Kıbrıs Türk Tarihinin Aynası HALKIN SESİ, 81 yaşında..
14 Mart 2004 tarihli Halkın Sesi Gazetesinin 18. Sayfasında  yer alan haberde  “Bir Tarihin Doğuşu” başlıklı  yazısında Liderimiz Dr. Fazıl Küçük: “Ortaköy’de İlkokul  sıralarındayken duyduğum ve beynime çakılan , “Halkın Sesini İşiten Yok” sözleri beni , çıkaracağım gazetenin isminin Halkın Sesi olmasına teşvik etmiştir”  diyordu..
..Yıl 1942 . Söz Gazetesi’nin sahibi Remzi Bey, 25 yıl verdiği mücadelenin yorgunluğu ile  hasta düşmüştü. Bütün uğraşmalar sonuç vermedi. Türkiye’ye götürüldü, tedavisine devam edildiyse de maalesef hayata gözlerini kapamış, gazetesiz kalmıştık. Bir gazeteye büyük ihtiyaç duyulduğu günlerdi. Avrupa ateşler  içinde yanıyordu.  Radyoların verdiği  haberlerden başka , yeni bir şey öğrenmek olanağı yoktu.   Ada içinde  olup bitenlerden  Türk tarafı tamamen  habersizdi. Karanlıklar içinde yüzüyorduk. İş bununla da kalmıyor, en ufak derdimiz dahil, hükümet işitemiyordu şikayetlerimizi..
..Savaş yıllarında yeni bir gazete çıkarmanın kolay olmayacağını takdir edenler, haklı olarak atılamıyordu  ortaya. Zaten bizim tarafta elle çalışan, elle dizilen iki iptidai matbaadan başka bir şey yoktu. Bu sıralarda Türkiye Cumhuriyeti Konsolosu Recep Yazgan bana, bir yemekte neden ortaya atılmadığımı sormuştu.  Düşünmemiş değildim, ama bir numaralı İngiliz aleyhtarı  olarak tanınan bir kişiye izin vermeyeceklerini bildiğimden  girişimde bulunmadığımı söylediğim zaman “Tecrübe Bir Şey Kaybettirmez” deyince ertesi gün  dilekçeyi hazırlamış, müsteşarlığa müracaatımı yapmıştım..
..Günler geçiyor, “Ne Bir Ses , Ne De Bir Seda’. Bir hatırlatma mektubu daha yazdım.  Yine cevap yok. Telefon açtım, randevu talebinde  bulundum, Müsteşar Yardımcısı “Müsteşar hazretleri çok meşgul, bugünlerde vakit yok, biz sana ileride bildiririz” deyip telefonu kapattı. Teşebbüsümü öğrenen arkadaşlar beni her gün sıkıştırıyor, bir an evvel işe başlamamda ısrar edip duruyorlardı. Davet beklemeden  müsteşarlığa uğradım. Özel Kalem Müdürü’nü gördüm.  Acele olarak görüşmek istediğimi söyledim.  Randevum olup olmadığını sordu.  “Yoktur ama burada  bekleyebilirim” dedim. “O halde biraz bekleyiniz” dedi..
..Bir paket sigarayı bitirdim, dakikalar değil,  saatler geçiyor, haber yoktu. Sabahın  saat 9’unda başlayan bekleyiş, saat 1’e yaklaşmasına rağmen  son  bulamıyordu.   Daire saati sona  ermiş, “Müsteşar hazretleri” odasından çıkarken karşısına dikilerek, kendimi tanıttım.  “Evet dedi.   gazete izni için  geliyorsun, değil mi? Başımı ‘evet’ anlamında sallayınca , “Gel İçeri Bakalım” diyerek masasının önüne oturttu.  “ Bak dedi. Bugün İngiltere çok büyük gaileler içinde çırpınıp duruyor. Sizin kim olduğunuzu biliyoruz!. Başımızda bin bir dert varken, bir de seninle uğraşamayız” diyerek  yerinden kalkıp , odasından çıktı..
