Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis’i gerçekleştirme girişimlerinin 1940’lı yılların 2. Yarısında hız kazanması üzerine Kıbrıs Türk halkı sesini Anavatanımız Türkiye’ye ve de Dünya kamuoyuna duyurmak için 28 Kasım 1948’de ve 11 Aralık 1949’da Lefkoşa’da iki kez miting düzenlemişti..
Kıbrıs Türk Halkının, 28 Kasım 1948 tarihinde Lefkoşa’da Ayasofya Meydanında gerçekleştirmiş  olduğu Mitingte yapılan ateşli ve kararlı konuşmalarda Kıbrıs Türk halkının sonuna kadar Enosis’e karşı çıkacağı ve de adanın statüsü  değişecekse eski sahibi Anavatanımız Türkiye’ye verilmesi gerektiği vurgulanıyordu. O günde  gerçekleşen bu miting, Anavatanımız Türkiye’de kamuoyunun Kıbrıs konusunda bilinçlendirilmesini ve Kıbrıs davasına sahip çıkma aruzunu tetiklemiş olmasının da önemi çok büyüktü..
Ama ne var ki Rumlar Kıbrıs Türk halkının  tepkisinden gerekli dersi almayacak ve Megali İdea hayalleri çerçevesinde yer alan  Enosis’i gerçekleştirmek  için 15 Ocak 1950’de  bir plebisit yapmak üzere hazırlıklara başlayacaklardı..  Rumların bu faaliyetlerine karşılık Kıbrıs Türk halkı 11 Aralık  1949’da ikinci kez Ayasofya (Selimiye) mitingini düzenlemişlerdir.
28 Kasım 1948’de gerçekleştirilen   mitinginde olduğu gibi bu ikinci mitingte de konuşmacılar; Adanın Yunanistan’a ilhak edilmesi   hakkındaki Rum istekleri protesto edilirken, ilhak gerçekleştiği taktirde Kıbrıs’a ekonomik buhran, ırki ve sosyal kargaşa dahil iç savaş çıkacağını ve bu suretle adanın ve Ortadoğu’nun barış ve sükununu bozacağına dikkat çekerken İngiltere adadan çekilecekse adanın eski sahibi Türkiye’ye  iade  edilmesini  talep  etmişlerdir.
Netice itibarıyla; 28 Kasım 1948 Mitingi Kıbrıs Türkleri için bir dönüm noktası olmuştur. Bu miting ile Kıbrıs Türk halkı seslerini hür Dünya’ya  duyurmaya başlarken, Enosis’e karşı mücadele kararlılığını ortaya koyarak, Kıbrıs’ta Türklerin de var olduğunu göstermiştir.  28 Kasım  1948 mitingi ile Kıbrıs Türk Halkı Ada’nın İngiltere’nin elinden çıkması durumunda eski ve tabii sahibi anavatanımız Türkiye’ye  katılmasını savunmuşlardır. Kıbrıs’ta barışın ve sükunun bu şekilde sağlanabileceğini   ve  bunun  da en tabii hakları olduğunu dünya’ya  ilan etmişlerdir. Bu mücadelede Türkiye’nin de desteğini alan Kıbrıs Türk Halkı milli birlik   ve  beraberliklerini sağlayarak; siyasi, sosyal, kültürel ve  ekonomik alanlarda ilerleme gayreti içerisinde  olmuşlardır.
28 Kasım 1948 Mitingi,  hem Kıbrıs’ta hem Türkiye’de daha sonra yapılacak olan  mitinglerin  de başlangıcı olmuştur. Ayrıca  Dr. Fazıl Küçük ve Rauf R. Denktaş’ın Kıbrıs Türk Halkındaki liderliklerinde de 28 Kasım 1948 Mitinginin önemli bir yeri olduğu söylenebilir…
İngiliz Yönetiminin adaya özerklik vermek amacıyla hazırladığı 12 Mayıs 1946 tarihli anayasa önerileri, Rum-Yunan ikilisinin hedeflediği Enosis’i öngörmediği için Rum Ortodoks Kilisesi tarafından   reddedilmişti.. 26 Kasım 1948’de İngiliz Sömürgeler Bakanlığı’na  bir mektup gönderen  Adadaki solcu Belediye Başkanları ile sol kuruluşların  temsilcileri, “Ancak Enosis’le refah ve mutluluğa ulaşabileceklerini” vurgulamaktaydılar.
