15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin  Makarios’a  karşı düzenlediği darbenin esas  amacı Iphestos Planını devreye koyarak  Enosis’i gerçekleştirmekti..Peki ama  Makarios  neden hedefti?  Makarios  Enosis istemiyor muydu?... Makarios  Enosis’i istemez olur mu?

Şu bir gerçek ki, Makarios daha 1940’lı yıllardan beri  kendisini Enosis  davasına adayan kişidir. 15 Ocak 1950 Enosis Plebisitini organize eden   Başpiskopos Makarios II’dir, ancak   Plebisitin bizzat  yürütülmesinin sorumluluğunu üstlenen  kişi Kition (Larnaka) Piskoposu   (Mihail Hristodulu Muskos) yani MakariosIII  değil miydi?  Bu plebisitin  ardından 28 Haziran 1950’de ölen Makarios II’nin yerine   18 Ekim 1950’de Başpiskopos olarak seçilmesi sonrası  yapmış olduğu konuşmada:  “ …İsa’nın  huzurunda yemin ediyorum  ki,  tek hedefim Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasıdır ve bu hedefe ulaşmak için  yaşamım boyunca mücadele edeceğim…” diyenMakarios III ,   ömrü boyunca   “Kıbrıs Helen Adasıdır ve  bu Ada’da   Türklere   yer yoktur” demiştir.

Nitekim; 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde kurulan   1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Enosis’e  sıçrama tahtası olarak gören  ve  1960 Anayasasını değiştirerek hedefine ulaşmak isteyen ancak bunu  başaramayan Makarios; 21 Aralık  1963 Kanlı Noel saldırılarıyla Akritas Planını devreye koyuyordu. Makarios’un    esas hedefi   Türk ulusunun  Kıbrıs’taki kökünü  kazımak ve bir tek Türk   bile  bırakmamaktı!.. İşte bunun içindir ki  21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları sonrası günlerde Makarios: “Türkiye Adaya müdahale ettiğinde  bir tek Türk bulamayacak” diyordu.

Yaşamı boyunca Enosis mücadelesi veren Makarios, 15 Temmuz 1974 darbesine maruz kalan  ayni Makarios değil miydi?  Evet ayni  Makarios’tu ama   tek bir farkla!… Gelinen noktada  Makarios’un  Yunan Cuntası ve EOKA-B ile strateji farkları vardı!..

Makarios’a göre  Enosis’in gerçekleşmesi için konjonktür ve  zaman uygun değildi. Makarios’a göre  Kıbrıs Türkleri  yavaş yavaş yok edilmeliydi.  Yunan Cuntasına ve EOKA-B’ye göre ise  daha fazla beklemeye gerek yoktu,  kendileri  bu zaferi kazanmak için zamana oynayamazdı!...

Nitekim,  ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı düzenledikleri darbenin ardından  yerine getirilen  Nikos Sampson  17 Temmuz  günü Rum Radyosunda yapmış olduğu konuşmada    Kıbrıs Helen Devletini ilanı etmiş ve  kurulan Kıbrıs Helen Devletini Yunanistan’a bağlandığını  Enosis’in gerçekleştiğini duyuruyordu!... 

Gerçek şu ki  aldığı istihbarat sonucuSarayın arka bahçesinden  2 yaveri ile birlikte   bir askeri zırhlıya binerek   darbeden  sağ kurtulan ve  Baf’a kaçmayı başaran   ve de İngilizlerin yardımı ile Helikopterle önce  Ağrotur İngiliz üssüne   sonra da Malta üzerinden  İngiltere’ye  götürülen ve oradan da     ABD’ne giden ve de   18 Temmuz’da  BM Güvenlik Konseyi’nde   konuşma yapan  Makarios: “…Darbe, Yunanistan askeri rejimi tarafından planlanmış  ve Yunan Subayları Komutasındaki  RMMO ve EOKA-B  tarafından gerçekleştirilmiştir... Yunan Askeri Cuntası; Kıbrıs’ın bağımsızlığını  katletmiştir..  EOKA’-B’nin kökleri Yunanistan’dadır.. Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır,  Kıbrıs’ta Rumların da Türklerin  de hayatları tehlikededir, müdahale ediniz..” diyordu….

Anavatanımız Türkiye’nin  1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarında yer alan  garantörlük  haklarını kullanarak  Ada’nın Yunanistan’la   birleştirilmesini ve de  Kıbrıs Türk halkının yok edilmesini önlemek için  harekete geçme zamanı çoktan gelmişti…

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, 17 Temmuz 1974 günü  Anayasa’nın 83. Maddesine dayanarak TBMM’ni    toplantıya çağırırken ayni gün Başbakan   Bülent Ecevit de   diğer garantör bir devlet olan İngiltere’yi ortak müdahaleye ikna etmek için Londra’ya   gidiyordu. Başbakan Ecevit, Başbakan  Harold Wilson ve Dışişleri Bakanı  Callaghan’la  görüştü ancak onları Garanti ve İttifak Anlaşmaları çerçevesinde birlikte hareket etmeye ikna edemezken BM  Güvenlik Konseyi  de Kıbrıs’taki gelişmeleri  kınama ile geçiştirme niyetindeydi!..

Neticede beklenen gün gelmişti!.. Kıbrıs’ın  Yunanistan’a ilhakını ve de Kıbrıs Türk halkının Girit misali yok olmasını önlemek için  20 Temmuz 1974 Cumartesi günü   saat  05.05’te  anavatanımız Türkiye  tarihi  müdahalesine başlıyordu…

Sonuç olarak;  21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla birlikte  11 yıl boyunca yer alan Rum-Yunan saldırıları ve katliamları karşısında,  gücünü Atatürk İlke ve Devrimlerinden ve de Türk’ün şanlı tarihinden alan Kıbrıs Türk halkı;  Rum hakimiyeti altına girmemek , Batı Trakya’daki soydaşlarımız gibi  azınlık durumuna düşmemek  ve de   Girit’teki soydaşlarımız gibi yok olmamak için  anavatanımıza güvenerek, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek verdiği mücadelenin sonunda 20 Temmuz 1974’ün mutluluğunu yaşadı…

Anavatanımız Türkiye düzenlediği  20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını önler ve   Kıbrıs Türk halkını  katliamdan kurtarırken  Mehmetçiğimizin ve Mücahidimizin kanı bu toprakları bir kez daha vatan yapıyordu  ve de  o günde bağımsız ve egemen devletimiz  KKTC’nin  de temelleri  atılıyordu.. DEVAM EDECEK…