabı yok ama… Oldu. Bilmem, anlatabiliyor muyum? 2005 yılında Yenicami’ye uyguladıkları kaypak davranışı, maalesef şimdi de uyguluyorlar.

Saha değiştirme konusuna gelince öyle zannediyorum ki, Sayın Cumhurbaşkanımıza doğruyu söylemediler, ikiyüzlü davrandıklarına inanıyorum. Benim kişisel olarak Pile eski muhtarı Necdet Ermetel, İngiliz Üsleri Polis memurlarından ve iki takım yöneticilerinden aldığım bilgilere göre sözü edilen saha, hep bu saha yani AZRİS stadıydı. Pile okullarının ortasındaki saha zaten futbol oynamaya elverişli çim saha değil, tellenmiş halı sahadır.

Sayın Cumhurbaşkanımız MTG yetkililerine, hangi sahada oynayacaksınız, yönlü bir soru sorup sormadığını da merak ediyorum doğrusu!

Sayın Cumhurbaşkanımızın tavrına gelince, yürekten destekliyorum. Kıbrıs Türkü’nün, Kıbrıs konusundaki en büyük, en anlamlı mücadelesi, ‘EŞİTLİK’ ilkesi olduğuna, o yönde hiçbir ayrılığımız olmadığına göre eşitlik ilkesinden taviz vermeden davranması takdir edilecek bir olgudur diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanımızı niye gitmediniz diye eleştirenlere sormak isterim, Başbakanımız veya bakanlardan birisi niye gitmedi bu etkinliğe acaba?