Büyük çoğunluğun düşünce yapısına ters düşen, çeşitli nedenlerle adı “ihanet” boyutunda olabilen davranışlar yeni değildir!
Her dönemde Kıbrıs ta Türk varlığı için verilen mücadelelerde, azınlıkta bile olsa beşinci kol diye isimlendirilen yapı baş ağrıtmış, mide bulandırmıştır.
Detay vererek polemiğe girmek gibi bir niyetim yok ancak 1958 de TMT nin oluşturulduğu dönemlerde hatta daha da öncesinde bu gibi faaliyetlerde bulunan bazı kimselere, arzu edilmemesine rağmen, zor kullanılarak, hatta canına kastedilerek önü alınmaya çalışılmıştır.
Tek amaç varlık mücadelesine zarar gelmesine müsaade etmemekti!
1963 olaylarının başlamasıyla birlikte beşinci kol faaliyetleri durma noktasına gelmişti. Bu dönemde davaya muhalefet dürtüsünü devam ettirme derdinde olanlar güneyde yaşamayı tercih etmek zorunda kalmışlardı.
Ne var ki 1974 Barış harekatları sonrasında birlik ve bütünlük ortamına en çok ihtiyaç duyulan dönemde buz dolabında bekletilen aykırı faaliyetler, kıpırdanışlar kendini göstermeye başlamış, günümüzde ise en üst noktalara vardırılmıştır.
O kadar ki beşinci kol olarak isimlendirilen ayrılıkçı tavırlar artık saklanma ihtiyacı duyulmadan alenen yapılır hale gelmiştir.
Elli üç yıldır Federal sisteme dayalı çözüm peşinde koşulmuş Kıbrıs Türkü ile birlikte Türkiye büyük tavizler vererek çözümün bir an önce gerçekleşmesi için elden gelen gayreti göstermiştir. Buna rağmen federal sisteme olan bakış açılarından dolayı Rum ve Yunan kanadı uzlaşıya yanaşmamış, aksine tavırlarını daha da uç noktalara getirerek adanın tek hakimi konumunu ele geçirmek için her melaneti yapar hale gelmişlerdir.
Yaşanan olumsuzluklar karşısında Türk tarafı zorunlu olarak masaya yeni öneriler getirmek zorunda kalmıştır.
Başta güven olgusu ve egemenlik olmak üzere uzlaşılamayan birçok noktayı sorun olmaktan çıkaracağı anlayışıyla iki devletli çözüm şeklini masaya getiren Türk tarafı ne acıdır ki Güney Kıbrıs ve Yunanistan dan önce aramızda yaşayan, bazı kesimlerin büyük tepkisiyle karşılaşmıştır!
Hatta bu muhalefet şekli Cenevrede alenen teşhir edilir hale sokulmuştur.
Bundan güç alan Anastasiadis işi “beşinci kol” da faaliyet gösteren yandaşlarını daha da cesaretlendirir ifadeler kullanarak “vatandaşlarını” ileri boyutlarda KKTC ve Türkiye tepkisini hatta düşmanlığını körükler çalışmalara davet eden küstahlığa vardırmıştır.
Ne acıdır ki yıllardır tüm uyarılarımıza rağmen KKTC nin varlığına yönelik hakarete varan davranış, ifade ve uygulamaların önünü kesebilecek, bunları yapmaya tevessül edenlere gereken cezaları ve müeyyideleri uygulayabilecek yasaları geçirmeyen KKTC Meclisi bana göre, beşinci kol denilen hareketlere tevessül edenlerden önce sorumlu olan makamdır!
Demokratik hak ve özgürlükler kisvesi altında, olanaklarından yararlanılan, kendine ve ailesine “yuva” olan bir yapıyı dinamitlemek, ortadan kaldırmak hatta esaret altında bir yapı haline sokmak kimsenin haddine değildir.
Bu gün alenen bunlar yapılmakta, birkaç beyanatın, açıklamanın dışında hiçbir tepki ortaya konmamaktadır.
Bu koşullarda KKTC Meclisine büyük görevler düşmektedir. Böylesi hadsizliklerin önünü kesebilecek olan makam KKTC Meclisidir.