12 Ocak 2017’de gerçekleşen Cenevre Konferansının sonlandırılmasının ardından 14 Ocak’ta KKTC’ne dönüşünde Ercan Havalimanı’nda Cenevre Konferansı ile ilgili olarak yapmış olduğu açıklamada KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı : “Bu tam anlamıyla 5’li bir Konferans oldu. 2 taraf da eşit şekilde yer aldı, Güvenlik Konseyi üyeleri yer almadı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temsiliyeti diye bir şey olmadı” diyordu.
Ama olanlar oldu! Garantiler masaya yatırıldı, o başka mesele!... Garantiler konusu asla gündeme getirilmemeliydi, Rum tarafı isteklerine ulaştı. Bizim muhatabımız Türkiye’dir diyen Rum liderliği ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti olarak değilse bile, Rum lideri olarak da olsa Türkiye’nin huzurunda konuşma fırsatı buldu… Kim ne derse desin Rum istediklerini aldı. Rum liderliğine bu yeter de artar bile !...
Sayın Akıncı Cenevre dönüşü duygularının ne olduğu konusundaki bir soru üzerine ; “1 Aralık mutabakatının uygulanmasından memnunum. Sürecin belirsizliğe itilmediğini söylemek isterim. Bu çalışmaların başarıyla biteceğine dair yüzde yüz garanti var mı, orada ihtiyatlı iyimserim. Başarıyla sonuçlanması için haklarımızı sonuna kadar koruyarak yolumuza devam edeceğiz” demişti.
1 Aralık mutabakatında lehimize ne vardı da biz bilmiyoruz?. Varsa bir bilen söylesin de biz de öğrenelim!… Cenevre görüşmelerinde lehimize ne oldu da biz bilmiyoruz? Kıbrıs Türk halkı bunları bilmek istiyor!... Anastasiadis hedeflerime ulaştım diyor!.. Anastasiadis ne demek istiyor? Bunun anlamı ne olabilir? Vermeden alma olabilir mi? Olabilirmiş!... Rum hayalinde bile göremeyeceği haritayı 1 Aralık gecesi yapılan mutabakatta kazanmıştı. Şehitlerimizi canı ve kanı ile vatan yapılan topraklarımızı kendi ellerimizle Rum’a teslim etmeyi düşünüyoruz, Rum rüyasında görse inanmazdı…
1 Aralık’ta varılan mutabakat gereğince , 9-11 Ocak tarihleri arasında 2 tarafın katılımıyla 4 başlık konusunda geriye kalan unsurların tartışılması uzlaşılamayan konularda mümkün olan uzlaşıların artırılması ve daha önce belirlenen yüzdeliklere bağlı olarak haritaları sunmaya karar verdiklerini belirten sayın Akıncı, Cenevre’deki 2 gün bazı uzlaşılar elde edildiğini ancak daha yapılacak iş olduğunu belirterek , yıllardır konuşulan konuları 20 aydır konuştuklarını söyledi. Cenevre’de ilk defa tarafların harita sunduğunu ve yüzdelikler kontrol edildikten sonra haritaların BM kasasına kilitlendiğini kaydeden Akıncı , “Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis bizim sunduğumuz haritanın kabul edilemez olduğunu , biz de onların sunduğu haritanın kabul edilemez olduğunu belirterek , BM Genel Sekreteri’ne bir mektup verdik” dedi.
Burada bir nokta koymak gerekir. KKTC halkının ‘harita’ konusu ile ilgili itirazlar sonrası sayın Akıncı: “Bizim sunduğumuz harita rahmetli Rauf Denktaş’ın imzaladığı (%29 +)’dır . Bu tarihi bir gerçektir, rahatsızlık duymaya gerek yoktur” açıklaması bizce hatalıdır... Rahmetli Denktaş ne harita verdi ve ne de (29+)’yı içeren bir anlaşmaya imza atmıştır.
“Cenevre’deki müzakerelerde daha fazla ilerleme yaşandığını” belirten Anastasidis, “Ancak bunun Kıbrıs Rum tarafının beklentileri düzeyinde olmadığını” ifade etti. “1974 yılından bu yana ilk kez Kıbrıs Türk tarafının harita sunduğunu ve bunun aracılığıyla önemli toprakların Rum idaresi altında iade edilmesinin kayda geçirildiğini” ifade eden Anastasiadis: “Bunun beklentileri karşılamamış olsa da, müzakere için temel teşkil ettiğini” söyledi. AB’nin de huzurunda ilk kez çok taraflı bir konferans toplandığını” da ifade eden Anastasiadis. “Konferans sırasında Türkiye’nin ilk kez Kıbrıs Cumhuriyeti’yle diyaloğa girdiğini” öne sürdü. Güvenlik konusunun , esaslı bir diyaloğun başlangıcı olduğunu da dile getiren Rum lider, şu ana kadar kaydedilmiş sonuçlardan memnun olduğunu ifade etti. Şimdi de Rum %29,2 pazarlığa başlarsa şaşmayalım…
Cenevre Konferansı öncesi alacağını alan ve isteksiz davranan Rum ve Yunan ikilisinin Konferans’tan ayrılması sonucu Cenevre Konferansı’nın tam bir başarısızlıkla sonuçlanmasını görmezden gelen BM’nin yeni Genel Sekreteri Antonio Gutterres “İki toplumlu iki bölgeli federal çözüme yaklaşıldı” diye talihsiz bir beyanatı vardır!...Konuşmasının devamında daha da ileri giderek “ Oscar ödülünün iki lidere verilmesi gerektiğini” ifade eden Gutteres “Çözümden mucize beklemeyiz. Hızlı bir çözüm peşinde değiliz” dedi. Adam daha ne desin göreve geldiği daha ilk günlerde açıkça noktayı koyuyoruz, herkes yoluna demesini de bekleyemezdik…
Gerçek şu ki; Cenevre Konferansı öncelikle başarısızlıkla sonuçlanmıştır ve de kim ne derse desin yakın bir gelecekte de böyle bir konferansın toplanması mümkün olmayacaktır. Ucu açık görüşmelere daha fazla devam edilmesi Kıbrıs Türk halkı açısından kabul edilemez. Rum alacağını almıştır, zamana oynayarak daha fazla kazanmak peşindedir…
Kıbrıs Türk halkı olarak çok iyi bilmeliyiz ki bugün bu adada varlığımızı sürdürebiliyorsak, bayraklarımız altında özgür olarak yaşıyorsak bunu anavatanımızdan aldığımız güç ve destekle self-determinasyon hakkımızı kullanarak 15 Kasım 1983’te ilan ettiğimiz bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ne borçluyuz.
Değerli dostum sayın Ahmet Tolgay’ın 15 Kasım 2016 tarihli Kıbrıs Gazetesindeki köşesinde yer alan “KKTC Tarihi Bir Gerçektir” başlıklı yazısında da dediği gibi KKTC Kıbrıs Türk halkının sığınabileceği son kaledir…