Kıbrıs’ta, İngiliz Yönetimi döneminde Rum Ortodoks Kilisesi 15 Ocak 1950’de 15 gün süreyle düzenlediği Enosis Plebisiti sonuçlarına göre oy kullanan 224747 Rum’un 215108’i diğer bir değişle   %96’sı Enosis’e ‘evet’ yönünde oy kullanmalarının ardından Yunanistan desteğinde bu sonuçlarıBM’e taşıyarak self-determinasyon hakkını kullanmak ve de Enosis’e giden yolu  açmak isteyecek ama bu hedefine ulaşamayacaktı..
Bu gelişmelerin ardından 1 Nisan 1955’te EOKA tedhiş örgütü bombalarını patlatarak İngiliz Yönetimine ve Kıbrıs Türk halkına karşı silahlı faaliyete geçecek ancak bugün kuruluşu 1 Ağustos 1958 olarak kabul edilen Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşen Kıbrıs Türk Halkı büyük mücadeleler verecekti. O günde  “Self-determinasyon” hakkına sahip çıkan  Kıbrıs Türk Halkı önce “Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacaktır” derken ilerleyen günlerde de“Ya Taksim Ya Ölüm” diyecekti.
Bu gelişmelerin ardından 5 Şubat 1959’da Zürih’te Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Yunanistan Dışişleri Bakanı EvangelosAverof arasında başlayan görüşme sürecinde1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolda;  5 Şubat 1959 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes, Yunanistan Başbakanı Karamanlis, Yunanistan Dışişleri BakanıEvangelosAverof ve Türkiye Dışişleri Bakanı   Fatin Rüştü Zorlu’nun  bir araya gelmelerinin ardından  Kıbrıs’ın statüsünün ve anayasasının dayanacağı ilkeler  üzerinde anlaşmaya varmaları üzerine 11 Şubat  1959 Zürih Anlaşmaları imzalandı.
11 Şubat 1959 Zürih Anlaşması; “Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın temel yapısı ile ilgili  Anlaşma”, “İttifak Anlaşması” ve “Garanti Antlaşması”ndan oluşmaktadır.  Ancak bu anlaşmaları pek tabii ki İngiltere’nin  ve de her iki halkın temsilcilerinin de imzalaması gerekiyordu. Bu gelişmeler sonrası  ön anlaşmayı görüşmek üzere taraflar Londra’da bir araya geldiler. Gerçekleşen görüşmelerin ardından  bu antlaşmaları T.C Başbakanı Adnan Menderes, Yunanistan Başbakanı Karamanlis, İngiltere Başbakanı Mac Millan , Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve Rum Lideri Makarios  19 Şubat 1959 Londra Anlaşmasını imzaladılar.
Ancak ne yazık ki; 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarını imzalamasının ardından 6 Mart 1959’da Kıbrıs’a dönüşünde  bu anlaşmaları imzaladığı için kendisini tenkit edenlere Makarios: “Merak Etmeyiniz, Bu Antlaşmalar Enosis’e Sıçrama Tahtası Olacak” derken benzer şekilde Yunan Meclisinde bu antlaşmaları imzaladığı için kendisini tenkit edenlere Yunanistan Dışişleri Bakanı EvangelosAverof: “Beyler Düşününüz Bir Kere Enosis’e İngiliz Yönetiminden Mi Yoksa Kıbrıs Cumhuriyetinden Daha Kolay Gidilir” diyecekti.
Yine o günde Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolda  daha imzası kurumadan 13 Kasım 1959’da Makarios: “Adanın idaresi 8 asırdan bu yana  ilk kez Rumların eline geçmiştir” demişti.
Yine , EOKA’nın kuruluş günü kutlamalarında 1 Nisan 1960’ta Makarios: “Ümit ve emellerimiz Zürih ve Londra  Antlaşmaları ile tamamen  gerçekleşmiş değildir. Fethedilen  kalelerden nihai zafere doğru mücadeleye devam edeceğiz” derken  hedeflerinin Enosis’i gerçekleştirmek olduğunu çok açık ve net olarak beyan ediyordu.Diğer bir değişle 1960 Anlaşmaları imzalandığı günde dahi Rum-Yunan ikilisi Megali-İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’e giden yolu açmayı hedefliyorlardı..
Konu antlaşmalarla birlikte  bağımsız ve egemen bir devlet  yaratılırken  Rumların hedeflediği ‘Enosis’ ve Türklerin hedeflediği ‘Taksim’e giden yollar kapatılıyordu..
Ancak İsmet İnönü’nün liderliğindeki   CHP “Kıbrıs’ın Bağımsızlığı” fikrini benimsememişti. Nitekim İsmet İnönü:
  1. 16 Haziran 1958’de son çare olarak kabul edilen ‘Taksim’ tezinin milletçe benimsenmesinden sonra , hükümetin kendiliğinden prensip değiştirmesi yanlıştır.
  2. Antlaşma hükümleri iyice incelendiğinde, Taksim’e  yönelik  açık kapı bırakılmamıştır. Ancak Enosis hukuken engellenmiş olsa da   fiilen bertaraf edilmemiştir. 
