Muratağa, Sandallar ve Atlılar katliamı, 14-15 Ağustos 1974 tarihinde EOKA tarafından Kıbrıs’ın Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde Kıbrıs Türklerine karşı gerçekleştirilen katliamdır..
..14-15 Ağustos 1974’te  Rumlar, Mağusa Kazasına bağlı Atlılar köyünden (Aloa) 57 kişi olan 3 kişi dışında bütün halkını, Sandallar (Sandallaris) köyünün 57 kişi olan bütün halkını ve Muratağa (Maratha) köyünün 82 kişi olan halkını 2-3 yaşındaki çocukları bile ayırmadan sıraya dizerek makineli tüfekle tarayarak öldürdüler ve toplu halde gömerek üzerlerine benzin döküp yaktılar. Katliamda  en genci 16 günlük, en yaşlısı ise 95 yaşında olmak üzere 126 Türk öldürülmüştür..
..14 Ağustos 1974’te silahlı Rum askerleri ve EOKA’cılar tarafından önce Sandallar  köyü basılmış, daha sonra  bu köylüler Muratağa’ya getirilerek, burada Muratağa köylüleri ile birlikte kurşuna dizilerek  öldürülmüşlerdir. Muratağa ve Sandallar köylülerinin birlikte gömüldükleri mezardan ise 89  kişi  çıkarılmıştır. Köylüler öldürüldükten sonra  buldozerler kullanılarak bölgedeki bir taşocağının yakınlarındaki bir toplu mezara gömülmüşlerdir. Katliam sırasında  köy dışında bulunan az sayıdaki köylü ise katliamdan kurtulmuştu. Muratağa köyünün   imamı da kurtulanların arasındaydı..
..Muratağa ve Sandallar katliamından sonra ertesi gün 15 Ağustos’ta bu defa Sandallar ve Muratağa köylerine yakın olan Atlılar (Aloa) köyü basılarak katliam yapılmıştır. Silahlı Rum askerleri ve EOKA’cılar, Atlılar köyündeki insanları köy dışına çıkararak toplu mezarları kazdırıldıktan sonra hepsini kurşuna dizerek öldürmüşlerdir. Atlılar köyü, toplu katliam mezarından 37 kişi çıkarılmış olup saklanarak kurtulabilen üç kişi dışında köy halkı tamamen öldürülmüştür..
..Atlılar köyündeki toplu mezar 20 Ağustos, Muratağa-Sandallar toplu mezarı ise 2 Eylül 1974’te bulunmuştur. Muratağa’daki toplu mezarı toprak üzerinde bir el gören bir çoban fark etmiştir. Katliamın Türk birlikleri tarafından keşfi ve cesetlerin bulunması ½ Eylül 1974 tarihine gerçekleşmiştir. Daha sonra Türk silahlı Kuvvetleri’ne mensup olan askerler çukuru açmak üzere kazıya başladı. Ortaya çıkarılan bedenler daha tam olarak çürümemişti ve giysilerinden , ayaklarından , saç renklerinden ve benzeri ayırt edici işaretlerden kimlikleri tespit edilebilmekteydi..
..Kazıyı Birleşmiş Milletler  Barış Gücü’nde görev yapan İsveçli Askerler de izledi. Mezarların açılışını izleyen The Sun gazetesinden John Akass, katliamı bir “alçaklık” olarak tanımlamıştır. The New York Times, 3 Eylül tarihinden itibaren, The Times ve The Guardian gazeteleri de 21 Ağustos günü katliam haberlerine yer vermiştir. United Press International ve BBC de katliama tanıklık etmiş ve ilgili haberlere yer vermiştir.  DieZeit, 30 Temmuz 1974 günü (Atlılar, toplu mezarlarının bulunmasından sonra) , “Baf ve Mağusa bölgelerinde Türklerin katledilmesi Türklerin Ağustos ayındaki ikinci askeri müdahaleyi gerçekleştirmesinin sebebiydi” şeklinde yorum yapmıştır..
..Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı Rauf Raif Denktaş, katliam haberini aldığında Rumlarla olan  bir görüşmesini iptal ederek , katliam hakkında şunları söylemiştir:  “Rumlar geride bıraktıkları Türklere ait cesetleri ne kadar tanınmaz hale sokmuş olsalar da onlarda kimliklerini belirleyecek işaretler kalmıştır. Bunları, suçluların telaşı içinde bulundukları için akıl almaz yalanlar ortaya atan Rumlara göstereceğiz.. Kıbrıs sorununu Türkleri öldürerek çözmeye çalışmak boşuna bir denemeydi..”