Bütün AKEL ve PEO liderleri, her fırsatta Enosis isteklerini dile getiren  konuşmalar yapmaktaydılar. Nitekim, 1949 yılında Komünist AKEL Partisi samimiyetini kanıtlamak için bir Plebisit düzenlemeyi kararlaştırır.  Bu taktik değişikliğinin hemen ardından bu amaçla Ekim 1949’da BM’e gönderilmek üzere, AKEL denetimindeki “Milli Hürriyet Koalisyonu” tarafından  ev, ev gezerek Enosis lehinde imza toplanmasına başlanır.. AKEL’i bu yöne iten, kiliseye yaptığı ortak Enosis cephesi oluşturulması ve birlikte hazırlanacak bir muhtıranın ABD’ye gönderilecek ortak bir heyetle BM’e sunulması şeklinde önerilerin reddedilmesi idi.21 Kasım 1949’da ise AKEL’le birlikte solcu Belediyelerle sendikaların ve diğer sol kuruluşların imzaladığı bir Enosis başvurusu, yazılı bir muhtıra şeklinde BM’e gönderiliyordu. Bu, Enosis konusunda  BM’e yapılan ilk başvuruydu..
..Muhtıranın  9.maddesinde, self-determinasyon hakkı talep edilmekte ve bundan  Enosis’in  anlaşıldığı  vurgulanarak şöyle  demekteydi: “Halkımız için Anavatan Yunanistan’la birleşme demek olan self-determinasyon hakkının tanınmasını istiyoruz. Yineliyoruz ki Kıbrıs’ın tüm Rum halkı, Yunanistan’la birleşme arzusunda tam bir görüş birliği içindedir. Fakat bu konuda zerre kadar bir kuşku varsa, BM gözetiminde yapılacak bir plebisit tüm kuşkuları dağıtacaktır. Kaynak: Ahmet C Gazioğlu, Yeni Kıbrıs, Mart 1986, s.10
Lefkoşa’da  28 Kasım 1948’de Ayasofya Meydanı’nda yapılan  bu ilk mitinge adanın dört bir yanından gelen  10 bini aşan  Kıbrıs Türk halkına konuşma yapanlar ilhak ve özerkliğin   Kıbrıs Türklerinin yok oluşuna neden olacağını ve İngiltere Adadan çıkacaksa adanın gerçek sahibi olan Türkiye’ye geri verilmesi gerektiğini belirtirler. Kilisenin düzenlediği plebisit tarihi yaklaştıkça adada gerginlik, huzursuzluk ve belirsizlik de artmaktadır. Artık Türk ve Rum gazetelerinin manşet haberleri  hep bu konu ile ilgilidir.. Kaynak: Halkın Sesi Gazetesi, 06 Aralık 1949 tarihli sayısında şu manşeti atar:  “Kıbrıs Türk Toplumu, kendileri için ölüm olan ilhak, muhtariyet ve Enosis’i şiddetle protesto eder. Türk Toplumu, çoğunluk tarafından  gasp olunmak istenen haklarından hiçbir zaman fedakarlık yapamaz ve yapmayacaktır.”
..Rum gazetelerinden Esperini ise, plebisit sonucu ilhak lehine olursa, Başpiskopos’un Yunanistan’a ilhak kararı ilan edeceğini ve ardından seçimler yapılarak Rum milletvekillerinin Kıbrıs’ı temsilen Yunan Parlamentosuna gönderileceğini yazmaktadır. Esperi’nin bu satırları, Rumların Kıbrıs’ta,  Girit örneğini aynen  uygulamak istediklerini göstermektedir aslında. Böylece adada gerginlik ve huzursuzluk daha da artmıştır.
Ayasofya Meydanı’nda 11 Aralık 1949’da yapılacak ikinci Enosis protesto mitingi için, adanın her yanından binlerce Kıbrıs Türk’ü  Lefkoşa’ya akın eder. Meydanda 15 bine yakın Türk toplanır. Meydan ve çevresi, Türk bayrakları ile donatılır.. 11 Aralık 1949’da Lefkoşa’da toplanan 15 bin Kıbrıs Türk’ü , 85 000 Kıbrıs Türk’üne  tercüman olarak şu kararları alır:
1-Adamızın Yunanistan’a ilhak edilmesi hakkındaki arzularını yine şiddetle protesto ederiz.
2-İlhak gerçekleştiği  takdirde, Kıbrıs’a ekonomik buhran, ırki, sosyal kargaşa da dahil iç savaş geleceğine ve bu suretle adanın Ortadoğu’da sulh ve sükunu bozacağına inanmaktayız.
