19 Şubat 1959 Zürih ve Londra  Anlaşmaları çerçevesinde; 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşmalarıyla  Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde  Kıbrıs Türk ve Rum halklarının ortaklığına , siyasi eşitliğine ve egemenliğine dayalı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti  ilan ediliyordu.

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası gereği Makarios, Rumlar tarafından Cumhurbaşkanı, Dr. Fazıl Küçük  de  Türkler tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti   Cumhurbaşkanı  Yardımcılığına   seçilmişlerdi. 

Ancak Cumhurbaşkanı   olduktan sonra   da  Enosis hayalinden  vazgeçmeyen  Makarios,  Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Enosis’e giden yolda bir sıçrama tahtası  olarak görürken  Kıbrıs Cumhuriyeti  Cumhurbaşkanlığı makamını da   Enosis’i  gerçekleştirmek  için   güçlü bir  vasıta olarak görecekti…

Halbuki Makarios’a düşen  görev;   Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak Kıbrıs Türk ve Rum  halklarını birlikte kucaklamak ve 1960  Kıbrıs Cumhuriyeti  Anlaşmaları çerçevesinde  adanın bütünlüğünü  korumak, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını   aynen   uygulayıp; 1950’li yıllarda adada yaşananların ardından   Kıbrıs’ta  adil ve kalıcı  barışçı  bir düzeni kurmak olmalıydı!..

Ancak, Rum-Yunan ikilisi bu anlaşmaları Enosis’e sıçrama tahtası olarak  görmüşlerdi. Nitekim Makarios daha ilk  günlerde 1960 Anayasası ile Türklere  fazla haklar verildi düşüncesinden hareketle   Anayasa’da  Kıbrıs Türk halkına  hayat veren 13 maddeyi değiştirmek ister. Hatta bu amaçla Ankara’ya kadar gider ancak; daha önce Dr. Fazıl Küçük’ten  de aldığı gibi  Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü’den ret cevabı alır…

Bu gelişmenin ardından Makarios;  30 Kasım 1963’te  ilgili taraflara yazılı olarak bildirimde bulunur. 6 Aralık 1963’te  Türkiye ve  Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük’ten ret cevabı alan  Makarios, 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla  Akritas Planını  devreye  koyarak Enosis’e giden yolu açmak ister..

Gerçekleştirilen bu saldırılarla  Kıbrıs Türk halkı, ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti devletinden dışlanarak  yasama, yürütme  ve  yargı  organlarından  uzaklaştırılması yanında, 3 Bakan  Türk milletvekilleri ve memurlarının   görevlerine   gitmeleri engellenir ve   yerleri Rum  bakan ve memurlarıyla doldurulurken  Kıbrıs Cumhuriyeti  tamamen Makarios’un   yönetimi ve denetimi altına giriyordu…

Böylesi bir durumda  Kıbrıs Türk halkının  iki seçeneği kalmıştı. Ya, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni silah zoru ile  gasp eden  Makarios’un  boyunduruğu  altına girerek  Girit misali yok olacaktı, ya da  Rum-Yunan ikilisin  saldırılarına karşı silahlı bir mücadeleye  girilecekti..

Kıbrıs Türk halkı  Rum’a teslimiyeti değil; birlik ve beraberlik  içinde  hareket ederek,  anavatanına güvenerek   Kıbrıs’ta hür, özgür ve insanca yaşamak için, adadaki varlığını korumak için, bağımsızlığını  elde etmek için  TMT etrafında bütünleşerek  mücadeleyi  seçti ve   yaşadığı  toprakları, köy ve kasabaları ölümüne savundu…

Rumların Kanlı Noel saldırılarıyla  birlikte  11 yıl boyunca  ada genelinde oluşan  Türk   kantonları Rumlar tarafından  kuşatılırken Kıbrıs Türk halkının   seyahat ve   haberleşme   özgürlüğünden;  temel insan hak ve özgürlükleri ellerinden  alınıyor ve dünya ile  olan tüm bağları  kesiliyor,   açlığa ve yoksulluğa mahkum ediliyordu.. DEVAM EDECEK...