1950’li yılların Kıbrıs Türk Halkının Milli Mücadelesinde önemli bir yeri vardır. 1950’li yılların özellikle 2.yarısı, yakın tarihimizin çok önemli olayları ve gelişmeleri ile doludur.
Kıbrıs Türk Halkını Megali İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’e giden yolda engel olarak gören Rum-Yunan ikilisi Komünist AKEL Partisi desteğinde Rum Ortodoks Kilisesi 15 Ocak 1950’de 15 gün süreyle ada genelinde tüm kiliselerdeEnosisPelebisiti düzenlemişlerdi. . 224700 kişin oy kullandığı Plebisitte 215 bin kişi ‘evet demişti. Rumların %96’sının Enosis’e ‘evet’ dedikleri Plebisit sonuçlarını 1954’te BM Genel Kuruluna taşıyan Yunanistan ‘sözde’ Kıbrıs halkına self-determinasyon hakkı isterken hedefleri Enosis’e giden yolu açmaktı. Ancak, İngiltere ve Türkiye’nin girişimleriyle hedeflerine ulaşamayacaklardı.
II. Dünya Savaşı sonrası Kıbrıs için Muhtariyet gündeme gelir ve Kıbrıs Türk Halkı, Adanın eski sahibi Türkiye’ye verilmesini isterken Ağustos 1954’de Kıbrıs konusunda Türkiye’nin pozisyonunu desteklemek ve kamuoyu yaratmak amacıyla kurulan “Kıbrıs Türk’tür Derneği” kurarlar.Ancak6-7 Eylül 1955 olaylarından sorumlu tutulan dernek Yunanistan’ı gücendirmeme adına çok kısa bir süre kapatılacaktı..
Sedat Simavi, 1 Mayıs 1948’de Hürriyet Gazetesini kurduğu ve başyazarlığını yaptığı bu gazeteyi Türkiye’nin en çok okunan gazetesi durumuna getirmesi yanında Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hedeflerini herkesten önce görerek Kıbrıs sorununu Türk kamuoyuna ve Anavatanımız Türkiye Hükümetlerine mal eden ve Kıbrıs konusunun ulusal bir dava haline gelmesi için Hürriyet Gazetesi , öncelikle Türk gençliğinin Kıbrıs davasına sahip çıkmasını sağlarken O umutsuz günlerde Hürriyet Gazetesi “Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacaktır” sloganıyla yola çıkacaktı.
Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerini şiddet yolu ile gerçekleşmesini sağlamak için 1952’de Atina’da kurulan EOKA’nın 1 Nisan 1955’te Lefkoşa’da İngilizlere ve Kıbrıs Türk Halkına karşı faaliyete geçmesiyle birlikte Kıbrıs konusu değişik bir boyut kazanır. Bu dönemde Kıbrıs Türk Halkı “Olmak Ya Da Olmamak” çizgisine gelmişti.. Kıbrıs Türk Halkının Anavatanımız Türkiye ile el ele omuz omuza vererek Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayalleri karşısında sürecek direnişi bu yıllarda planlanır ve örgütlenirken Kıbrıs sorunu; Anavatanımız Türkiye’de Milli Dava haline geliyordu.
Nitekim, 28.12.1956’da TBMM’de yapmış olduğu konuşmada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes “Mevcut koşullarda Türk çıkarlarını koruyacak en iyi çözümün ‘Taksim’ olduğunu” söylemesi ; Rum silahlı saldırıları karşısında can ve mal güvenliğinden yoksun Kıbrıs Türk Halkı “Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacaktır” derken sloganını “Ya Taksim Ya Ölüm” olarak değiştirecekti..
‘Taksim’ tezi o günlerde Enosis’e karşı ileri sürülen en doğru tezdi. 1958’e gelindiğinde gerek Kıbrıs’ta ve gerekse Anavatanımız Türkiye’de ‘Taksim’ konusu gazete manşetlerindeydi. ‘Taksim’ teziyle verilen demeçler Türkiye’de en olağan haberlerden ve olaylardan biriydi. İşte bu heyecan dolu günler içinde Kıbrıs’ta 27-28 Ocak 1958’de yaşanacaklar vardı..