..Muratağa’dan çıkarılan cesetlerin bir kısmı 3 Eylül 1974 günü dini törenle toprağa verildi. Kıbrıs Türk gazeteleri katliam haberlerine geniş yer verdi. Türk basını, katliamla ilgili haberlerin Yunanistan’da yayınlanmasını Yunan hükümetinin istemediğini, bu nedenle basına baskı yapıldığını ve bu konuda haberlerin çıkmadığını yazdı..
..Günümüzde Muratağa, Sandallar ve Atlılar köyleri “Şehitler” olarak da adlandırılmaktadır. Katliamda öldürülenler için iki tane şehitlik yapılmıştır.  Cesetler, bu şehitliklere  nakledildi ve 1980 yılında çevre duvarlarının da yapılmasıyla şehitlik bugünkü haline kavuştu.  Orada bir de müze bulunmaktadır.  Birleşmiş Milletler (BM) , 1974 yılı Eylül  ayı kronolojik tarihinde , katliamı “Yunan ve Rum saldırganlar tarafından  insanlığa karşı işlenen daha büyük suç” olarak niteledi..
..İskoçyalı Kıbrıslı Rum yazar Antonis Tony Angastiniyotis, katliam hakkında  “Kan Sesi” adlı bir belgesel hazırlamıştır. Belgesel Türklerden olumlu tepkiler görse de  Rumlardan çok sert tepkiler almıştır. Belgesel içeriği ayni zamanda kitap olarak da yayınlanmıştır..
..Rumlar, 1974 yılında katliam ortaya çıktığında katliamı kabul etmedi ve resmi radyodan yapılan açıklamada , katliamın  edilmesine rağmen bölgede pek çok Rum’un  anlatımına dayanarak, 14 Ağustos 1974’te Sandallar, Atlılar ve Muratağa köylerinde  insanlık adına utanç veren katliamın bilinmeyen yönlerini açıkladı. Olaylara tanıklık eden iki Rum, Türk köylerindeki katliamlara katılan bazı Rumların isimlerini de açıklamaktan çekinmedi. Katillerden biri (P.Z) Aynoroz’da keşiş, diğeri (G.K) Limasol yakınlarında  bir köyde yaşayan su tesisatçısı ve üçüncüsü de (M.S)  EOKA-B’nin üst düzey yetkililerinden birinin kuzeni olarak biliniyor. İki Rum tanığın, tüyler ürperten itirafları:
“Türkler Kıbrıs’a girince EOKA-B üyesi 40 kadar palikarya gidip savaşacakları yerde başka şeylerle uğraştı. Üç Türk köyündeki erkekleri toplayıp esir alarak Maraş’a gönderdiler. Bir okulda topladıkları kadınların ise evlerine dönmelerine izin verdiler. Ardından Türk köylerine giderek ilk başta hayvanları çalmaya başladılar.  Bununla yetinmeyip evlere girdiler ve altınlarını çaldıkları kadınlara sarkıntılık ettiler. Sonrasında kadın , kız demeden tecavüzlere başladılar. Köylerin kahvelerine giderek yaptıklarını marifetmiş gibi anlattılar. Karşı koyan kadınların şakağına tabancayı dayıyorlardı. Tecavüzler gecelerce sürdü..”
..İki Rum tanık kadın ve çocuk katliamını şöyle anlattı:  “EOKA-B’cilerin esir kampına göndermedikleri tek Türk, onlara bilgi veren kahveciydi. Ancak onun kızına da sarkıntılık ettiler. Tepki gösterince Türk kahveciyi öldürdüler.  14 Ağustos şafak vakti Türklerin Maraş’a ilerledikleri haberi gelince palikaryalar ne yapacaklarını bilmiyorlardı.  İşledikleri cinayetleri ört bas etmeleri gerektiğine karar verdiler. Geride iz  ve tanık kalmamalıydı. Korunmaları için Mağusa’ya götüreceklerini söyleyerek kadınları ve çocukları otobüslere bindirdiler. Otobüsleri tenha yerlerde durdurup indirdikleri kadın ve çocukları katlettiler.” Kaynak: YorgoKırbaki, “İki Rum Katliamını Anlattı”, Radikal, 20 Ağustos 2007
Sonuç olarak; Türk Halkı bugünlere hiç de kolay gelmedi. Kıbrıs Türk halkı bugünlere Türk Mukavemet Teşkilatı TMT etrafında bütünleşerek, büyük mücadeleler vererek geldi.. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı  ile Kıbrıs Türk halkı kahraman Mehmetçiklerimizle kucaklaştı. 
Yıllarca verilen mücadelenin ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Kıbrıs Türk halkına düşen görev birlik ve beraberlik içinde hareket ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..