Kıbrıs Türk Halkı, uzun yıllar süren bir özgürlük ve egemenlik mücadelesi vermiştir. Kıbrıs Türk Halkının, hak ettiği özgürlük ortamına kavuşması ve kendi kendini yönetebilecek bir duruma gelmesi ve de 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmesi hiç de kolay bir süreç olmamıştır.
Rum-Yunan ikilisi, dün olduğu gibi bugün de var olan Megali-İdea hayalleri içerisinde yaşamaya devam ediyorlar. Rum-Yunan ikilisinin bu girişimlerine karşı günümüzde hedefi bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamak olan Kıbrıs Türk Halkının hedeflerini dikkate alan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar ve diğer merciler, anavatanımız Türkiye’nin desteğinde Rumlara çağrıda bulunarak “Kıbrıs’ta Türk Halkının Siyasi Eşitliğini ve Egemenliğini Kabul Ediniz” diyor.
Ama ne yazık ki dün olduğu gibi bugün de Rum liderliği, Kıbrıs’ta var olan gerçekleri görmezden gelmeye çalışarak Kıbrıs’ı bir Yunan Adası yapmayı hedeflemeye devam ediyorlar!.
Dün olduğu gibi bugün de maalesef Rum Halkı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, özellikle özgür bir Girne’den, özgür bir Güzelyurt’tan, özgür bir Karpaz’dan söz etmeye devam ediyor. Maalesef Rum liderliği dünden bugüne; “Tek devlet, tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet” diyor. Rum liderliği “Tüm Rum göçmenler evlerine, topraklarına dönmeli” diyor. “Türkiye’den gelen göçmenler geri gitmeli” diyor. “Garanti Antlaşmaları İptal Edilmeli Türk Askeri Adadan Gitmeli” demeye devam ediyorlar.
Rum-Ortodoks Kilisesinin ada genelinde tüm kiliselerde, 15 Ocak 1950’de 15 gün süreyle düzenlediği Enosis Plebisiti vardır. Dünden bugüne Rum Meclisinde alınan Enosis kararları vardır.Gerçek şu ki dün olduğu gibi bugün de “Rum Meclisi’nde Enosis’e kapalı bir antlaşmaya imza atacak milletvekili ve de lider yoktur”. Keza, Rumlar kendi Meclislerinde Enosis’e kapalı olacak her hangi bir antlaşmaya imza atmayacaklarına dair karar alıyorlar ve de bu anlayış ve de felsefe ile karşımıza çıkıyorlar. Ama ne yazık ki aramızda hala daha Rumlarla sözüm ona ‘Federasyon’ gibi bir siyasi çözüm peşinde koşanlar vardır!..
Geçmişe dönüp bakacak olursak Kıbrıs Türk Halkı anavatanımız Türkiye’nin desteğinde, 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarına, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne onay vermişti. Ancak, Rum-Yunan ikilisi, Enosis hedefleri nedeniyle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yaşatmayacak ve deEnosis’e giden yolu açmak için 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırılarına girişeceklerdi!.
Gerçek şu ki Kıbrıs Türk Halkı, 11 yıl boyunca adanın her yanındaEnosis’i gerçekleştirme adına Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına ve katliamlarına uğradı. Kıbrıs Türk halkı 103 köyden göç etmek durumunda kaldı, yüzlerce şehit ve yaralı verdi. Kıbrıs Türk Halkı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek büyük mücadeleler verdi.
Neticede Yunan Cuntası desteğinde Rum Milli Muhafız Ordusu(RMMO) ve EOKA-B’nin 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı düzenlediği darbenin ardından EOKA’cı Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti.
Anavatanımız Türkiye’nin bu oldu bittiyi kabullenmesi söz konusu olamazdı. Neticede 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi. Yıllarca devam eden Federasyon görüşme sürecinden olumlu bir sonuca varılmamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Gelinen noktada Rum-Yunan ikilisi Enosis’e giden yolu açma adına olası bir siyasi çözümle birlikte, “Garanti Anlaşmaları İptal Edilmeli, Türk Askeri Adadan Gitmeli” derken hedeflerinin Kıbrıs Türk Halkını Girit misali yok etmek olduğunu çok iyi bilmeliyiz.
Günümüzde Batı Trakya’daki kardeşlerimizin durumu yürekler acısı!.. Yunan idaresinde ‘azınlık’ hakları ile yaşamak kolay mı? Bunu aramızda ‘federasyon’ hayali ile yaşamakta olanlar bir kez daha düşünmelidirler!.
Dünden bugüne gelinen noktada aramızdan bazılarına hele bir dur ve de iyice bir düşün demek gerekir!.. Bu noktada hala daha Rumlarla federasyon çatısı altında bir araya gelmek isteyenler, her vesileyle AB rüyası görenler öncelikle, AB’nin çifte standartlarını gözden geçirmelidirler.
