I.Dünya Savaşı sonunda  30 Ekim 1918’de Limni Adasının Mondoros Limanında Agamemnon Zırhlısında imzalanan   Mondoros Ateş Kes Antlaşması  Osmanlı Devleti sonrası Türkiye’nin   çerçevesini çizen bir antlaşmadır.  Bu antlaşmada stratejik noktaların işgali, ordunun terhisi ve donanma ile  cephanelerin teslimi yer alıyordu. Bu esaret demekti!.. Türk milleti bunu asla ve asla kabul edemezdi..
Mondoros Mütarekesi hükümleri sonucunda Türk Ordusu dağılırken; 7 Mayıs 1919’da İtilaf Devletleri Yüksek  Konseyi’nin aldığı karar uyarınca; Yunanistan, 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletlerinin korumasında ve desteğinde  onların adına  İzmir’i işgal etmişti.. 15 Mayıs  sabahı İzmir rıhtımına  çıkan  Yunan askeri kuvvetlerine  ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin anında şehit olurken  19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan  Mustafa Kemal Atatürk; Türk İstiklal Savaşını başlatıyordu.
22 Haziran 1919 tarihinde  yayınlanan Amasya Genelgesi’nde  “Vatanın  Bütünlüğü ve Milletin Bağımsızlığı Tehlikededir. Milletin Bağımsızlığını Yine  Milletin Azim ve Kararlılığı  Kurtaracaktır” deniliyordu..
23 Temmuz-07 Ağustos 1919’da Erzurum ve 4 Eylül-11 Eylül 1919’da Sivas Kongreleri yapıldı. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde: “Milli sınırlar içerisinde  ‘Vatan’ Bir Bütündür, Parçalanamaz.. Manda ve Himaye  Kabul Edilemez” deniliyor  ve de Kurtuluş Savaşı millete  mal ediliyordu. Sivas ve Erzurum Kongrelerinde alınan kararların ardından  İstanbul’daki Hükümet, ülke üzerindeki idare ve askeri denetimini kaybediyordu…
27 Aralık  1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) kurarak memleketin  yönetimini halkın  iradesine verirken Mustafa  Kemal Paşa Yönetiminde Ulusal Direniş Hükümeti kuruluyordu..
TBMM’de, Misak-ı Milli Sınırları içerisinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşünden hareketle düşmanla mücadele kararı alınır. Kurulan düzenli ordularla  savaşa girilir. Öncelikle Doğu’da  Ermeni çetelerine karşı bir mücadele başlatılır.
10 Ağustos 1920’de Paris kentinin Sevr kasabasında imzalanan Sevr Antlaşması ile Doğu Anadolu’da Ermenistan ve Kürdistan adıyla  iki yeni devlet kurulacaktı. İzmir ve çevresi ile Doğu Trakya  Yunanistan’a bırakılırken,  Arabistan  ve Irak (Musul) İngiltere’ye , 12 Ada  İtalya’ya , Akdeniz’deki diğer adalar Yunanlılara bırakılacaktı.. Netice itibarıyla Sevr Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti de fiilen sona erecekti. Ancak bu antlaşmalar  TBMM  ve Türk Halkı tarafından tanınmadığı için yürürlüğe girmeyecekti..
10 Ocak 1921’de I. İnönü Zaferi ve 31 Mart 1921’de II. İnönü Zaferi’nin kazanılmasının ardından 10-24 Temmuz 1921 tarihleri arasında yer alan   Eskişehir Kütahya Savaşlarında Eskişehir, Afyon ve Kütahya kaybedilirken düzenli Türk orduları ilk kez yenilgi alıyor ve de Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmek zorunda kalıyordu.
O günde TBMM’den  “Başkomutan” yetkisini isteyen Mustafa Kemal’e 14 saat 5 dk. süren tartışmalardan sonra  Meclis oy birliğiyle  5 Ağustos   günü Mustafa  Kemal Paşa’yı savaşı yönetmeye  ilişkin  yetkilerini içeren “Başkomutan”  ünvanını  veriyordu. 
Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra bir süre duraklayan Yunan ordusu, hazırlıklarını tamamladıktan sonra 23 Ağustos 1921 günü Sakarya Irmağının gerisinde bulunan Türk mevzilerine karşı  saldırıya geçtiler.  11 Eylül’de bu saldırı  bütün cephe boyunca yayılır ve düşman 12 Eylül günü bulunduğu yerden  sökülüp atılır. Büyük bir bozguna  uğrayan Yunanlılara perişan durumda Sakarya Irmağı’nın batısına çekildiler. 13 Eylül 1921’de Sakarya’nın    Batısına  atılan düşman takip edilerek Eskişehir’e doğru kovalandı…
22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa ile Batı cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın yönetimindeki Türk Ordusunun  gayretleriyle ve Türk Milletinin varını yoğunu orduya vermesiyle zafer 13 Eylül 1921’de  sonuçlandı. Kaynak: //www.ataturkinkilaplari.com/ads/73/sakarya-meydan-muharebesi-23-agustos-13-eylul-1921.html
23 Ağustos 1921’de Yunanlılar taarruza başlarken; Gazi Mustafa Kemal Paşa; “Hattı Müdafaa yoktur, Sathı Müdafaa Vardır; O Satıh Bütün Vatandır. Her Karış Toprağı Vatandaşın Kanı ile Sulanmadıkça Terk Olunamaz” emrini veriyordu.. 23 Ağustos-12 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün süren savaş sonunda 13 Eylül 1921’de Türk Ordusu büyük bir zaferle Yunan ordusunu geri kaçmak zorunda  bırakmıştır.  Bu zaferle birlikte Yunanlılar savunmaya, Türkler ise taarruza geçerken bu zafer sonrası TBMM, Mustafa Kemal Paşa’ya “Mareşallık”  rütbesi ile “Gazilik” ünvanı  vermiştir.
Sakarya Zaferinin utkuyla sonuçlanması, TBMM Hükümeti’nin gücünü ve Başkomutanın liderliğini perçinlemişti. Yapılması gereken Yunan kuvvetlerini Anadolu ve Doğu Trakya’dan  çıkartmak suretiyle Misak-ı Milli prensipleri esasında barış yapmaktan ibaretti.. 
.. Başkomutan 17 Ağustos 1922’de gizlice Ankara’dan Konya’ya , oradan da 18/19 Ağustos’ta Akşehir’deki Batı Cephesi karargahına gitti. Bu gidişi kamuoyundan gizlemek ve Başkomutanın Ankara’da olduğu izlenimini vermek için de 20 Ağustos tarihli Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 21  Ağustos Pazartesi günü Mustafa Kemal Paşa’nın diplomatlara  ziyafet  vereceğini yazdı..
… Başkomutan 20-21 Ağustos’ta ordu komutanlarına Akşehir’de harita üzerinde kesin taarruz emrini verdi. Türk planı baskın stratejisine  dayanıyordu. Yunan kuvvetlerinin ağırlığı Afyon ile  Dumlupınar arasındaydı ve Yunan ordusu saldırıyı Afyon’un Kuzeyinden Emirdağ ve Eskişehir istikametinden bekliyordu. Buna ilave olarak Yunan ordusunun Afyon’un  Güneyindeki mevzileri, hem doğal engeller nedeniyle korunaklı, hem de  tel örgülerle  sıkı tahkim edilmişti. Yunan komutanlar saldırıyı buradan beklemedikleri için burasını daha az  birliklerle koruyordu. Başkomutan, 14 Ağustos’tan itibaren birlikleri gizlice geceleri Afyon’un güneyine kaydırma  emri verdi..