  3. İki toplumun birlikte yaşamasını sağlayacak olan  anayasal hükümleri muğlaktır. Deniliyordu.
Geriye dönüp baktığımızda 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde, 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşmaları ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde  950 kişilik Yunan Askeri Alayı ve 650 kişilik Türk Askeri Alayı Mağusa Limanından adaya ayak basarken 82  yıllık bir hasretin ardından Kıbrıs Türk Halkı Türk Askerine yeniden  kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.
16 Ağustos 1960 Anlaşmaları ile ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne %70 Rum ve %30 Türk  her kurumda temsil hakkına sahipti. Cumhurbaşkanı Rum ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türk olacaktı. Cumhurbaşkanı ve Yardımcısının ‘veto’ hakları olacaktı..
16 Ağustos 1960  Lefkoşa Antlaşmaları ile  iki uluslu  Kıbrıs Cumhuriyeti doğmuştu. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti egemenliğin ve bağımsızlığın bir diğer değişle  Kıbrıs Türk ve Rum halklarına  ortaklaşa  verildiği, fonksiyonel federatif bir ortaklık  Cumhuriyeti idi.1960  Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası  bir halkın diğerine hükmedemeyeceği esasını da beraberinde getirmişti.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarında  Kıbrıs Türk  Halkının hayati  çıkarlarını ilgilendiren konularda  ‘veto’ hakkı olması, Temsilciler Meclisi’nde  15 Türk  Milletvekilinin en az 8’nin onayının gereksinmesi yanında  Yüksek Anayasa Mahkemesinde eşit temsiliyetin olması, Kıbrıs  Türk Halkına güven veriyordu.  Bakanlar Kurulunda 7 Rum ve 3 Türk Bakan vardı ve de 3 Türk Bakan’dan en az 2’sinin  olumlu oyu şarttı. Ancak,Makarios Kıbrıs Türk halkının bu siyasi eşitliğini daha ilk günden  kabullenememişti.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında  Türk ve Rum Cemaatlerinin Meclislerinin kendi sahalarında yasama ve yürütme yetkileri vardı. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında amaç; Adada din , dil, ırk ve ulusal kimlik yönünden tamamen farklı    iki halkın, politik, eşitlik ve  ortaklık esasına dayalı bir Cumhuriyet  altında birlikte yaşamalarını sağlamaktı..
..1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarının Kıbrıs Türk halkı açısından sağladığı  en önemli husus; Kıbrıs Türk halkının iki egemen halktan biri olduğu; yine ayni antlaşmaların ortaya koyduğu diğer önemli bir husus ise  Kıbrıs Türk halkının Rumlarla eşit iki halk olduğu hususudur..
.. 1960 Anayasasının en önemli maddelerinden biri de  Adanın tümünün veya bir kısmının başka bir ülke ile birleşmesine kapalı  olması idi. Diğer bir değişle 1960 Antlaşmaları , Enosis önünde bir engeldi..
..15 Ağustos 1962’de Kykko  Manastırında yapılan bir törende  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios: “Kıbrıslı Rumlar, EOKA’cılar tarafından başlatılmış bulunan ‘İstiklal Mücadelesi’ne devam etmeli ve onların başlattığı işi tamamlamalıdırlar.  Mücadele şimdi yeni bir şekilde devam ediyor ve hedefimize ulaşıncaya kadar devam edecektir” demişti..
..Yine başka bir demecinde Makarios: “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını temin eden  1959 Zürih ve  Londra Antlaşmaları, o zamanda  hüküm süren şartların bir sonucudur. Kıbrıs mücadelesinin gayesi bir cumhuriyet kurmak değildi. Anlaşmalar sadece temeli kurdular”  şeklindeki bir açıklama ile Makarios, Kıbrıs  Cumhuriyeti’ne  temel teşkil eden antlaşmalara ve cumhuriyet anayasası hükümlerine itibar etmediği ve esas maksatlarının hala Yunanistan’a bağlanmak olduğunu ortaya koymuştu. Kaynak: Hande Erol, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluş Süreci, Akademik Sosyal Araştırma Dergisi, s. 297, sayı 17
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yapmak istediği değişiklikler çerçevesinde  22-26 Kasım 1962 tarihleri arasında 4 gün süreyle Ankara’ya ziyarette bulunan  Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios hedefine ulaşamayacaktı. Nitekim, Anavatanımız  Türkiye  1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarına aykırı düşecek bir düzenlemeye izin vermeyecek ve deMakarios’un  Kıbrıs’a eli boş dönmesinin ardından Enosis’e giden yolu açma adına  21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile Akritas Planı uygulamaya konulacaktı.
21 Aralık 1963  Kanlı Noel saldırıları ile   Akritas Planı uygulamaya konulurken   hedefleri 8 saat içerisinde  Kıbrıs Türk halkını Lefkoşa’da teslim almak ve 24 saat içerisinde Kıbrıs Türk Halkını ada genelinde etkisiz hale getirmek ve de Enosis’i gerçekleştirmekti.
Ancak Kıbrıs Türk Halkı Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde yıllarca sürecek direnişi ile Rum-Yunan ikilisine hele bir dur diyecek  ve de bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda büyük mücadeleler verecekti. DEVAM EDECEK..