23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız Kutlu Olsun.. TBMM’nin 1920’de açılışının 104. Yıl dönümünde mutluyuz, gururluyuz. 23 Nisan 1920, Türk milletinin egemenliğini ilan ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı gündür..

İlk Meclisin açılışı, Mustafa Kemal’in imkansızı gerçekleştiren inanç, irade ve dehasının eseridir. Bunun için de Gazi Mustafa Kemal Atatürk dünya demokrasi tarihinde mazlum milletlerin bağımsızlık hareketlerinin öncüsüdür..

I.Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondoros Mütarekesi ve 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Anlaşmasıyla Türk milletinin, Türk vatanında hür yaşama hakkı elinden alınıyor ve Türk milletinin yüz yıllardan beri hür yaşadığı toprakların düşmana verilmesi isteniyordu. Büyük Türk milletinin bunu kabul etmesi elbette mümkün değildi.

Mustafa Kemal Atatürk, 01 Kasım-10 Kasım 1918 tarihleri arasında Yıldırım Orduları Komutanı sıfatıyla Adana’dan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya gönderdiği telgraflarda kendisine izin verildiği taktirde düşmanı (İngiliz ve Fransız) Anadolu’ya sokmayacağını bildirmiştir. Ancak Ahmet İzzet Paşa, İtilaf Devletleriyle Ateş-Kes Anlaşması imzalandığını belirterek hiçbir şekilde düşmana karşılık verilmemesini isterken, düşmana ateşle karşılık vermekten söz eden Mustafa Kemal Atatürk’ü de görevden alıp İstanbul’a çağırmıştır..

..Mustafa Kemal Atatürk ise İstanbul’a gitmeden önce Adana’da ilk direniş hazırlıklarını yapmıştır. Silah arkadaşı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile yaptığı “Adana Mülakatı” sonrasında “İlk Direniş Yuvaları” Adana’da kurulmuştur. Kaynak: Sinan Meydan, Atatürk’ün Unutulan Pozantı Kongresi ve Adana Merkezli Güney Direnişi, Bütün Dünya, s.67, 1 Nisan 2015, Başkent Üniversitesi Kültür Yayını, Ankara

Mondoros Mütarekesinin imzalanmasından bir gün sonra Adana’ya gelerek Yıldırım Ordularını devralan Mustafa Kemal Paşa, “Savaş müttefikler için bitmiş olabilir; ama bizi ilgilendiren savaş, istikbalimizin savaşı şimdi başlıyor” sözleri ile “Milli Mücadelenin” başladığına işaret ediyordu.

Yahya Aksoy, “Milli Mücadele” başlıklı makalesinde: “Milli Mücadelenin başlangıcını Çanakkale Savaşlarına ve düşmana ilk kurşunun atıldığı tarihlere götürenler de bulunmaktadır. Elbette ki bunlar heyecan ve umut veren ilk kıvılcımlardır. Milli Mücadelenin Parolası “Ya istiklal Ya Ölüm”, hedefi “Tam Bağımsızlık”, güvencesi “Halkın Bağımsızlık Aşkı İle Dolu Kararlılığıdır” diyordu. Kaynak: Yahya Aksoy, Milli Mücadele, Bütün Dünya, Başkent Üniversitesi Kültür Yayını, s.16, sayı: 2015/10, 1 Ekim 2015

Gerilere dönüp bakacak olursak 29 Nisan 1919’da Osmanlı Yönetiminin Mustafa Kemal Atatürk’ü; 9.Ordu Müfettişliğine ataması Padişah Vahdettin’in icat ettiği bir görev değil, İngilizlerin, Osmanlı Saray Hükümeti’ne verdikleri 21 Nisan 1919 tarihli notasından doğmuş bir hükümet görevlendirmesiydi.

Padişah Vahdettin’e göre tek çare, ateşkes hükümlerine uymak ve İngilizlerin sözünden çıkmamaktı. İşte bu nedenle Atatürk’ü Anadolu’ya “Direniş Başlatsın” diye değil, “Direnişi

Engellesin” diye göndermişlerdi. Osmanlı Hükümeti, Samsun ve çevresindeki kargaşayı önlemek için Mustafa Kemal’in 9. Ordu Müfettişi görevi ile atanmasını 30 Nisan 1919 günü onaylayarak Samsun’a gitmesinin ve de milli mücadeleyi başlatmasının yolunu açıyordu.

