Kıbrıs Türk halkının

Kıbrıs Türk halkının  güvenliği ve garantiler konusunun  toplumlararası görüşmelerde önemli bir yeri olmalıdır.   Kıbrıs Türk Halkı  1963-1974  döneminde  1960 Garanti Anlaşmalarına rağmen   zor günler yaşadı…

4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının ardından 30 Mart 1964de  Kıbrısa Barış Gücü askeri gönderilmişti. Ancak BM Barış Gücü askerinin şahitlikten öte bir görev yapmadığını yıllarca hep beraber gördük…

Giritte yaşananlar vardır. Garantör devletlerin gözü önünde  Müslüman-Türk Halkı Giritte katliamdan geçirildi ve sonrasında Girit Türk halkı yok olup gitti. 1912de Giritte güvenliği sağlamakla yükümlü İtalya, Fransa, İngiltere ve Rusya bu katliamlara seyirci kaldılar. …. Yakın geçmişte Bosna Hersekte benzer şekilde garantör devletlerin gözü önünde  katliamlar oldu.  Şimdi Kıbrıs  Türk Halkı yaşanan  bu acı  tecrübelerin ardından BM ve /veya AB garantilerine nasıl güvensin ki?

Günümüzde  , Suriyede ve Irakta soydaşlarımız katlediliyor. Uluslararası kuruluşlar  mağdur olan insanlara  gerektiğince  yardımcı olmuyor veya olamıyor…  Rusya , Suriyede  Türkmenleri vuruyor.   BM Güvenlik Konseyi üyeleri  Ortadoğuda yaşananlardan sabıkalıdırlar. Tümü de soykırımdan sabıkalıdırlar.  Rusya, Suriyede Türkmenleri vururken Çin de  Uygurları vuruyor.  ABD, yıllarca Irakın altını üstüne geçirdi, Irakı kana buladı, PKKya destek verdi ,şimdilerdePYDye de  destek veriyor ve anavatanımız  Türkiye bu konuda  ABD   ile günümüzde ters düşmüş durumdadırlar.

Günümüzde Rumların dillendirmek istedikleri BMve/veya AB Garantisine  hiç ama   hiç   güvenmiyoruz. 1963-1974 yılları arasında yaşanan Rum saldırıları dikkate alındığında  Rumlara güvenilemez  ve olası bir çözümde “Garanti Anlaşmalarından vazgeçilemez. Kıbrıs Türk halkı  Adadaki varlığını ancak  anavatanımız Türkiyenin  etkin ve fiili garantisi ile  sürdürebilir…

Rum tarafı İngiliz üslerinin  varlığından şikayetçi olmadığı gibi devamından yana  bir tutum sergilemektedir.  Olası bir anlaşmada İngiltere ve Rum-Yunan  ikilisi  anavatanımız Türkiyenin etkin ve fiili garantörlüğünün  devam etmesinden şikayetçi olmaması  ve KKTC  topraklarında  Türk askerinin bulunmasını anlayışla karşılamalıdır.

Şimdilerde Başpiskopos II. Hrisostomos  21 Aralık 1963de  Türkler bize saldırdı biz de kendimizi savunmak durumunda kaldık diyecek kadar alçaldı.

Rumlar 1955-1958  ve de 1963-1974 yılları arasında   Türklere yaptıkları saldırıları inkar ediyorlar.  Demek ki  olası bir çözüm sonrası yine ilk fırsatta saldırılarda   bulunabilirler…

Dolayısıyla anavatanımız Türkiyenin  etkin ve fiili garantisinden vazgeçtiğimiz gün geri dönüşü mümkün olmayan  felaketimizin  hazırlayıcısı olacak…

Rumlar , Kıbrıs Helendir Helen kalacaktır diyor. Rumlar Kıbrıs Türk halkını  düşman olarak görmektedirler.Rumların Hedefi , egemenliklerini  Kıbrısın  bütününe  yaymak ve  Kıbrıs Türk halkını zaman içinde  etkisiz hale   getirmek ve Enosise giden yolu açmaktır.

Gelinen aşamada  EOKA-B, RMMO ve Yunan Kontenjan Alayı birbirlerine  organik bir bağla bağlıdırlar ve hedefleri Kıbrıs Türk halkıdır, KKTCdir, Kıbrıs Türk halkını yok etmektir, anavatanımız Türkiyedir, Girneye Yunan bayrağı çekmektir…

Sonuç olarak; bugün Kıbrısta güvenliği sağlayan Türk askerinin Kıbrıstaki varlığıdır. Türk askeri Kıbrıstan ayrıldığı gün  Kıbrısta Türklüğün  kökü  kazınacaktır. Hedeflenen  Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti içinde  de 1963-1974 katliamlarını yeniden yaşamak kaderimiz olamaz….  Rum-Yunan ikilisine bu fırsat verilemez, verilmemelidir….

 

 Bugün Kıbrısta yaşananlar, Giritte yaşananların tekrarıdır. Girit misali yok olmak istemiyorsak  anavatanımız Türkiyenin etkin ve fiili garantisinden hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğiz, toplumsal egemenliğimize ve devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine sahip çıkacağız..