3-Ada’nın selameti, azınlıkların korunması, Akdeniz’in denge ve müdafaasının Kıbrıs’ta statükonun devamını gerektirdiğine, Kıbrıs’ta plebisite gerek ve yarar bulunmadığına inanmaktayız.                                                                                                                                                                        
4-İngiltere, kendiliğinden adadan çekilecekse adanın eski sahibi, en yakın komşusu ve adayı en iyi müdafaa edecek Türkiye’ye iade edilmesini talep etmekteyiz.
5-Bu kararın İngiltere, Türkiye, Kıbrıs ve BM’de çeşitli makamlara ve Türkiye’deki siyasi partilerle , öğrenci birliklerine gönderilmesi için Dr. Fazıl Küçük’e yetki verilmiştir.
Mitingde alınan bu kararlar uyarınca, Dr. Fazıl Küçük, Sömürgeler Bakanlığı’na bir telgraf göndererek mitingde kabul edilen kararı duyurmakta ve bir gün İngilizler adayı terk ederlerse, Kıbrıs’ın Türkiye’ye geri verilmesi gerektiğini vurgular. Yine mitingde alınan bir başka kararla, gerektiğinde Türkiye ve İngiltere’ye davamızın izlenmesi ve duyurulması için bir heyet seçip gönderme yetkisi  de Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu’na verilir.
Türkiye basınında çıkan Kıbrıs ile ilgili yazılar, 1950 yılındaki plebisit  olayı nedeniyle  yoğunlaşmaya başlar. Plebisit tarihi yaklaşmaktadır. 1949 yılı Aralık ayı sonlarında CHP’nin yayın organı Ulus gazetesinde çıkan, Feridun Osman Menteşoğlu imzalı yazıda, Rumların Enosis istekleri  eleştirilerek şöyle denilmektedir: “Buna mukabil milliyetçi ada Türkleri de Kıbrıs’ın Türkiye’ye verilmesi davasını gütmeye başlamışlardır. Asırlarca Türk idaresinde kalmış toprakların yine Milli bayrak altına dönmesini  kim istemez? Fakat biz Yunan dostluğunu kırmadan, iki tarafı da memnun eden  bir şekle varmayı elbette tercih ederiz..”
Yazar, 15 Aralık 1950’de Kilisenin düzenleyeceği plebisitten söz ederek, Kıbrıs’taki Rum çoğunluğunun ilhak lehinde oy kullanmalarının tabii olduğunu, ama yüz bin Türk’ün hayatına ve bizzat Türkiye’nin güvenliğine yönelik bu derece önemli bir konuda tek taraflı bir kararın  kimseyi bağlamayacağı  belirtmektedir. Plebisit gününün yaklaşması ve Ayasofya Mitingi haberleri, Türkiye’de gençliğin  ve basının Kıbrıs  konusuna olan ilgisini daha da artırmaya başlar.  Ulus gazetesinde, İngiltere’nin Kıbrıs Türklerinin güvenini ve yaşamını garanti etmekle yükümlü olduğu ve kilisenin yapacağı plebisitin ise uluslararası hukuk açısından geçersiz olduğu  belirtilmektedir. Bu arada Kıbrıs Valisi, tasarlanan plebisitle ilgili olarak Başpiskopos’a verdiği yazılı yanıtta, bu olayı İngiltere’nin  kapanmış saydığı bir konuda imza toplamaktan öte bir anlam taşımayacağını bildirir..
..Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak ise, plebisit tarihinden 12 gün önce, 30 Aralık 1949’da, Meclis’te kendisine yöneltilen  bir soru üzerine, İngiliz Büyükelçisi ile bu konuyu görüştüğünü ve eğer ada terk edilecekse öncelikle Türkiye ile görüşülmesi gerektiğini, kendisine söylediğini açıklar. Plebisit tarihi yaklaştıkça, Türk gençliğinin Kıbrıs mitingleri de daha coşkulu olmaya başlar. 4 Ocak 1950 günü İstanbul’da üniversite öğrenci birliğinin düzenlediği mitingte Yunan   yayılmacı emelleri şiddetle protesto edilir. 