İstediği yetkileri ve askeri gücü alan Mustafa Kemal’e bu yolculukta 22 Subay/Astsubay, 25 Er ve Erbaş ve 8 katip ve 21 Mürettebat eşlik edecekti. Gidecek listede ayrıca “Altı adet eyerli At” da vardı. 9. Ordu Müfettişliğinin Kurmay Başkanı Alb. Kazım Bey tarafından mühürlenerek, vizelerin alınması için Savaş Bakanlığı’na liste 15 Mayıs’ta tasdik edildi.

Netice itibarıyla 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirilen Mustafa Kemal, kurtuluş mücadelesi planlarıyla ve mahiyetindeki 76 kişiyle bir Cuma günü öğleden sonra o dönemdeki adıyla “Panderme” olan yolcu gemisiyle Samsun’a doğru yola çıkacaktı.

Mustafa Kemal’e verilen resmi görev; Samsun tarafında Rumların kendi iddialarına göre Rumlara saldıran Türkleri yola getirmek, Anadolu’da bir takım milli teşkilatlanmaları ortadan kaldırmaktı. Mustafa Kemal’in aklındaki görev ise Türk Kurtuluş Savaşını başlatmak ve ulusal sınırlar içerisinde ulusal egemenliğe dayalı bir devlet kurmaktır.

19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a ayak basışı bağımsızlık savaşını başlatan en önemli adımlardan biriydi. Bu öyle bir bağımsızlık savaşıdır ki Atatürk; vatanı uğruna, annesi ve kız kardeşini ardında bırakmayı bile göze almıştı..

Türkiye’de ve dünyada, ilk ve tek olarak, çocuklara armağan edilen ve Çocuk Bayramı adı verilen gün için Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Türk çocuklarına duyduğu güveni, sevgiyi ve onlardan beklentilerini şu sözlerle ifade etmiştir: “Küçük hanımlar, küçük beyler!.. Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz” demişti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de açılmıştır. 23 Nisan 1921’de çıkarılan bir kanun ile 23 Nisan “Milli Bayram” olarak kabul edilmiştir. Bu Milli Bayram günü, 23 Nisan 1927’de Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) tarafından “Çocuk Bayramı olarak duyurulmuş ve 23 Nisan’ın Çocuk Bayramı olarak kutlanmasına Atatürk’ün himayesinde başlanmıştır..

..23 Nisan 1927’deki ilk bayram Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından gerçekleştirilmiş olup etkinlikler için Atatürk; arabasını çocuklara tahsis etmiş, Cumhurbaşkanlığı Bandosu çocuklar için konser vermiş ve Ankara’da “Çocuk Balosu” düzenlenerek bu bayram, Atatürk tarafından Türk çocuklarına ve dünya çocuklarına armağan etmiştir..

..Atatürk’ün, Türk ve dünya çocuklarına armağan ettiği bu bayram, seneler sonra ancak 1954 yılında UNİCEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) tarafından Dünya Çocuk Günü ve 1979 yılında UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından Dünya Çocuk Yılı olarak kabul edilerek diğer ülkelerin gündemine gelebilmiştir..

..Saltanatın kaldırılışını, egemenliğin tek bir kişiden alınarak halka verilişini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu simgeleyen bu Bayramın adı 1983 yılında yapılan bir değişiklikle

“Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi bayramlarından biridir..

..Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yanı sıra Kosova Cumhuriyeti’nde 23 Nisan Kosova Türkleri Milli Bayramı olarak kutlanmaktadır. Atatürk’ün başlattığı bu uygulamanın dünyada bir eşi ve benzeri yoktur. Çocuklarına bu kadar önem ve değer veren bir başka lidere rastlamak olanaksızdır. Kaynak: A. Erdem Akyüz, Bütün Dünya, Atatürk ve Çocuklar, s14-17, 1Nisan 2021 Başkent Üniversitesi Kültür Yayını

Geriye dönüp bakacak olursak; daha önce 22 Nisan olarak düşünülen açılış günü kutsal bir güne rastlaması için 23 Nisan Cuma gününe ve Cuma namazından sonraya alınmıştır. Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal’in bu hususta vilayetlere, sancaklara, Müdafa-i Hukuk merkezlerine ve kolordulara gönderdiği 21 Nisan tarihli genelge ayni zamanda bir tören programı niteliği taşır..

