İspanya’daki sel felaketi gerçekten zorunlu olarak Sivil Savunma’nın görevlerini ve fonksiyonlarını hatırlattı. İspanya Akdeniz’in batısında, Cebelitarık geçidinin hemen üzerindedir. Bize acı veriyor bu tür afetler. Bir de tropikal bölgelerde yaşanan doğa afetler, insanları tedbir almaya zorlar. Mesela California’da devamlı yaşanan hortum ve fırtınalarda, yüzlerce insan ya kaybolur ya da ölürler. Çok şükür ülkemiz öyle bir iklim kuşağının üzerinde değil.

Mesela 6 Şubat Hatay depremi, asrın felaketi olarak geçmiştir tarihe. O felakette kurtarma ekipleri canla başla çalışmışlardır. AFAT bu kurtarma ekiplerinin en önemlileridir. Bir de Sivil Savunma ve İtfaiye ekipleri çok önemli görevler üstlenmişlerdi o depremde. Hatta bizim Sivil Savunma ekiplerimiz de o afet bölgesine gitmişler ve yoğun bir şekilde görevlerini yapmışlardır. O yıkımlarda can kurtarmak çok önemliydi. Bizim Sivil Savunma ekibimizin de o enkazlardan pek çok insan çıkardıklarını anımsıyorum.

Tam 61 yıl öncesiydi. Kıbrıs’ta hekes cepheye koşmuştu. Cephede görev yapmak ne kadar önemli ise Sivil Savunma da o kadar önemlidir. İşte o dönemde kavrayabilmiştik Sivil Savunma’nın önemini. Özellikle cepheye gitmek isteyip de yaşlılığı ve rahatsızlıkları nedeniyle arka planda kalan insanlarımız Sivil Savunma’ya dahil olmuşlar ve canla başla çalışmışlardı. Hatta kadınlarımız da Sivil Savunma ekiplerine katılmışlardı.

Geri plan deyip de geçmeyin. Özellikle savaş esnasında birbirini tamamlayan halkalar gibi mücahitler ve Sivil Savunmacılar el ele vererek o zor günleri atlatmanın fedakarlığını yaşamışlardı.

O günlerde Bayraktarlığın üstlendiği görevler, Sivil Savunmayı da kapsıyordu. O ateşin içinde, mermilerin vızıl vızıl geçtiği, duvarları delip patlattığı anları unutmak mümkün değil. Rumların Türkleri “Kıbrıs Cumhuriyeti”nden dışladıkları bir yana, bir de domdom kurşunu kullanıyorlardı. Şayet Barbarlık Müzemizi ziyaret ederseniz, pek çok resim göreceksiniz domdom kurşunu ile şehit veya hadise kurbanı olan insanlarımızdan.

Dondom kurşununun en önemli özelliği, saplantığı yerde bir kez daha patlaması ve büyük zararlar vermesiydi. Yani öyle zor zamanlar yaşamıştık.

İşte o dönem, bize kendimizi koruma adına sığınak kazmamızı gerektirdi. O görevi de yeni kurulan Sivil Savunma birimimiz üstlenmişti. Boş arsalara ara ara sığınaklar kazılmış, sığınakların için battaniye, yatak yorgan taşınmıştı. Bir de küçük gaz tüpleri ve çanak çömlek konmuıştu su bidonarı ile beraber.

Mimari yapımız, bizleri korumaya yeterdi esasında. Lakin ona rağmen asker ve bu birim bütün olasılıkları, bütün açmazları düşünerek insanlarımızın hayatta kalmalarını sağlamışlardı.

Aradan zaman geçince, yani silahlar susunca, hayat kısmen normale dönmüştü. O normale dönüş, yarım kalan inşaatların tamamlanmasını zorunlu hale getirmişti. Hayat devam ediyordu. Ara ara cepheden şehitlerimiz geliyordu. Onların defin işleri de Sivil Savunmanın görevleri arasındaydı.

O inşaatlarda bazı değişiklikler istemişti Bayraktarlık ve Sivil Savunma birimi.

Balkonların tümden betondan yapılması ve mimari şekiller bağlamında, balkonlara mevzi şeklinde mazgalların yapımı gerçekleşmişti. Hatırlıyorum çıkan talimat, inşaatlarda balkon deliklerini estetize ederek o binaya hayat verilmesiydi. Nitekim öyle olmuştu. Bazı bölge inşaatlarını gezerken, balkonların iç taraflarına yine de kum torbalarından koruyucu destek yapılmıştı.

Zaman zaman Dr. Küçük’le bu binaları birlikte gezdiğimizi hatırlıyorum. Özellikle Kızılay’ın gönderdiği battaniyeler çok işimize yaramıştı. Kırsal bölge kadınlarının diktiği bayraklar da o savaşın bir parçasıydı.

Bir sürü sığınak yapılmıştı ama insanlar kış kıyametin içinde o sığınaklarda kalmayı pek tercih etmemişlerdi. Böyle günlerdeki dayanışmanın boyutu çok büyüktü. Bodrumu olan binalar tercih ediliyordu. Veya beton binalarda bir zaman geçirme. Yeter ki Rum mevzilerine hedef olmasınlar. O zamanlar böyle şimdiki gibi çok gelişmiş silahlar ve sihalar yoktu.

Mesela ben cepheye gittiğimde eşim de çocukları alarak kızkardeşinin betondan yapılmış evine gitmişti. Böyle binada vurulmak mümkün değildi. Hani akan suyun sesine kulak vermek diye bir söz var ya, Sivil Savunma da akan suyun sesine kulak verdi ve kurtarma ve korunma emirlerini konumlarına göre hareket etti.

Zaman içinde Sivil Savunma birimi resmi daireye dönüştü. Gayet geniş personeli ve kadroları oluştu.

Doğal afetlerle mücadele hayli zorduk.

1990 yılında Girne Beşparmaklar’da çıkan yangında da Sivil Savunma yoğun görevler yapmıştı. Ondan başka hiç beklenmedik yağmurlar, dur durak bilmedi. İki insanımızı Boğaz bölgesinde arabalarıyla kayıplara karıştılar. Sivil Savunma sağolsun, o afet denecek boyuttaki yağışlarda canla başla çalıştılar.

Değişen zaman içinde Sivil Savunmamız daha da donanımllı hale geldi. Özellikle bölgelerde yaptıkları tatbikatlar etkili oluyor. İnsanların bilinçi hareket etmesini sağlıyor. Damdan bir yaralıyı sedyeyle indirmenin yöntemlerini anlatıyorlar. Bir yangında ne yapılması gerektiğini söylüyorlar. İlk yardım konusunda bilgili olmak, Sivil Savunma’nın işlerini kolaylaştırıyor.

Yani kısacası, Sivil Savunma’nın görevleri cephedeki asker kadar önemlidir. Bunu böyle bilin ve böyle kavrayın. Sivil Savunma’nın neden ve nasıl kurulduğunu anlatmaya çalıştım geçmiş günlerimizde. Siz siz olun, bütün bölgelerdeki Sivil Savunma birimlerimize yardımcı ve katılımcı olun. Doğal afet kimsenin etiketine bakmaz. O nedenle önemsiyorum Sizil Savunmayı.