2000li yılların ilk yarısına dönüp baktığımız zaman

2000li yılların ilk yarısına dönüp baktığımız zaman  Kıbrıs Türk halkının  geri dönülmez felaketini hazırlayan Annan Planı  günlerinde yaşadıklarımızı düşünmekten kendimizi alamıyoruz.  Kıbrıs Türk halkının  24 Nisan 2004de yer alan Annan Planı referandumuna  ‘evet demesi için  büyük güçler devreye girmişlerdi…  Verilen sözlerin ve vaatlerin sınırı yoktu!... Neticede Kıbrıs Türk halkı verilen sözlere ve vaatlere inanarak ve güvenerek ‘evet dedi. Ancak bir hafta sonra ödüllendirilen ‘hayır diyen Rum  halkı oldu ve de 1 Mayıs 2004 itibarıyla ABne üye olarak kabul edildiler.

Halbuki Annan  Planının  Kıbrıs Türk halkı açısından eksik yönleri vardı!... Kıbrıs Türk halkının değerlerine ve ilkelerine yer verilmiyordu,  Kıbrıs Türk halkının değer verdiği tüm ilkelerin altı boşaltılmıştı… Egemenliğimiz, siyasi eşitliğimiz, toplumsal egemenliğimiz ve KKTC dikkate bile alınmamıştı…

Günümüzde yapılan görüşmelerde de Rumun hedefi Kıbrıs Türk halkını  ‘azınlık olarak  ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetine yamalamaktır. Günümüzde Kıbrıs Türk halkının mevcut  siyasal eşitliği, toplumsal egemenliği ve  self-determinasyon hakları  geri alınmak isteniyor.

Egemenliğimiz ve devletimiz KKTC tanınmadığı sürece,   Kıbrıs Türk halkına kağıt üzerinde  ne hak verirlerse versinler  verilecek haklar azınlık haklarından öteye  olmayacaktır.

Annan Planı  anavatanımız Türkiyeyi Adadan çıkaran bir anlaşma ve plandı. Anavatanımız Türkiye Kıbrıstan elini ayağını çektikten sonra Kıbrıs Türk halkını bekleyen tehlikeler vardı…..

Rumu bilen  , Rumun değişmeyen   2 asırlık siyasetini bilen , 1931 yılından  beri   Rumların yaptıklarını bilen  her Kıbrıs Türkü  , Kıbrıs Türk halkının   Kıbrısta Türkiyesiz   yaşamasının mümkün olmadığını çok iyi bilmektedir.

 Annan Planını Rumlar kabul etmedi…  Annan Planının eksikleri olduğunu Kıbrıs Türk halkı  da zaman içinde anlaşmıştır. Kıbrıs Türk halkının Annan planına ‘evet demesi için  2000  yılından itibaren baskılar başlamıştı. Kıbrıs Türk halkı , Rumların da ‘evet diyeceğine inandırılmıştı… O günde Kıbrıs Türk halkının ‘evet demesi için  yalvaran; örgütler kuran ve kurdurtan AB, BM ve diğer büyük güçler, şimdilerde gelecek garantisi ve toplumsal egemenlik istediğimiz ve devletimiz KKTCnin varlığını gündeme taşıdığımız zaman    “…Siz zaten egemenliğinizden ve devletiniz KKTCden vazgeçmiştiniz…” diyorlar. …

Lozanda kurulan Türk-Yunan dengesi korunmalıdır tezimiz  ABnin yanlış tutumu nedeniyle , Rumların 1 Mayıs 2004de ABne üye olmalarıyla bozulmuştur.

Her şey, BM Güvenlik Konseyinin 186 sayı ve 4 Mart 1964 tarihli kararı  ile başlar. Daha sonra 541(1983) ve 550(1984) sayılı kararlar takip eder ve bu  kararlarla  BM Güvenlik Konseyi ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetini  “meşru Kıbrıs Hükümeti” ünvanını vermişti. 

Günümüzde Anastasiadis, “2016da işgal ordularından kurtulacağız” diyor. Anastasiadis, “Yeniden birleşme hedefiyle görüşmelere yoğunlaştık” diyor ve  kurulması  hedeflenen   “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” içinde çoğunluk Rum ve azınlık Türk toplumlarından bahsediyor.

Anastasiadis, Kıbrıs Türk halkını , Federal devlete  dönüştüreceğiz dediği ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetine ‘Azınlık olarak yamalamak istiyorlar. Rumlar , Kıbrıs Türk halkını  ‘Azınlık statüsü altında asimile  etmek istemektedir. Rumların , Kıbrıs Türk halkının kendilerine   yama olması istekleri çok gerilere dayanır. Makarios, Klerides, Hristofyas ve diğerlerinin de Anastasiadisten bir farkları yoktu….

Sonuç olarak; KKTC olarak, Kıbrıs Türk halkı olarak ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyeti ile GKRY ile  Federal bir çözüm çerçevesi içinde  anlaşma ve uzlaşma mecburiyetimiz yoktur…  Rum liderliğinin hedefi    Federal devlet  değil, üniter devlettir.

Günümüzde AB üyesi Yunanistanda, Batı Trakyada yaşayan Türk halkının durumu içler acısıdır.  Türküm diyemiyorlar, içinde ‘Türk kelimesi olan bir dernek tabelası bile asamıyorlar. Kendi Müftüsünü bile seçme hakları  yoktur….

 KKTCni geleceğe taşımak için kararlar almalıyız. Bizim için önemli olan  Uluslararası Hukua göre tanınma hakkı olan  KKTCnin  tanınma haklarını  kullanması , tanınma istemesi ve tanınmasının sağlanmasıdır. Kendi devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine  güvenelim ve sahip çıkalım. Devletimiz er veya geç tanınacaktır. Neden olmasın ki!..