..Bu genelgeye göre Nisan’ın 23. Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara’da açılacaktır. Açılış gününü Cuma’ya tesadüf ettirmekle bugünün mebrukiyetinden (kutsallığından) istifade ve bütün meb’usin-i kiram hazeratı ile Hacı Bayram-ı Veli camii Şerifinde Cuma namazı kılınacak, kuran ve namazın nurlarından da faydalanılacaktır..

..Namazdan sonra lihye-i saadet ve sancak-ı şerifi taşıyarak daire-i mahsusaya (Meclis Binasına) gidilecektir.. Daire-i mahsusaya girilmeden önce kurbanlar kesilerek dualar okunacaktır..

..Bugünün kutsallığını teyit için, bugünden başlayarak her gün vilayet merkezlerinde hatim ve buhara-i şerif okumaya girişilecektir. Hatimin sonu teberrüken daire-i mahsusa önünde tamamlanacaktır..

..Mukaddes ve yaralı vatanımızın her köşesinde ayni surette bugünden başlayarak buhari ve hatimler okunmasına girişilecek, Cuma günü ezandan önce minarelerden salavat-ı şerife okunacak ve hutbelerde hilafet -mebaımız Padişahımız efendimiz hazretlerinin nam-ı nami-i hümayunu anılırken zat-ı şevketmeab-ı padişahilerinin ve memalik-i şahane ile bütün tebaalarının bir an evvel kurtulmaları duası ilaveten zikrolunacaktır..

..Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisinin açılışını dini törenlerle yapmış, Padişah/Halifeye bağlılığını ifade etmiştir. Bu suretle Büyük Millet Meclisinin açılışını dini törenlerle yapmış, padişah/Halifeye bağlılığını ifade etmiştir. Bu suretle BMM’nin açılışının tüm yurda duyurulması sağlanmış ve halkın Büyük Millet Meclisini benimsemesi arzu edilmiştir. Törenlere dini ağırlık verilmesinin bir nedeni, o günlerde Padişah ve hükümetinin Kuvay-ı Milliye-cileri “dinsizlikle” suçlayarak halk desteğinden mahrum bırakmak istemesidir..

..23 Nisan 1920 Cuma günü ilk toplantısını yapan Büyük Millet Meclisi’ndeki mebusların mesleklerine göre dağılımı şöyledir: 115 memur, emekli, 61 sarıklı hoca, 51 kumandan, subay, 46 çiftçi, 37 tüccar, 29 Avukat, 15 Doktor, 10 Aşiret reisi, ağa, 8 tarikat şeyhi, 6 gazeteci, 2 mühendis

Açılış törenleri hakkında Mustafa Kemal’in 21 Nisan tarihli genelgede “Büyük Millet Meclisi” adı kullanılmıştır. 23 Nisan günü yapılan ilk oturuma en yaşlı üye sıfatı ile başkanlık eden Şerif Bey, açılış konuşmasında “Büyük Millet Meclisini” açtığını söylemiştir. Büyük Millet Meclisinin

başına “Türkiye” sözcüğünün getirilmesi 8 Şubat 1921 tarihli bir icra vekilleri (Bakanlar Kurulu) kararı ile ya da 23 Nisan’ın Milli Bayram addine dair kanunla (23 Nisan 1922) eklendiğini ileri sürenler bulunmaktadır..

..Oysa yukarıda bahsedilen 23 Nisan 1920 tarihli 1 nolu karar “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin suret-i teşekkülü hakkındaki karar” başlığını taşımaktadır. Buradan anlaşıldığı gibi Meclis önce Büyük Millet Meclisi olarak açılmış , ayni gün aldığı ilk kararla isminin başına “Türkiye” kelimesi getirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) olmuştur.. YARIN DEVAM EDECEK ..