27-28 Ocak 1958, Kıbrıs Türk Halkının İngiliz Sömürge Yönetimine karşı büyük bir inançlave umutla direndiği ve Kıbrıs Türk Halkının gerek İngiliz ve gerekse Rum-Yunan ikilisine boyun eğmeyeceğini dünyaya haykırdığı günlerdir. 27-28 Ocak 1958, Kıbrıs Türk Halkının bağımsızlığı ve egemenliği için gerekirse canını ve kanını seve seve verebileceğinin mesajını dünyaya verdiği günlerdir..27-28 Ocak 1958 Kıbrıs Türk Halkının, “Kıbrıs’ta Ben De Varım ve Var Olmaya Devam Edeceğim” diye haykırdığı günlerdir.
27-28 Ocak 1958’de Ada’nın her yanında yaşananlar Kıbrıs’ta ve Anavatanımız Türkiye’de derin izler bırakmıştır, öfke ve kin duygularına neden olmuştur. 27-28 Ocak 1958’de Kıbrıs’ta yaşananlar, Kıbrıs Türk halkında olduğu gibi Anavatanımız Türkiye’de de artık İngiltere’ye güvenilemeyeceği düşüncesi ve inancına yol açmıştı.. Anavatanımızda Türk gençliği ve halk galeyan içindeydi. Milli Türk Talebe Birliği , Kıbrıs’a gönüllü kampanyası ve bayrak kampanyası başlatmıştı. Kanlarını akıtarak, kanlarıyla bayrak yaparak gönderenler olmuştu. 27-28 Ocak 1958’de yaşananlar sonrası Anavatanımız Türkiye’nin dört bir yanını Ulusal Kıbrıs heyecanı sararken Türk kamuoyu gözlerini Kıbrıs’a çeviriyordu. “Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacaktır” sloganı dillerden düşmez olmuştu..
27-28 Ocak 1958 olaylarının yaşandığı o günde Taksim lehinde slogan atarak iyi niyetle Atatürk Meydanından Girne kapısı istikametinde yürüyüş yapmak isteyen Kız-ErkekLiseli öğrencilerin üzerine İngiliz Sömürge Yönetimi göz yaşartıcı bombalar ve canlı mermiler yağdırmışlardı..
27-28 Ocak 1958 günlerinde Kıbrıs Türk Halkı Lefkoşa’da 5, Mağusa’da 2 şehit olmak üzere 7 şehit verirken yüzlerce yaralı veriyordu..
O günde hasbelkader benim de aralarında olduğum öğrenciler “Bayrağımız Canımız Feda Olsun Kanımız Kurtulsun Vatanımız” diye haykırırken halkımızın gözleri yaşlı gönülleri ferah doluydu. Her yer “Ya Taksim Ya Ölüm” sesleriyle inliyordu..
29 Ocak 1958 günü on bini aşan görkemli bir törenle aziz şehitlerimiz toprağa verilirken doğrusu o güne kadar ben böyle bir kalabalığı ve korkunç bir sessizliği görmemiştim..
O günde İngiliz Vali Yardımcısı Sir George Sinclair, Rauf R. Denktaş’ı arayarak üzüntülerini belirtirken “Ancak bilmenizi isterim ki bu olaylar Kıbrıs meselesine olan bakış açımızı değiştirmiştir. Kıbrıs’ta Türklerin bu kadar hak iddia edeceklerini bugüne kadar bilmiyorduk” demişti..
Kıbrıs Türk Halkının 27-28 Ocak direnişi, İngiliz Sömürge Yönetimine karşı bir başkaldırı niteliğindeydi.. Kıbrıs Türk Halkı, bu direnişiyle tarihin derinliklerinden gelen haklarını dünyaya haykırmıştı..27-28 Ocak 1950 direnişimiz Kıbrıs Türk Halkının Enosis’e karşı mücadele azmini kamçılamıştır.Kıbrıs Türk Halkı o günlerde gaz bombalarına karşı, makineli tüfeklere karşı, tanklara karşı sopayla, taşla, şişelerle karşı koymuştur.. Kıbrıs Türk gençliği, o günde tarihin akışını kanlarıyla ve canlarıyla değiştirmiştir.
