21 Aralık 1963’te Kanlı Noel günlerinde  Rumların, Megali-idea hayalleri çerçevesinde  Enosis’e giden yolu açmak hedefiyle  gerçekleştirmiş oldukları silahlı  saldırılarının ardından Kıbrıs Türk halkının Lefkoşa’dan Anavatanımız Türkiye’ye yaptığı yardım çağrısında  son mermilerimizi atıyoruz “Vatan sağ Olsun” deniliyordu..
25 Aralık’ta yapılan bu çağrının ardından 1960 Garanti Antlaşmaları çerçevesinde Kıbrıs’ta bulunan 650 kişilik Türk Alayı Garnizonundan çıkarak mevzilerine yerleşirken, diğer yandan da Türk Savaş Uçaklarının  bir tek mermi bile atmadan gerçekleştirmiş oldukları ihtar uçuşlarının  hemen ardından “Ateş-Kes” ilan edildiği günde Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nin Bayraktarı Kenan Coygun’un girişimleriyle kurulan Kıbrıs Türk Mücahidinin Sesi, Bayrak Radyosu “Bayrak.. Bayrak.. Bayrak” sesleriyle yayınına başlıyordu..
Yine o günde  30 Aralık 1963’te BM’e bağlı Barış  Kuvvetleri Komutanlarından İngiliz  Peter Young’ın  kendisine bağlı askeri İngiliz Askeri kuvvetlerini Lefkoşa’nın türlü konumlarına yerleştirdikten sonra, Kıbrıs Haritası üzerinde yeşil renkli bir kalemle yeşil bir hat çizmesinin ardından  günümüzde de bu hat “Yeşil Hat” olarak anılmaya devam edecekti... “Yeşil Hat” Lefkoşa’nın Türk ve Rum kesimlerini ayıran, Lefkoşa’yı ikiye bölen ara bölge İngiliz askeri birliklerinin kontrolü altına sokan ve Rum silahlı saldırılarının durdurulduğu bir hattır. Nitekim bu hat, o günde  adada fiilen iki ayrı yönetimin kurulmasının da  başlangıcı olacaktı..
 Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırıları sonucu Kıbrıs Türk halkı yaşadıkları yerleşim birimlerini terk ederek iletişim imkanlarından yoksun bir şekilde adanın %3 lük bir bölümünde yaşamak durumunda  kalacaktı.  Bu süreçte Kıbrıs Türk Halkı, devlet organlarından ve de Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine dayalı olarak ilan edilen 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinden tamamen dışlanırken 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Rum devletine  dönüştürülüyordu..
25 Aralık 1963’te yapılan Ateş-Kes uzun sürmeyecek ve  Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırıları tüm adaya yayılacaktı.
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyine taşınır. O günde BM’de Kıbrıs Türk halkını temsilen Türk Cemaat Meclisi Başkanı   Rauf R. Denktaş’ın karşı çıkmasına rağmen, BM Güvenlik Konseyi aldığı 4 Mart 1964 tarih  ve 186 sayılı kararı; Kıbrıs’ta sadece Rumlardan oluşan  bir hükümetin zamanla tüm adayı temsil eden yönetim olarak kabulüne yol açan,  adada toplumlararası bir uzlaşıya, yeni bir siyasi çözüme varılmasının yollarını 58 yıldan beri tıkayan 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararda; Adada durumun kötüleşmekte  olduğu ve önlem alınmazsa barışı korumanın adil ve kalıcı bir siyasi çözüm bulmanın mümkün olmayacağı belirtilmekteydi..
186 sayılı kararın 2. Maddesinin 4’ncü paragrafında: BM, Ana Sözleşmesindeki sorumluluklarına uygun olarak tüm üye devletlere, egemen Kıbrıs Cumhuriyeti’nde   durumu daha da kötüleştirecek herhangi bir hareket veya tehditten, ya da uluslararası  barışı tehlikeye sokmaktan kaçınılması çağrısında bulunuyordu.. 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının ardından Mart ayından itibaren BM Kıbrıs Barış Gücü sayısını 6500 askere yükselecekti. Ama maalesef  o günde 3 aylık bir dönem için Kıbrıs’a gelen Barış Gücü askeri hala daha   az sayıda da olsa Kıbrıs’ta görev yapmaya devam ediyor!..
