Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız Kutlu Olsun..
23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı.23 Nisan 1921 tarihinde ise Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başladı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ün dünya çocuklarına armağan ettiği bir gündür..
Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını , Türkiye Cumhuriyeti’ni büyük Türk Milletine armağan eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ve I. Meclisin kahraman üyelerini, bu uğurda canlarını seve seve ortaya koyan aziz atalarımızı , aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnet ve şükranla anıyoruz..
1914’te başlayan ve 1918’de sona eren I.Dünya Harbi sonunda Osmanlı İmparatorluğu ve Britanya İmparatorluğu arasında 30 Ekim 1918’de Mondoros Mütarekesi imzalanır. Bu antlaşmada stratejik noktaların işgali, ordunun terhisi ve donanma ile cephanelerin teslimi yer alıyordu. Bu esaret demekti. Türk milleti bunu asla kabul edemezdi..
I.Dünya Savaşının sona ermesinin ardından 7 Mayıs 1919’da İtilaf Devletleri Yüksek Konseyi’nin aldığı karar uyarınca 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinin ardından 21 Haziran 1919’da İtilaf Devletleri Türk Milletinin direnişini kırmak için İzmir’de bulunan Yunan askeri kuvvetlerini Anadolu içlerine sürmeye karar vermesinin ardından Balıkesir, Bursa, Uşak ve Trakya kısa sürede Yunan ordusu tarafından işgal edilecek ve ilerleyen günlerde Anadolu topraklarına yürüyecekti!..
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla birlikte Anadolu insanı onun önderliğinde Türk Kurtuluş Savaşını başlattı.. 22 Haziran 1919’dayayınlanan Amasya Genelgesi’nde “Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” deniliyordu..
23 Temmuz-07Ağustos 1919’da Erzurum ve 4 Eylül-11 Eylül 1919’da Sivas Kongrelerinde “Milli sınırlar içerisinde ‘vatan’ bir bütündür, parçalanamaz.. Manda ve himaye kabul edilemez” deniliyor ve de Türk Kurtuluş Savaşı Türk Milletine mal ediliyordu..
27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen ve 23 Nisan 1920’de TBMM’ni kurarak memleketin yönetimini halkın iradesine veren Mustafa Kemal Paşa yönetiminde ulusal bir direniş hükümeti kurulurken Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolda önemli bir adım atılıyordu...
TBMM ilk toplantısını Ankara’ya gelebilme imkanı bulan 115 üyenin katılması ile 23 Nisan 1920’de, bir Cuma günü, Hacı Bayram Veli Camiinde kılınan Cuma namazından sonra Ankara’da İttihat ve Terakkiye ait kulüp olarak yapılan ve henüz kiremitleri bile tamamen konulmamış binada ve elektrik olmadığı için bir kahvehaneden tedarik edilen büyük bir lambanın asıldığı odada yapmış ve çalışmıştır..
..Meclisin 23 Nisan 1920 günkü ilk toplantısında geçici başkanlığa, en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Milletvekili Şerif Bey (Alkan) getirilmiş, 24 Nisan 1920 günkü ikinci toplantısında ise Ankara Milletvekili Mustafa Kemal başkanlığa, son Mebusan Meclisi Başkanı Celalettin Arif Bey ise 2’nci başkanlığa seçilmiştir. Kaynak: Prof. Dr. İsmet Giritli, Yrd. Doç.Dr. Necati UlunayUcuzsatar, Türk Devrim tarihi ve Atatürkçü Düşünce, s. 20, Der. Yayınları, İstanbul, 2006
23 Nisan 1920 günü yapılan ilk oturuma en yaşlı üye sıfat ile başkanlık eden Şerif Bey açılış konuşmasında “Büyük Millet Meclisi”ni açtığını söylemiştir. TBMM’nin başına “Türkiye” sözcüğünün getirilmesi 8 Şubat 1921 tarihli icra vekilleri (Bakanlar Kurulu) kararı ile ya da “23 Nisan’ın milli bayram addine dair kanunla (23 Nisan 1922) eklendiğini ileri sürenler vardır..
..Oysa yukarıda bahsedilen 23 Nisan 1920 tarihli ‘1’nolu karar “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin suret-i teşekkülü hakkındaki karar” başlığını taşımaktadır. Buradan anlaşıldığı gibi, Meclis önce BMM olarak açılmış ayni gün aldığı bir kararla isminin başına “Türkiye” kelimesi getirilerek TBMM olmuştur. Sıtkı Aydınel, Türkiye Büyük Millet Meclisi Açılıyor, Bütün Dünya, s.12, Başkent Üniversitesi Kültür yayını, 1 Nisan 2016, Ankara
Merhum Prof. Dr. Turan Feyzioğlu’nun vurguladığı gibi “Millet egemenliği, Türk Milli Mücadelesinin ve Atatürkçülüğün temel ilkesidir”.“Milli Egemenlik” kavramı, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milleti’nin aydınlık geleceği için önemle üzerinde durduğu bir kavramdır
Milli Egemenlik, Atatürk’ün Milli Mücadelesinin ilk günlerinden itibaren açıkça ortaya koyduğu, ısrarla vurguladığı bir temel ilkedir. Milli egemenlik, egemenliğin millete ait olduğunu ifade eder. Milli egemenlikte, egemenliğin tek meşru kaynağı ve sahibi millettir..
