Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın bu 78. BM oturumunda vurgu yaptığı ve geçmiş yazıma alamadığım önemli vurgularına temas etmek istedim bugün.
Geçiş yazımda Recep Tayyip Erdoğan’ın yine bütün devletleri ve devlet temsilcilerini KKTC’yi tanımaya davet etmesine değinmiştim. Aynı toplantıda ayrıca Sayın Erdoğan’ın vurgu yaptığı ve tarihe mal olcak sözlerine değinmem lazım.
Erdoğan BM’nin yapısını analiz ederken şu sözleri ifade etmiştir:
“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Güven ve dayanışmayla toplanan 78. Genel Kurul’un tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ederim.
Dünyanın geleceği konusunda, geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerelendşrmelere kıyasla, daha iyimser bir tablo çizmek maalesef mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf, küresel ölçekte giderek daha fazla, daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında pek çok çatışma, savaş, insani kriz, siyasi çekişme ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek sürekli büyüyen bu sorunlarla birleşerek sürekli büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.”
İşte dünyanın fotoğrafı burada...
Recep Tayyip Erdoğan o fotoğrafı BM’nin önüne koyuyor. Hatta BM’nin artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıktığına vurgu yapıyor.
Kolay mı BM Güvenlik Konseyi konuşmasında bütün dünyanın gözüne baka baka bu organın işe yaramaz hale geldiğini hatta güven ortamını yaratamadığını yüzlerine haykırmak? Bu sözleri söylemek yürek ister. Nitekim Erdoğan’da o yürek vardır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir güç haline gelen BM, gerçeklerden uzak bir politika izliyor. Bu da bize göstermiştir ki, BM hep yanlı ve statik bir politika izliyor.
BM bu kadar mı duyarsız ve gerçekleri göremiyor?
Rumların “Kıbrıs Cumhuriyeti” etiketiyle orada konuşma yapmaları da yanlı bir tutumun olduğunu gösteriyor. Bu hakkın, Ersin Tatar’a da verilmesi gerekir.
Tam 60 yıldan beri Rumlar, yarım Kıbrıs’la sözde varlığını sürdürür görünmeye çalışan ve hem BM’yi, hem AB’yi, hem de bütün dünyayı aldatmaya devam ediyor.
“Ben Kıbrıs’ın bütününe sahibim” diyor.
Zaten Rumlar BM’den yüz bulmasalar atıp tutarlar mı?
Tutamazlar.
BM çıkıp da “Durun bakalım siz sadece yarım Kıbrıs’la buradasınız. Öteki yarım Kıbrıs nerede?” sorusunu neden sormuyor Rumlara.
O nedenle değil mi ki, Rum toplumu lideri BM Genel Kurulu’nda çıkıp da “Kıbrıs sorunu ancak BM kriterleri çerçevesinde çözümlenebilir” diyor, şımarık bir çocuk gibi.
BM kriterleri Allah’ın kitabı mı? Veya İsa’nın incili.
Herşeyi insanalar yapar, yine insanlar bozar.
BM yarım Kıbrıs’ı bünyesine alarak politika yaparken, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini de dikkate alması gerekir. Bir yerde BM, uluslararası kanun ve antlaşmaları çiğniyor, demek istiyor bence. O nedenle Rumlar bu kadar şımardı.
Hatta garantör ülke olarak İngiltere de artık konuşmalıdır.
“Durun bakalım beyler, siz yarım Kıbrıs’la hep Rum haklarını ve Rum çıkarlarını savunuyorsunuz. Kıbrıs Türklerinin hakları nerede. 60 yılda çözümlenemeyen Kıbrıs’a artık gerçekler çerçevesinde bir çözüm bulunmalıdır” demelidir İngiltere, bir garantör ülke olarak.
Görülen odur ki, herkes siyasi süresini tamamlayıp bir kenara çekilmeye çalışıyor.
Elbet Guterres de süresini tamamlayınca kendi köşesine çekilecek. Çıkmıyacak mı bir cesur BM Genel Sekreteri bu gerçekleri Rumların ve bütün dünyanın yüzüne çarpacak.
Herhalde Guterres de diğer Genel Sekreterler ve yabancı siyasiler gibi hatırlarında bahsedecek, Kıbrıs gerçeğini ve yenen Türk haklarını.
Denktaş-Kleridis görüşmeleri yıllarca sürdü ve bir arpa boyu yol katedilmedi, Rumların uyuşmazlığı nedeniyle. Denktaş gitti, Mehmet Ali Talat geldi. Talat gitti Eroğlu geldi. Eroğlu da gitti Akıncı geldi. Hangisi bitirebildi Kıbrıs sorununu. Bitiremediler çünkü Rumlar, aynı ve değişmez Rumlardı. Akıncı da gitti, şimdi de Ersin Tatar geldi.
Hiçbiri şu Kıbrıs meselesini sonlandıramadı Rumlar ve BM yüzünden.
Lakin şimdi defterler ters döndü. Türkiye ile Kıbrıs’ın yeni bir politikası... Madem Rumlar hiçbir çözüme yanaşmıyor, herkes kendi yoluna. Bırakın Hristodulidis “Kıbrıs ancak BM kriterleri çerçevesinde çözülebilir” demeye devam etsin.
Her iş olacağına varır. Sayın Erdoğan zaten vurgu yaptı BM Güvenik Konseyinin artık güvenlik teminatı olmaktan çıktığını söyledi.
Fazla söze gerek yok. Biz yolumuza, onlar da yollarına. Bırakın yarım Kıbrıslarıyle çırpınmaya devam etsinler.