 ..Eve döndüğüm zaman  büyük bir üzüntü içindeydim. Ümit kalmamıştı.  Ertesi gün kliniğimin telefonu çalınca  kulaklarıma inanamaz oldum. Bir ses “Hemen geliniz, müsteşar hazretleri sizi görecek”. Hastaları bir kenara  bırakıp , yıldırım  süratiyle dairesine koştum.  Müsteşar bana, “Çok düşündüm. Kimliğini pekala biliyorum, dosyan epeyce kabarık. Diğer taraftan Türk toplumunu da gazetesiz bırakmak istemiyorum. Ama şartlarım var, nazik bir zamanda hükümeti boş yere meşgul etmeyeceksin, bizlere yardımcı olmasan bile, kamuoyunu alet olarak  kullanmayacaksın, gidebilirsin” demişti.. Ayrıldım ve birkaç gün sonra da yazılı olarak Halkın Sesi’ni çıkarabileceğim bildiriliyordu. Kaynak: https://haberkibris.com/olumunun-35inci-yil-donumunde-ozgurluk-mucadelesi-lideri-fazil-kucuk-ozel-haber-dosyasi-2019-01-14.html
Niye Halkın Sesi?. Neden bu ismi  bulmuştum?. Bir köy çocuğu idim.  Lefkoşa’dan iki mil uzaklıktaki Ortaköy’de doğmuştum. O yıllarda en fakir köylerden biriydi. Toprağı verimsiz, ancak kış aylarının yağmurlu  geçmesi çiftçinin karnını arpa unundan yapılmış kuru ekmekle  doyurabiliyordu.   İçme suyu, köy içindeki acı su kuyusundan sağlanırdı.  Açık kuyu idi bu.  Etrafı yapılmış değildi. Kovalar kuyuya indirilir, su çekilirdi. Yol asfalt olmayıp,  arabaların geçebileceği genişlikte  toprak, üzerinde  çakıl taşlarıyla  gelişi güzel örtülmüş bir yoldu.. 
..Köye sık sık uğrar, kahvehanesine oturur, konuşulanları dinler, birbirine yaptıkları şikayetleri ağızlarından duyardım. Ne bedbaht insanlardı bunlar. Gün geçtikçe daha iyi anlayabiliyordum. Ayakkabı olarak  kullanılan  kurumuş kuzu derilerinden yapılan iptidai  çizmelerdi.   Bacaklarında şalvar, sırtlarında, elle yünden  örülmüş kazakları vardı.   Bu insanlardı  “Bizleri arayan soran kimse yok, halimizi kime anlatacağız, bilmiyoruz” diyenler.   “Biz bu halkın parçası değil miyiz? Sesimiz işitilmiyor.”
..Çalışkan kimselerdi. İşçi olarak her gün kışın dondurucu soğuklarında  yazın cehennem  sıcaklarında  yaya olarak Lefkoşa’ya gelip hayatlarını alın teri dökerek  kazananlardı. İlkokul sıralarındayken duyduğum ve beynime çakılan  “Halkın  Sesini İşiten, Duyan Yok” sözleri beni çıkaracağım gazetenin isminin HALKIN SESİ olmasına teşvik etmişti.. Hazırlıklara başladım, kapanan SÖZ Gazetesi’nin harfleri, baskı makinesi hazır ve çalışabilir durumdaydı. İlk sayı 1942 yılında 14 Mart günü halkın huzuruna çıkıyordu..
..14 Mart 1942 tarihli  “Sayın Halkımızın Yüksek Huzurunda” başlıklı yazıda şöyle deniliyordu: “Artık SÖZ yaşamıyor. Memleket dilsizdir. Biz Türk Cemaati dünyanın bu  karışık ve karanlık  günlerinde  etrafımızda olup bitenlerden   habersiz boşluk içindeyiz. İşte bu büyük noksanlığı düşünerek  huzurunuza çıkıyoruz.   Memleket bize  kendine borçlu olduğumuz  vazifeleri ödememizi emrediyor. Yine her şeyden önce biliyorum ki; bizi de  merhum Remzi Okan gibi haksız hücumlar, iftiralarla kirletmeye çalışacak olanlar bulunacak; belki de daha ileri gidilerek tahmin edemeyeceğimiz  isnadlar yapılacak fakat her ne olursa olsun , önümüzde katiyen  engel teşkil etmeyecektir..