Rum Ortodoks Kilisesinin düzenlediği Enosis Plebisitinin yer aldığı 15 Ocak 1950 günü ise İstanbul’da Eminönü Halkevi’nde, akademik bir toplantı düzenlenerek, bu girişimin hukuki bir dayanağı olmadığı ortaya konulur. 18 Ocak’ta Ankara’da, 22 Ocak’ta da İzmir’de yüksek öğrenim gençliğinin düzenlediği büyük mitinglerde, Yeşilada’nın asla yabancı ellere bırakılmayacağı vurgulanır. Türklerin protestoları, İngilizlerin böyle bir imza toplama eyleminin sonuçlarını tanımayacaklarını açıkça bildirmelerine karşın , 15 Ocak 1950’de , kiliselerdeki plebisit defterleri Rumların imzasına açılır. Plebisit defterine iki cümle yazılır. 1-Enosis’e (Evet)   2- Enosis’e (Hayır)
Kiliseye giden Rumların, bu iki cümleden birinin altına imza atmaları istenmektedir.  Birçok  yazar ve tarihçi o günün  koşulları, Kilisenin baskısı ve Rum basının etkisi altında, Rumların  kiliselerdeki Enosis aleyhindeki bir cümlenin altına imza atmalarının olanağı bulunmadığı görüşünü  belirtirler. Plebisit sonuçlarını Başpiskopos 4 Şubat 1950 günü ilan eder. Buna göre 18 yaşın üstündeki 224,747 Rum’un 215,108’i Enosis için “evet” demiştir. Bu rakam Kıbrıs Rum seçmenlerinin %96’sını oluşturmaktadır.
Plebisit sonuçlarını tanımayan  İngiliz Valisi, Rum Ortodoks Kilisesi   Başpiskopos’u Makarios’a gönderdiği yazıda, İngiliz Hükümeti’nin son yıllarda sık sık tekrarlanan resmi görüşünü bir kez daha tekrarlar; “İngiltere, Kıbrıs sorununu kapanmış bir konu olarak görmektedir. Kıbrıs’ta statü değişikliği söz konusu edilemez” diyordu.
Bu sırada Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, Kıbrıs Türklerinin endişelerini giderici bir demeç verir: “Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı söz konusu olamaz. Adanın el değiştirmesi durumu ortaya çıkarsa eski sahibi olan Türkiye’nin de görüşü alınacaktır”.
Kıbrıslı Türklerin moralini düzelten, iradesini ve varoluş mücadelesini arttıran bir diğer unsur, Türkiye basının ve Türk gençliğinin ilhak girişimleri karşısında yükselen sesidir. 1949 yılında Türkiye basının ve Türk gençliğinin ilhak girişimleri karşısında yükselen sesidir. 1949 yılında, Kıbrıs konusuna ilgi gösteren ve gelişmeleri yakından izleyerek Enosis’e karşı çıkan  Sedat Simavi ve gazetesi Hürriyet yanında Cumhuriyet, Vatan, Yeni Sabah, Ulus, Zafer gibi etkin gazeteler de Kıbrıs’la ilgili yazılar yayınlamaya başlarlar.. 1950 Plebisitinin , Enosis’e hukuki bir dayanak hazırlamak, politik bir silah olarak kullanılmak üzere düzenlendiğinin bilinci içinde  olan Türkiye basını, bu harekete karşı çıkmış ve İngiltere adayı terk edecekse, onu eski sahibi Türkiye’ye geri vermesi gerektiği tezini işlemeye başlarlar.. Kaynak: https://www.sonhaber.com.tr/makale/osmanli-dan-cumhuriyet-e-kibris-6-/
Sonuç olarak; Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Megali İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis’i gerçekleştirme adına  15 Ocak 1950’de Rum Ortodoks Kilisesinin 15 gün süreyle düzenlediği ve Komünist AKEL Partisinin de destek verdiği  Enosis Plebisiti sonuçlarına göre oy kullananların %96’sı Enosis’e ‘evet’ yönünde oy kullanmışlardı..
1 Nisan 1955’te faaliyete geçen EOKA tedhiş örgütünün silahlı saldırılarına karşı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşen Kıbrıs Türk halkı, 1957-1958’de hele bir dur derken 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde  Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri nedeniyle uzun ömürlü olmayacaktı..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Enosis’e giden yolu açmak isteyen Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına karşı Türk Mukavemet Teşkilatı  (TMT) etrafında bütünleşen Kıbrıs Türk halkı büyük mücadeleler verdi.  15 Temmuz 1974’te ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı gerçekleştirilen darbenin esas hedefi Enosis’i gerçekleştirmekti. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson’un   17 Temmuz’da Kıbrıs Helen Devletini ilan etmesinin ardından Anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu 20 Temmuz Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. Yıllarca devam eden görüşmelerin ardından adil ve kalıcı bir siyasi çözümün gerçekleşmemesi üzerine 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi..
Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi  çözümün, barış ve huzurun güvencesi bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınmasını sağlamakla mümkündür..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..