Kulakları çınlasın. Kimin? BM’nin ve BM Genel Sekreteri’nin, Kıbrıs Özel Temsilcisi Sn. Colin Stewart’ın kulakları çınlasın... Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkan Yardımcısı Sn. Fuat Oktay’ın, “KKTC’nin ve Kıbrıs Türk Halkının meşru haklarını ve güvenliğini temin edecek şekilde adil, kalıcı, sürdürülebilir bir çözüm için egemen eşitlik temelinde iki devletli çözümü savunuyoruz.” açıklaması BM’nin ve BM Genel Sekreteri’nin kulaklarını çınlatmıştır. Bu mesaj çok açık ve nettir. “Now, the ball is in your court.” denilmiştir bu açıklamada... Kıbrıs adasında tek çıkış yolunun böyle bir çözüm olduğunu halâ kabul edemeyen BM, iki toplumlu, iki kesimli federal çözümden söz etmektedir.
Şu anda, Rumların hiçbir zaman değişmeyecek ve çözümsüzlüğün anası olan iki hedefi her gün karşımıza dikilmektedir. 1. KKTC Devleti’nin ortadan kalkması. 2. Türk Ordusu’nun çekilmesi ve Türkiye’nin müdahale hakkının kaldırılması. Hem BM’nin, hem Rumların, hem de AB’nin gözardı ettiği KKTC’nin uluslararası alanda ve uluslararası hukuk çerçevesi içinde, hiçbir zaman tartışılamayacak yasal haklarıdır. Bu hakların birincisi, KKTC’nin uluslararası hukuk çerçevesi içinde tanınma hakkına sahip olduğunu, ikincisi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal olarak adada bulunduğunu ve KKTC’nin güvenliğini ve ayrıca barışı koruduğunu anlatmaktadır. Bu haklar yokmuş gibi hareket etmek BM’nin yanlışıdır. Bu yanlışı düzeltmek de BM’nin görevidir.
Uluslararası politikada (international politics), çözümlenmemiş dünya sorunları eninde sonunda yasal haklar ve uluslararası hukuk çerçevesi içinde halledilecektir. Tabii ki bir sorun da, değişik aktörlerin çıkarları söz konusu olduğunda ve uluslararası hukuka ilişkin farklı yorumlar gözönünde tutulduğunda, birtakım sorunlarla karşılaşılabilir. Ancak yasal hakları doğrultusunda hareket edenler, güçlü, kararlı politikalar izleyenler, uluslararası politikada hedefe doğru ilerlemeye devam edeceklerdir. Şu anda “uyutulan sorun” olarak gözüken “Kıbrıs Sorunu”nun uluslararası arenada pek fazla ilgi alanı yaratacağını söylemek yanlış olur. Bunun nedeni açıkca ortadadır. Bu adada, iki devlet arasında barış vardır. Barış olan yerde de çözüm için daima umut olacaktır.