..Biz nazarlarımızı mazinin köhne fikirlerine değil;  bugünün ve yarının  yeniliklerine çevirmiş  bulunuyoruz. Bozguncularla bize engel olmaya çalışacak olanlarla  uğraşmaktan  uslanmayacağız, korkmayacağız.  Cemaati kemiren  dertleri  ortaya  atıp onların   tedavisiyle  meşgul olmak istiyoruz.  Çünkü acı da olsa itiraf etmeliyiz ki; biz  iştimai sahada kıyas kabul etmez  gerilikteyiz.  Dünya milletlerinin  yorulmadan , usanmadan  kurdukları sayısız  teşkilatlardan habersiz  kaldık,  yahut görmek istemedik.  Onları saadete kavuşturan  kalkınma gayretlerini  takdirle değil,  alay edercesine   seyredip onları, taklit etmeyi kendimize bir  şerefsizlik   izzet-i nefisimizi rencide edecek  bir keyfiyet  addettik..
..Beraberce düşünelim, Onların bin bir teşkilatı, bizim    hiçbir şeyimiz. Onlar birbirine   kilit olmuş,  el ele vermiş , yere düşeni  kaldırmaya destek olmaya çalıştılar. Biz, sapasağlam ayakta dimdik yerinde duranı devirmeye  çalışırız. Bütün bu nifak, anlaşmazlık ve  sevimsizliktir ki;  sosyal mevkiimizi sıfıra indirgemiştir. Gazetemizin en büyük   gayelerinden birisi de, içtima-i sahadaki mevkimize hız vermek ve onu kendimize mal etmektir..
.. Sizlerden ricam,  hüsniniyetimizden   emin olmanız, manevi  yardımlarınızı esirgememenizdir.  Çünkü bu doğan  gazeteyi yaşatmak,  hepimize düşen   bir memleket borcudur zannediyorum. Halkın Sesi kulaklarımıza gelirken bu ses  ne başkalarının izzeti nefis ve şerefini rencide eder mahiyette yaygaralar ne de dalkavukluk, riya, mırıldanmaları değil; bu ses  Türk’ün kendine has  şerefli ve gururlu sedası olacaktır. Kaynak : Anlatan : Dr. Fazıl Küçük , Bir Tarihin Doğuşu  14 Mart 2004  tarihli Halkın Sesi Gazetesi, s.18
D. Fazıl Küçük, 14 Mart 1942’de yayınlamaya başladığı Halkın Sesi gazetesi Halkın Sesi ve Halkın Dili oldu. Liderimiz Dr. Fazıl Küçük, köşe yazılarında daha çok toplumsal konulara ağırlık verirken  Kıbrıs Türk Halkının  haklarını cesaretle savundu. Özellikle Evkaf (Vakıflar) İdaresi  ile okulların yönetiminin  Kıbrıslı Türklere devredilmesi için büyük mücadeleler verdi. Bunun dışında Kıbrıslı Rumların hegemonyasında olan  Çiftçiler Birliği, İşçi Sendikaları, Esnaf ve Zanaatkarlar Birliği, Ticaret ve Sanayi Odaları ve benzerlerinin Türk kimliği altında toplanmalarını sağladı..
..14 Mart 2004 tarihli Halkın Sesi Gazetesi’nin 4. Sayfasında yer alan makalesinde sayın Osman Güvenir; annelerimiz, babalarımız, hem de hocalarımız bize “Gazete Okuyun” derlerdi. Bu “Gazete okuyun”  kelimeciklerinin  ardından “Halkın Sesi”ni  okuyun oğlum. Çünkü o gazete bir tarihtir, bir tarihin öncüsüdür ve bir davanın mihmandarıdır” derlerdi…
..Gözlerinin nuru giden yaşlı ihtiyarların İlkokul çocuklarına okutarak, kahvehane köşelerine kümelenmiş köy insanlarını, Halkın Sesi’ni görüş ve ışığı doğrultusunda bilgilendirmesi bir gerçektir. Gazetenin kurucusu ulusal lider Dr. Fazıl Küçük’ün öngördüğü şey, Osmanlı’nın avuçlarının içinde kaçırıp İngiliz’in kucağına ittiği, sonra da gavurun çöreklendiği bu Kıbrısçığımızın  ve adadaki Türk varlığının kurtarılışı ve özgürlük savaşımızın verilmesiydi..
