Saygıdeğer okurlar,

Kalbimizin sol karıncığı (sol ventrikül), gıda ve oksijenden zengin olan kanı tüm vücudumuzdaki hücrelere oksijenlenmeleri ve beslenmeleri için pompalayan en büyük ve en güçlü kalp odacığıdır. Bu karıncık kasıldığı zaman kan aort damarına geçer. Aort damarımız ise vücudumuzun en büyük damarı olup tüm organ ve dokulara kanın iletilmesinde bir ana cadde görevi görür. İşte tam da sol karıncığın aort damarı ile birleştiği kavşakta yani sol karıncığın çıkış ve aort damarının başladığı noktada 3 yaprakçıktan oluşan ve sol kalbin her kasılmasıyla açılıp her gevşemesiyle kapanan aort kapağımız bulunur. Bu kapağın en önemli görevi aort damarına atılan kanın geri sol karıncık içerisine kaçmasını engellemektir. Böylece kanın her zaman ileriye doğru gitmesine ve geriye dönmemesine yardımcı olur. Sol karıncıktan aortaya atılan kan ile kan basıncımızın büyük olan kısmı, aort kapağın kapandığı noktadan hemen sonra ise küçük olan kısmı meydana gelmektedir. Böylelikle sağlıklı bir aort kapağı tansiyonumuzun da düzgün ölçülebilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Aort kapağı özellikle beklenen yaşamın uzaması nedeniyle başta ileri yaş olmak üzere farklı nedenlerle kireçlenebilmektedir.  Diğer risk faktörleri arasında erkek cinsiyet, sigara içimi, yükselmiş ve kontrol edilmemiş kan basıncı, lipit metabolizması bozuklukları ve mineral bozuklukları sayılabilir. Genç yaşlarda ise ateşli eklem romatizması geçirenler bu kapağın kireçlenmesi bakımından risk altında olurlar.

Aort kapağındaki kireçlenme oldukça yavaş bir süreçtir. Yıllarca belirti vermeden ilerleyebilir. Kapağın kireçlenmeye başlamasıyla beraber sol karıncığın çıkış kapısı olan bu kapak sol karıncığa direnç oluşturmaya başlar. Tıpkı bahçe hortumunda bahçeyi sularken hortumun ağzını daralttığımızda olduğu gibi kireçlenmiş kapaktan geçen kanın hızı artmaya ve jet akımlar oluşmaya başlar. Direnç arttıkça önündeki basıncı aşabilmek için sol karıncık kendini büyütür ve daha kaslı bir hale gelir (hipertrofi). Böylelikle daha şiddetle kasılan kalbin kan ve oksijen ihtiyacı artar. Bu döngü kendini tekrarlayarak sonuçta kalbin çok büyümesi ve artık kasılamaz hale gelmesi noktasına ulaşır.

İşte tüm bu süreçte kalp genelde ilk bulgusunu hastaya yaşattığı göğüs ağrısı (angina) ile belirtmeye başlar. Bu ağrı kalp krizlerinde hastaların hissettiği ağrı ile aynıdır. Bu ağrıyla yapılan başvurularda kalp damarlarında bir sorun olmasa da kriz ağrısına çok benzediğinden hastalara koroner anjiyografi yapılabilir. Koroner anjiyografi sonucu normal ya da patolojik olabilir. Gerçek tanı sıklıkla ekokardiyografi ile konulur. Kalp ultrasonografisi de diyebileceğimiz ekokardiyografi kapaktaki hareketleri, hareket kısıtlılıklarını, kapaktan geçen jet akımın hızını, kalbin boyutlarını bize rahatlıkla verebilmektedir. Böylece kapağın ne kadar bozulduğu ve bunun kalbe ne kadar yansıdığını görürüz.

İlerleyen dönemlerde göğüs ağrısına bayılmalar eşlik etmeye başlayabilir. Bayılma kireçlenmiş aort kapağının klinik bulgularından ikincisidir. Mekanizması tam olarak açıklanamamış olsa bile kapaktan geçen kan miktarının azalmasıyla ilgili olabileceği göz önünde bulundurulmaktadır. Bayılma göğüs ağrısına göre daha ciddi bir klinik tabloya işaret etmekte ve aort kapağının artık müdahale edilmesi gerektiğini bize söylemektedir.