27-28 Ocak 1958 direnişi, Kıbrıs Türk Halkı dikkate alınmadan varılacak herhangi bir siyasi çözümün yaşama şansı olmadığını gözler önüne sermiştir. 27-28 Ocak 1958 direnişi , Kıbrıs Türk Halkının ve Anavatanımız Türkiye’nin pozisyonunu güçlendirmiştir. Kıbrıs Türk Halkı yalnız da kalsa, tüfeksiz, topsuz, silahsız da kalsa bu topraklarda hak iddia etmiştir ve de bundan sonra da hak etmeye devam edeceğinin mesajını vermiştir.. 1958 yılı içinde ‘Taksim’ tezi artık Kıbrıs Türk Halkı için ulusal bir dava niteliği kazanıyordu. 1958 yılı Kıbrıs Türk Halkının kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla İngiliz Yönetimine ve Enosis peşinde koşan Rumlara karşı aktif bir mücadelenin yürütüldüğü bir yıl olmuştur. Kıbrıs Türk Halkı, genci ile yaşlısı ile kanlarıyla ve canlarıyla tarihin akışını değiştirmiştir.
Kıbrıs’ta yer alan “Ya Taksim Ya Ölüm” mitinglerinin ardından bu çerçevede Kıbrıs’ta ve Anavatanımız Türkiye’de de Enosis’e karşı Taksim Mitingleri yer alacaktı.. 10 Mart 1958’de Lefkoşa’da, 8 Haziran 1958’de İstanbul’da ve bunu izleyen günlerde Anavatanımız Türkiye’nin her yanında 43 Meydan Mitingi ve 10 Kapalı Salon Mitingi gerçekleşirken o günde Türkiye’deki mitinglerde konuşmacı sayısı 790, mitinge katılım ise 2 milyon 700 bini aşacaktı.. Netice olarak Anavatanımız Türkiye’de ve Kıbrıs’ta bu yaşananlar derin izler bırakmıştır,öfke ve kin duygularına neden olmuştur. Türk Kamuoyunda İngiltere’ye güvenilemeyeceği düşüncesi ve inancına yol açmıştı.. Kıbrıs Türk gençliği ve halkımız galeyan içindeydi..
O günlerde Milli Türk Talebe Birliği, Kıbrıs’a gönüllü kampanyası ve bayrak kampanyası başlatırken kanlarını akıtarak Bayrak yaparak gönderenler olmuştu. 27-28 Ocak 1958’de yaşananların ardından Anavatanımız Türkiye’yi Ulusal Kıbrıs heyecanı sarar. Türkiye kamuoyu gözlerini Kıbrıs’a çevirir. “Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacaktır” sloganı dilden düşmez olacak ve de Kıbrıs Türk Halkı bu yaşananların ardından uluslararası platformlarda temsil edilmeye başlayacaktı.
Bu gelişmelerle birlikte Yunanistan Başbakanı Konstantin Karamanlis ve Başpiskopos Makarios; yakın gelecekte Enosis’e ulaşma konusundaki umutlarını kaybedecek ve muhatap almak istemedikleri Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türkleriyle görüşmelere başlamak durumunda kalacaklardı..19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine, egemenliğine ve ortaklığına dayalı olarak 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmalarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken 950 Yunan askeri ve 650 Türk askeri Mağusa Limanından adaya çıkarken 82 yıllık bir hasretin ardından Kıbrıs Türk halkı Türk askeriyle kucaklaşıyordu
Rum-Yunan ikilisinin Megali idea hayalleri çerçevesinde 21 Aralık 1963’te Akritas Planı uygulamaya konulmasının ardından Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılır. Kıbrıs Türk Halkı 11 yıl boyunca TMT etrafında bütünleşerek Anavatanına güvenerek verdiği mücadelenin sonunda 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının mutluluğunu yaşadı. Yıllarca devam eden görüşme sürecinde olumlu bir sonuç alınamamasının ardından self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Bu noktada gençlerimize seslenmek istiyorum: Geçmişi iyi bilelim, geçmişten ders alalım ve geleceğe güvenle bakalım.. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yüceltecek sizlersiniz. Unutmayınız ki barış ve huzur ancak güçlü bir bağımsız ve egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile mümkündür..Kıbrıs Türk Halkına düşen görev; aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin, kahraman Mehmetçiklerimizin, TMT mensuplarının, Mücahit Halkımızın canı ve kanı pahasına kurulan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…