9 Şubat Cuma günü, ENI Enerji Şirketi  sözcüsü, Saipem 12000 adlı  Sondaj Gemisinin Kıbrıs’ın  Güney Batısından  Güney doğusuna   doğru giderken  Türk Savaş Gemileri tarafından  durdurulduğunu açıklamasının ardından    Doğalgaz kaynağı arama   amacıyla  yola çıkan geminin  durum çözülene kadar   olduğu yerde  kalacağını duyuruyordu…

Bu gelişmelerin ardından Rum-Yunan ikilisi; akıllarınca  İtalyan  ENI şirketinin  Doğu Akdeniz’deki  faaliyetlerini  engellemeye son vermesi yönünde    Türkiye’ye baskı  yapmaları için   AB’den ve BM’den  yardım  isteyecekti!..

Neticede Rum-Yunan ikilisinin girişimleri sonucu AB  Komisyonu  Başkanı  Jean Claude Junker    Türkiye’nin   davranışlarına   şiddetle karşı çıkıyoruz” derken  BM Genel Sekreteri  Guterres’in   “Kıbrıs sularındaki  doğal zenginlikler  her iki topluma aittir” demesini kabullenemeyen ve  bunun sonrasında  BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Spehar ile kendi makamında görüşen   Anastasiadis;  Spehar’a  Guterres’in   “Kıbrıs sularındaki gerginlikle ilgili Türkiye’yi   kınamamasından”  duyduğu   hoşnutsuzluğu  iletti…

Rum tarafının, Kıbrıs açıklarında  tek taraflı olarak  giriştiği “doğalgaz araştırma”  çalışmalarının hedefi, KKTC’nin  ve Türkiye’nin  “Deniz Hukukundan”   kaynaklanan  haklarını gasp etmektir…

22 Şubat’ta  dolacak Navteks’in  uzatılması halinde   Rum Yönetiminin  ne yapacağı yönünde  sorulan  soruya verdiği yanıtta,  Rum Hükümeti yeni Dışişleri Bakanı   Nikos  Hristodulidis:  “Hedef, geminin  hedefine  ulaşması ve  sondaj  çalışmalarının başlamasıdır” dedi. Çok senaryo olmasına rağmen   şimdi bunları konuşmalarının  doğru olmadığını dile getiren Hristodulids: “Oluşan  durumu   yönetmeye hazırız. Alternatif düşünceler var, alternatif senaryolar  var.  Kıbrıs Cumhuriyeti şekillenecek duruma göre  hareket edecek” dedi.

Doğu Akdeniz’deki durumu değerlendiren E. Tümamiral Cem  Gürdeniz “ Türkiye bu  fırsatçılığa izin  vermez” dedi..  Rum tarafı  ve  Yunanistan bu  hareketle Türkiye’nin   sabrını  ve olası hareket tarzını deniyor. Türkiye’nin   burada  taviz vermesi halinde  diğer sahalarda  da taviz  verebileceğini düşünüyorlar. Çünkü  Türkiye’nin  güneyde Suriye sınırında ciddi bir harekat  yapıyor olmasını ve kamuoyunun  buraya odaklanmasını bir fırsat olarak değerlendiriyorlar.  Ancak ne zaman   bu tarz bir fırsatçılık yapsalar ciddi bir  jeopolitik kayba  uğradıklarını hatırlatalım.. Kıbrıs Barış Harekatını  ve Kardak’ı örnek verebiliriz… Kaynak: (milliyet.com.tr) http://www.gazetevatan.com/yunanistan-rahat-durmuyor-1142354-gundem/

Kıbrıs Türk tarafının, Ada’yı çevreleyen  denizlerdeki doğal kaynakların hakkaniyete dayalı, adil paylaşımı konusunda   geçmişte yapmış  olduğu yapıcı önerilerin   hayata geçmemiş olmasının    yegane   sebebi, Kıbrıs  Rum tarafının  işbirliği yapılmasına   karşı çıkıyor ve retçi bir tutum izliyor olmasıdır..

Rum tarafının   bu yaklaşımı doğal gaz  konusuyla  sınırlı kalmayıp, başta  Kıbrıs konusu olmak üzere iki taraf arasındaki uzlaşı arayışlarına  da zarar vermektedir.

Kim ne derse desin,  başta anavatanımız Türkiye’nin  yapmış olduğu   uyarılar; 3. Parsel etrafında  alınan  güvenlik önlemleri “sözde”  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin   egemenlik   haklarının  ihlali  anlamına  gelmiyor..Anavatanımız Türkiye’nin   ortaya koyduğu tepki, Kıbrıs Türk halkının   haklarını korumaya  yöneliktir…

Gelinen noktada  Rum tarafının  tek yanlı sondaj çalışma girişimleri  derhal durdurulmalıdır.. Şu bir gerçek ki, Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye  hiçbir zaman  Rumları dışlayan   bir adım   atmamış ve ada  çevresindeki doğal kaynaklara  tek başına el koyma  girişiminde   bulunmamıştır…  Bunu yapan sadece  ve sadece  Rum tarafı olmuştur…

Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devlet vardır, iki egemen halk vardır. Bu iki halk Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözüm için   görüşme masasına oturabiliyorsa; o zaman  Kıbrıs’ın doğal zenginliklerini  her iki halkın  eşit olarak paylaşmak durumundadır.. Kıbrıs’ın  doğal zenginliklerini , her iki tarafın  tek başına  ele geçirme hakkı yoktur… Kıbrıs Türk halkı  olarak  yeni bir çatışma  ortamına   gidilmesini istemiyoruz…   Taraflardan birinin  egemenlik hakkımdır diyerek  , diğerini  dışlamak  istemesine göz yumulamaz.. Kıbrıs Türk halkı  günümüzde  bir tepki göstermiyorsa  bu teslimiyet anlamına gelmemelidir..  DEVAM EDECEK….