Ne yazık ki BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı sonucu uzlaşmaz tutumunu devam ettirerek  Enosis’i bir an önce gerçekleştirme adına  Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırıları  tüm adaya yayılacaktı…
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile  Lefkoşa’da Türk direnişini çökertemeyen   Rum-Yunan saldırıları kısa sürede tüm  adaya yayılırken o günde 103 köyden yaklaşık 30 bin Türk   göçmen durumuna düşerken yollardan, utanç barikatlarından   toplanan yüzlerce Türkün izine bile rastlanmayacaktı.
11 yıl boyunca Rumların  silahlı saldırılarına  ve katliamlarına  uğrayan  Kıbrıs Türk Halkı  1963-1974 yılları arasında Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek büyük mücadeleler vererek  bir “Şafak Vakti”  Kahraman Mehmetçiğin gelişini bekledi, gözünü Toroslardan ayırmadı.
Kıbrıs Türk Halkı, Türk Mukavet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek, Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek 11 yıl boyunca kadınıyla, erkeğiyle;  Batı Trakya Türk Halkı gibi  ‘azınlık’ statüsüyle yönetilen acı ve dehşet verici bir duruma düşmemek için, hele Girit örneğinde olduğu gibi  çok açı ve trajik bir sonuçla karşılaşmamak için Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten aldığı ilhamla Lefkoşa’da, Mağusa’da, Larnaka’da, Baf’ta, Limasol’da, Beşparmak dağlarında, Erenköy’de, diğer kent ve köylerde Direndi!.. Direndi, İstiklal Marşını Okuyabilmek İçin, Direndi!.. Ay Yıldızlı Bayrağı İçin.. Direndi!.. Bu Ada’da Ben De Varım ve Var Olmaya Devam Edeceğim” diyebilmek için..
15 Temmuz 1974’te   Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlediği darbenin esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı.. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974 günü televizyondan yapmış olduğu açıklamada Kıbrıs Helen Devletini ilan ediyordu..
Yıllarca Rum mevzilerinden, Rum radyolarından yayınlanan “Bekledim De Gelmedin” şarkılarını  dinlemek durumunda kalan  Mücahit Kıbrıs Türk Halkı 11 yıl boyunca , dağlarda, ovalarda, bayırlarda, köy ve kentlerde kadınıyla erkeğiyle Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında  bütünleşerek sürdürdüğü onurlu mücadelesinin sonunda  20 Temmuz 1974’te gerçekleşen   Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur geldi..
13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilan edilmesinin ardından 31 Ağustos-2 Eylül 1975  tarihleri arasında BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim’ın gözetiminde Rauf R. Denktaş ve Glafkos  Klerides arasında gerçekleşen görüşmelerin ardından  imzalanan Nüfus Mübadele Antlaşmasıyla  Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. Yıllarca devam eden görüşmelerin ardında bir sonuç alınamaması üzerine 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir..
Sonuç olarak; yaşamı boyunca özgürlük mücadelesini bir ‘Bayrak’ gibi taşıyan ve gücünü Türklüğün şanlı tarihinden, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten ve de  Kuvay-ı Milliye ruhundan alan Kıbrıs Türk Halkı; Türk Mukavemet Teşkilat (TMT) etrafında bütünleşerek   Rum hakimiyeti altına girmemek, Batı Trakya  Türk halkı  gibi ‘azınlık’ durumuna düşmemek; Girit örneğinde olduğu gibi yok olmamak için, Atatürk ilke ve  devrimlerinden aldığı  ruh, ilham ve güçle bağımsızlığına, egemenliğine, özgürlüğüne ve  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne  sahip çıkmaya devam edecektir.
Bayrağımız, Canımız Kanımız.. Kıbrıs Vatanımız , Türkiye Anavatanımız.. Helal Olsun Canımız Kanımız..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..