İki halk arasında yıllarca devam eden görüşme sürecinin ardından 24 Nisan 2004 tarihinde gerçekleşen Annan Planı referandumunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş ‘Hayır’ demesine karşın, Kıbrıs Türk Halkı anavatanımız Türkiye’nin desteğinde ‘Evet’ derken Rumlar ‘Hayır’ demişlerdi. Ama ne yazık ki ‘Hayır’ diyen Rumlar, 1 hafta sonra 1 Mayıs 2004’te Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB’ne üye olarak kabul edileceklerdi.
Kıbrıs Türk Halkı, Rum’a kul köle olarak AB’ne girmek istemiyor. Anavatanımız Türkiye’nin yer almadığı AB’de Kıbrıs Türk Halkına yer yoktur. Kıbrıs Türk halkı olarak diyoruz ki ; AB diye diye, Kıbrıs’ın tümü ile AB adası yaparak Rum adasına dönüşmesine asla izin vermeyeceğiz.
Gelinen noktada aramızda AB diye diye, AB’ye kul köle olanlara diyoruz ki; uygulanan çifte standartlara neden sesinizi yükseltmiyorsunuz? Çok iyi bilmeliyiz ki, AB’nin de hedefi Dün olduğu gibi bugün de hedefi Kıbrıs Türk halkını Rum’a yama yapmaktır.
Rum-Yunan ikilisi adil ve kalıcı bir siyasi çözümü hedeflese, Rum-Yunan ikilisi Enosis hayali ile yaşamasa mevut Garanti Anlaşmalarının iptalini ve de Türk Askeri Adadan gitmesini hedeflemez.Gelinen noktada Rum-Yunan ikilisinin hedefi Enosis’e kapalıherhangi bir antlaşmaya ‘hayır’ demektir. Bunu Kıbrıs Türk Halkı olarak çok ama çok iyi bilmeliyiz..
Geriye dönüp baktığımızda 18 Ekim 2020 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 5. Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından ilerleyen günlerde Rum liderliğinin 27-29 Nisan 2021 tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleşen 5+BM Konferansında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Kıbrıs’ta Siyasi Çözüm İçin Federasyonu Tartışmak Artık Zaman Kaybıdır” diyerek iki devleti siyasi çözümü gündeme taşıyacaktı.
Eşit ve egemen iki devletin işbirliğine dayalı siyasi çözümü; 27-29 Nisan 2021 Cenevre Konferansı günlerinde resmen gündeme getiren KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Egemen Eşitliğimizin ve Uluslararası Eşit Statümüzün Tanınması Halinde Devletten Devlete Yapılacak Görüşmelerle Ancak Kıbrıs’ta Adil ve Kalıcı Bir Anlaşma Sağlanabileceğini İfade Ettik” demişti.
Dün olduğu gibi bugün de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınma yolunda ilerlemeye devam etmektedir.
Nitekim, anavatanımız Türkiye’nin desteğinde; 11 Kasım 2022’de Türk Devletleri Teşkilatına Gözlemci üye olarak kabul edilen bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 28.04. 2023’te Türk Devletleri Asamblesi (TÜRKPA)’nın 12. Genel Kurulunda oy birliği ile alınan kararla “Gözlemci Üye” olarak kabul edilecekti.
2 Nisan 2023 tarihinde yerel yazılı basınımıza yansıyan haberlere göre o günde adamızda bulunan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı sayın Fuat Oktay; anavatanımız Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki duruşunun net olduğunu söyledi ve KKTC’nin TDT’ye gözlemci üyeliğinin ardından ileri aşamayı, yani tanınmasını arzu ettiklerini belirterek “Sadece TDT’nin (Türk Devletleri Teşkilatı) değil, Türkiye’nin dostlarının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımasını arzuluyoruz, çünkü burada ambargo altında inleyen bir halk var” demişti.
Sonuç olarak; bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınma yolunda ilerlemeye devam ederken gelinen noktada olası bir siyasi çözüm konusunda GKRY lideri Hristodulidis: “Kıbrıs Türklerinin iki devlet talebi hiçbir zaman kabul edilemez. Kıbrıs Türkleri ‘Azınlık’ haklarına razı olmalıdır. Garanti Antlaşmaları İptal Edilmeli Türk Askeri Adadan Gitmeli” diyerek uzlaşmaz tutumlarını devam ettiriyorlar.
Kıbrıs TürkHalkının hedefi , anavatanımız Türkiye’nin desteğinde yıllarca verdiği mücadelenin sonunda, temellerinde Mücahit halkımızın, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensuplarının , kahraman Mehmetçiklerimizin canı ve kanı olan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..