..Dr. Küçük kendi gazetesini yayınlamaya başladığı andan itibaren, gerek imzalı, gerek imzasız, gerekse müstear adla ulusal davamız için yüzlerce yazı yazmış ve uyanışa ışık tutmuştur. Onun inandığı “Birlik ve Beraberlik” ilkesi, temelde  Kıbrıs Türk’ünün  uyanışı ile bağlantılıydı. Rumlar, EOKA terör örgütünü kurarak ENOSİS mücadelesini başlattığı andan itibaren HALKIN SESİ’NİN stratejisi de “ YA TAKSİM  YA ÖLÜM” stratejisine dönüşmüştü..
..Ulusal kavramlar ve Atatürkçü düşünceler ve de ilkelerle  bütünleşen  bir gazete olarak kendini kanıtlamış ve  bu günlere gelmiştir HALKIN SESİ.. Şimdi yepyeni bir çehre ile Kıbrıs Türkü’nün  karşısında , fikirleri ile  çok sesliliği ile  ve ilkeli yayıncılığı ile dimdik ayakta ve halkın içinde bir HALKIN SESİ..
Yine, 14 Mart 2004 tarihli Halkın Sesi Gazetesindeki ‘GÖRÜŞ’ köşesinde’ 63 Yaşına Girerken’  başlıklı makalesinde değerli dostum sayın Akay Cemal: Bugün 63’ncü yayın yılına giriyoruz. Bir asıra doğru merdiven dayamış Halkın Sesi, Kıbrıs Türk Halkının gözü, kulağı  ve dili olmaya devam ediyor. Hem de bağımsız ve tarafsız olarak. Hem de hiçbir siyasi partinin yayın organı olmayarak. Bir ekoldür Halkın Sesi, Bir nefes, bir sestir , Kıbrıs Türk Halkının mücadelesinde bir neferdir. Bu sesi kısmak, boğmak mümkün değildir..
..Halkın Sesi, bu adada Türklüğün ebediyen var olması, kök salması, boynu bükük olarak değil, fakat geleceğinden emin ve onurlu bir şekilde yaşamı yakalayabilmek uğruna vermiştir bu mücadeleyi. Dr. Fazıl Küçük, Halkın Sesi gazetesi kanalıyla Anavatan ve Türklük sevgisini her şeye karşın benimsetmiştir. Bu gazete, İngiliz Sömürge idaresine karşı başkaldırışın simgesi oluvermiş, her tür zorluklar ve elverişsiz koşullarda dahi boyun eğmemiş, daha sonraları Rum egemenliğine girmemek için bayrak açmıştır. Halkın Sesi gazetesinin bu yolda açtığı bayrak, yaktığı meşale yolumuzu aydınlatmakta , ilerisini işaret etmekteydi. Halkın Sesi Gazetesi halkın malıdır, bu davanın  sesidir. Bugün Dr. Fazıl Küçük’le birlikte Halkın Sesi’nin günü. Bir başka gün bugün” diyordu..
Sonuç olarak;   14 Mart 1942 faaliyete geçen  Halkın Sesi Gazetesi Kıbrıs Türk Halkının birlik ve beraberliğinin simgesi olmuştur. Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ile HALKIN SESİ Gazetesi yapışık ikizlerdi.
15 Kasım 1983’te Rauf R. Denktaş bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan ederken dava arkadaşları Liderimiz Dr. Fazıl Küçük  ve de Osman Örek  yanı  başında hep birlikte  hasbelkader benim de aralarında olduğum halkımızı selamlarken Liderimiz Dr. Fazıl Küçük mutluluktan ağlıyordu.. 
Günümüzde 81. yaş gününü kutladığımız gazetemiz Halkın Sesi  ebediyete kadar yaşayacaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..