Aort kapak kireçlenmesi ve darlığının en ağır klinik tablosu ise kalp yetmezliğinin ve buna bağlı nefes darlığının ortaya çıkmasıdır. Önündeki engeli aşabilmek adına kendini ciddi şekilde büyüten kalp kası zaman ile artık daha fazla büyüyemeyecek hale gelmekte ve kendini idame edemeyecek kadar hasar görmektedir. Kasılma gücü giderek azalır ve bu da daralmış, kireçlenmiş aort kapağından geçen kanın daha da azalması ile hastanın klinik tablosunun bozulmasına neden olur. Ortaya çıkan kalp yetmezliği sol karıncığın önündeki bu mekanik engelin kaldırılmaması durumunda maalesef ilaç tedavilerinden de pek fayda görmemektedir.

Kireçlenmiş ve daralmış aort kapak hastalıklarında en çok korkulan, en kötü tablo ise ani ölümlerdir. Yıpranmış sol karıncık kasları herhangi bir zamanda küçük bir eforla bile yetersiz kalıp aniden kasılma güçlerini kaybedebilir ve hastanın aniden ölmesine yol açabilirler. Bu durumda yapılacak müdahaleler de maalesef etkin olamamakta ve hastalar kaybedilebilmektedirler.

Genel olarak başka bir rahatsızlığı olmayan hastalarda aort kapak kireçlenmesine bağlı yukarıda saydığım bulgular ortaya çıktığında tedavisi edilmeksizin beklenen yaşam da oldukça sınırlıdır. Göğüs ağrısı olan hastalar sıklıkla 3 yıl, bayılmaları başlayan hastalar 2 yıl ve kalp yetmezliği başlamış olan hastalar 1 yıl içerisinde yaşama veda ederler. Dolayısıyla her zaman belli aralıklarla düzenli yapılacak hekim kontrolleri sinsi seyreden bu tür rahatsızlıkların zamanında fark edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlar. İlaçla tedavi edilemeyen aort darlığı/kireçlenmesi doğru zamanda ve doğru müdahale ile hastanın normal yaşama dönmesi için gerekli girişimlerin yapılmasının yolunu açacaktır. Zamanında yapılmış bir müdahale veya ameliyat hastanın beklenen ömrünü tamamlaması adına çok yararlı olacaktır.

Aort kapak kireçlenmesi ve darlıklarında tedavi için günümüzde iki yöntem kullanılmaktadır. Birinci ve en etkin sonuçları aldığımız yöntem cerrahi yöntemdir. Açık kalp ameliyatı teknikleri kullanılarak kireçlenmiş ve daralmış kapak yerinden çıkarılıp yerine yapay bir kalp kapağı dikişli ya da dikişsiz yöntemlerle (hastanın yaşı, yandaş patoloji olup olmaması bu kararlarda önemlidir) yerleştirilmektedir. İkinci yöntem ise kasıktan girilerek kireçli kapak yerinden çıkarılmadan kapağın içine yerleştirilen bir kalp kapağı girişimidir. Bu ikinci yöntem günümüzde daha çok düşkün, 70 yaş ve üzeri ve özellikle kan sulandırıcı ilaç kullanmasında sakınca olan ve/veya yandaş başka önemli rahatsızlıkları bulunan hastalarda uygulanmaktadır.

Özetle aort kapak kireçlenmesi/darlığı uzun yıllar içerisinde sinsice gelişen bir süreçtir. Bu sürecin uzun yıllara yayılması nedeniyle pek çok hasta hastalığının farkında olmaz. Göğüs ağrısı, bayılma ve kalp yetmezliği hastalığın şiddetinin giderek arttığının habercisidir. Özellikle ani ölümlerin olabileceği unutulmamalı ve düzenli doktor kontrollerine giderek doğru zamanda uygun tedavinin yapılması planlanmalıdır. Düzenli check up programlarının bu hastalığın zarar vermeden önlenmesindeki yeri ve önemi çok fazladır. Başlıktaki sorumuzun cevabına bakarsak evet aort kapak kireçlenmesi ve darlığından ani ölüm riski nedeniyle korkmalıyız ancak doğru zamanda tedavisini de yaptırma şansına sahibiz.

Sağlıklı günler dilerim.