… Bu emre komutanlar itiraz etti. Bu planın  riski, Türk Birlikleri Afyon’un Güneyine kaydırılırken, Yunan birliklerinin ağırlıklı konuşlandığı yerler karşısında çok az Türk kuvvetinin kalmasıydı. Böyle bir durumda Türk birliklerinin kaydırıldığı yerler hemen aşılarak Yunan ordusuna Ankara yolu açılabilirdi.. Başkomutan, tarih önünde sorumluluğu üzerine aldığını söyledi ve emrin uygulanmasını istedi…
…Gece yürüyüşlerinin sonunda ağaçlıklı alanlarda ve köy gibi yerlerde konaklama yapıldı. Düşmanı yanıltmak için  bazı birlikler gündüz geriye yürütülerek   gece tekrar yerlerine alındı.. Kaydırma işleminin gece yapılması ve gizliliği , Yunan keşif uçaklarının   gündüz gözetleme yapmasına   karşı bir önlemdi.  On gün süresince her akşam başkomutan, Türk birliklerinin belirlenen   hedeflere ulaşıp ulaşmadığı ile Yunan birliklerinde hareketlenme   olup olmadığının   raporunu alıyordu..  Her şey Başkomutanın planladığı gibi büyük bir gizlilik içerisinde   gerçekleşti..  Büyü taarruz, Mudanya’dan Afyon’un Güneyine kadar geniş bir cephede eş zamanlı yönetilecekti..
.. 25 Ağustos’ta Şuhut kasabasının yakınındaki Kocatepe’nin güney batısında  Başkomutan çadırı kuruldu. 26 Ağustos 1922 günü sabah 5.30’da Kocatepe’den topçu ateşiyle Büyük taarruz başladı. Taarruz başlamadan Ankara’nın Avrupa ile telgraf haberleşmesi yasaklandı… Yunan komutanlar  saldırıyı beklemedikleri için Türk askerinin tepelerin yamaçlarından gece gizlenerek gelmelerini bile fark edemedi. Üstelik  gece balodan dönmüşlerdi ve yatalı birkaç saat olmuştu.  İngilizlerin altı ayda geçilmez dedikleri Yunan mevzilerinin ikisi hariç tümü birkaç saatte aşıldı…
..Türk Ordusu, olağanüstü bir gayretle dört günde düşmanın  önemli kuvvetini Kuzeyden, Güneyden ve Batıdan kuşatmak suretiyle imhaya  uygun bir duruma getirmişti.  Bunun bir sonucu olarak 30 Ağustos 1922 günü  Dumlupınar’da, Başkomutanın yönettiği Meydan Savaşı   ile  Yunan Ordusunun  etrafı iki Türk Ordusu tarafından sarıldı. Yunan kuvvetlerinin saldırı gücü tamamen ortadan kaldırıldı ve Yunan    ordusu bozguna uğrayarak kaçmaya başladı.. 
Yunan Ordusunun toparlanmasına fırsat vermemek  için Başkomutan, Türk ordusuna üç koldan “Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir İleri!” emrini verdi.   1683 Viyana bozgunu ve geri çekilmesinden sonra Türk ordusu ilk defa ileri direktifi alıyordu.. Başkomutandan ileri emrini alan Türk ordusunun önünde yaklaşık 400 km mesafe vardı.  Yunan Ordusu geçerken tüm köy, kasaba ve şehirleri yakarak ilerliyordu. Bu ortamda , Türk ordusu  cephane ve kumanya ağırlığı üzerinde olmak üzere, savaşarak, yaralısına yardım ederek, düşman esirlerini teslim alarak , dağ bayır demeden günde ortalama 40 km yol alıyordu.  Ayrıca Yunan Ordusunun Başkomutanı Trikupis  de  alınan esirler arasındaydı.
Türk öncü birlikleri 9 Eylül’de, bir gün sonra da  Başkomutan Mustafa Kemal Paşa  İzmir’e girdi. 18 Eylül 1922’de Batı Anadolu’da bir tek Yunan  askeri kalmadı.  Sonuçta  Başkomutan, Türk Ordusu ile  Yunan Ordusunu  Sakarya Meydan  Savaşı ile durdurmuş ve  Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Savaşı ile Anadolu’dan atmıştı.. Sonra da zaferi  kendisinin değil, milletin başardığını söylemişti.. Kaynak: Dr. Öğr. Üyesi Halil Özcan, Başkomutanın Meydan Savaşı ve Zafer Bayramı, Bütün Dünya, Başkent Üniversitesi Kültür Yayını, s.9-14 , Ağustos 2019
Zaferlerin en büyüğü olan Başkomutanlık Meydan Muharebesinin  98’nci yıl dönümünde  büyük Türk Milleti Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, onun silah arkadaşlarına ve adsız kahramanlarımıza minnettardır.  Aziz Şehitlerimizi ve Gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz…  DEVAM EDECEK…