Osmanlı Devleti, I. Cihan Harbinden yorgun, parçalanmış, ata yurdunun birçok yöresi işgal edilmişti. Anlaşmaya rağmen Türkiye’yi paylaşma girişimleri üzerine ülkenin ve Türk Ulusunun kurtarılması için ortaya atılan Mustafa Kemal’in o günlerdeki hedefi “Milli Egemenliğe Dayalı , Kayıtsız Şartsız Yeni Bir Türk Devleti Kurmaktı” ve de Gazi Mustafa Kemal Atatürk milletiyle verdiği mücadelenin sonunda bu mutlu güne ulaşacaktı…
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde verilen mücadelede 29 Eylül 1920’de Sarıkamış, 30 Ekim 1920’de Kars ve 7 Kasım 1920’de Gümrü; düşman işgalinden kurtarıldı.. 6-10 Ocak 1921’de I. İnönü Zaferi, 23 Mart-1 Nisan 1921’de II. İnönü Zaferi, 23 Ağustos-13 Eylül 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi zaferi yaşandı ve de 19 Eylül 1921’de TBMM Mustafa Kemal’e Mareşal rütbesi ve ‘Gazi’ ünvanını verdi. Neticede 26 Ağustos-9Eylül 1922 tarihleri arasında gerçekleşen Büyük Taarruz ile 9 Eylül 1922’de Türk ordusu Yunan ordusunu İzmir’de denize döktü..
11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile fiilen ve de 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile resmen sona ermesinin ardından 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti ilan edilirken oy birliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçilen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk: “..Türkiye Cumhuriyeti Mesut, Muvaffak ve Muzaffer Olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk Ulusunun Kalbinde Kök Saldığını Görmek Tek Amacımdır…” demişti.
Atatürk’ün ilke ve devrimleri Türk kültürü ve Batı kültürünün uyumunu amaçlıyordu. Türk İstiklal Savaşını yakından takip eden ve imkanlar nispetinde katılan Kıbrıs Türk Halkı, Atatürk İnkılaplarına uymayı kendine görev bilmiştir.
Yine bu arada Kıbrıs Türk Muallimin Cemiyeti de 15 Ağustos 1928’de Lefkoşa’da yapmış olduğu bir toplantıda Latin Harflerinin okullarda resmen kabulü ve tatbiki ile ilgi kararın aldığını görüyoruz. Harf Devriminin ardından 1928’de ‘Söz’ Gazetesi sahibi Remzi Okan Ankara’ya kadar giderek Atatürk’le görüşmeyi başarmış; Kıbrıs’taki heyecanı ve Anavatanımıza bağlılığı Atatürk’e izah etmiş ve yeni Türk Harflerin Kıbrıs’a ulaşması için gerekli yardımı Ulu Önder Atatürk yapmıştı..
Atatürk Türkiye’sinde ardı arkası kesilmeden gerçekleşen her yeniliği, Atatürk İnkılaplarına ayak uydurmayı kendine görev bilen Kıbrıs Türk Halkı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da Anavatanımız Türkiye’yi yakından izlemeye devam ederken Atatürk’çü düşünceyi kendine rehber edinmiştir.
Öğretmenlerimiz; Milliyetçi ve Atatürkçü nesiller yetiştirmişlerdir. Ulusal bilincin yerleşmesinde; Atatürk İlke ve Devrimlerinin yerleşmesinde birer meşale olmuşlardır..Kıbrıs Türk halkının elbet bir gün bağımsızlığına ve egemenliğine, özgürlüğüne kavuşacağına inanan nesiller yetiştirmişlerdir..
Hiç şüphe yok ki; aydın kesim ve öğretmenlerimiz bu hedefe ulaşmada öncülük etmişlerdir. Atatürk İlke ve Devrimlerinin kökleşmesi yönünde mücadele veren Kıbrıs Türk Halkı Rum Ortodoks Kilisesinin Megali İdea hayallerine karşı özellikle 1940’lı yılların 2. Yarısından itibaren büyük mücadeleler vermeye başlamıştır.
1950’li yılların ilk yarısına gelindiğinde öğretmenlerimiz için derse başlar başlamaz hep “Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk” sözünü söylemek bir prensip olmuştu.. Öğrencilerin Atatürk buraya da gelecek mi sorularına öğretmenlerimiz “Atatürk’ü göremesek de, sesini duymasak da o her zaman kalbimizde olacak” diyorlardı..
Büyük bir iftihar ve kıvançla dile getirebiliriz ki Kıbrıs Türk Halkının Atatürk İlke ve İnkılaplarına olan büyük bir inanç ve bağlılıktır ki dünden bugüne verilen mücadelede bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin kuruluşuna giden yolda büyük mücadeleler vererek bugünlere gelindi..
Ulu Önder Atatürk’ün “Özgürlük Benim Karakterimdir” sözünü kendisine rehber edinmiş olan Kıbrıs Türk Halkı, bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, sonsuza kadar yaşatmak azminde ve kararındadır..
Ne Mutlu Türküm Diyene ...