1963 yılından beri uluslararası ortamda belirsizlik yaşayan Kıbrıs Türk Halkına AB hiçbir zaman

1963 yılından beri uluslararası ortamda belirsizlik yaşayan Kıbrıs Türk Halkına AB hiçbir zaman  adil  bir davranış içinde olmamış ve  dün olduğu gibi bugün de  Rum-Yunan ikilisinin  hedeflerine destek olmaya devam etmektedir…

AB, Türkiyenin 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarına göre,  “Kıbrıs, Avrupa Birliğine üye olamaz , Türkiye ve Yunanistanın birlikte üye olmadıkları bir kuruluşa giremez” şeklindeki yasal ve siyasi itirazlarını anlamak istemedi. Kıbrıs meselesinin 1959-60 anlaşmalarıyla Türk-Yunan dengesi üzerine   kurulduğunu ve bu nedenle bu maddenin  hayati anlamı olduğunu görmek ve anlamak istemediler ve de Rumların  1990da (AT) AB  üyeliği için yapmış oldukları müracaatı kabul etmişlerdir.

24 Nisan 2004de  Annan Planına ‘hayır diyen Rumlar,  1 Mayıs   2004de ABne  tam üye olarak kabul edildiler. Bu bakımdan Rumlar açısından ABnin önemi büyüktür… O günde   Rumlar, 1960 anlaşmalarıyla Kıbrıs Türklerine verilmiş olan haklar  ve   bu hakların ötesinde  Türkiyeye verilmiş olan haklar ortadan kalkacak hesabı içindeydiler. Nitekim, ABne üye olmayı Enosise eşdeğer olarak gören  Rumlar, şimdilerde olası bir siyasi çözümde AB  normlarının geçerli olacağı  üniter bir devlet ve de tek egemenlik,   tek vatandaşlık , tek uluslararası temsiliyeti içeren bir siyasi çözümü hedefliyorlar.

BM ve AB , yıllardan beridir hak ve adalet için mücadele eden  Kıbrıs Türk halkını verdiği kararlarla cezalandırmaktadır. Kıbrıs Türk halkı 1963-1974 yılları arasında 11 yıl boyunca yaşadıklarını dile  getirdiği zaman  geçmişte yaşamayınız diyorlar.

Kıbrıs Türk Halkı 1959-1960  anlaşmalarıyla elde ettiği hakları korumak için mücadele ederek, direnerek  1974lere gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı bu uğurda can vererek  kan vererek 1974 Barış Harekatının  mutluluğuna erişti.

BM Genel Sekreteri Kurt Waldeimin gözetiminde yapılan ve de Klerides ile Rauf R. Denktaşın imzaladığı 1975 Mübadele Anlaşması ile de iki bölgelilik  BM nezaretinde gerçekleşmişti…

1968 resmen başlayan toplumlararası görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamamışsa bu sorumlusu Rum-Yunan ikilisi ve onlara destek veren BM ve ABdir. Bu bakımdan Rumlar zamana oynamaktadırlar.

Nitekim, Ağustos 1997de Klerides, R.Denktaşla yaptığı görüşmelerden sonra basına yaptığı açıklamada “biz masaya taktik icabı oturuyoruz. Taktiğimiz karşı tarafın    hayır dediğine evet demektir. Böylelikle karşı tarafı uzlaşmaz olarak gösteririz” demiştir.

“Çözümsüzlük çözümdür” sözünü ilk kez Klerides söylemişti. Klerides: İçimizde artık bir Türk Cumhurbaşkanı Muavini yok, Türk mebuslar yok, dairelerde Türk personel yok, buna rağmen bütün dünya  bizi meşru hükümet olarak tanıyor. O halde  Türkleri   ne diye içimize alacak mışız? diyordu. Ya önerilerimizi kabul ederler  , ya da çekip giderler.” diyordu.

25.12.2009da Star Medya Grubu adına Cem Karın  sorularını yanıtlayan  KKTC II. Cumhurbaşkanı sayın Talat  “…Kıbrıs Rum tarafının  aslında Kıbrısta federasyon değil, üniter devlet modeline dayalı bir çözüm istediğini,  Rumların çoğunluğu  nedeniyle de üniter  devletin Rumların egemenliğinde olacağını…” dile getirmişti…

Şu bir gerçek ki Rumların birinci tercihi  üniter devlet, Türklerin birinci hedefi ise iki bağımsız ve egemen  devlettir.  Federal bir devlete  inanmayan her iki halk, Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin  her iki halka da iyi bir gelecek vaat etmediğinin bilinci içindedirler….

Gelinen aşamada görüşme masasında 2 bölgeli, iki toplumlu , siyasi eşitliğe dayalı federal bir devlet hedeflenmektedir. Ancak Rumların ortaya koymuş olduğu kriterlere bakılırsa, tek devlet, tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek uluslararası temsiliyet, AB normlarının uygulanması, dört özgürlüğün tüm Kıbrısta geçerli olması  100 bin Rumun taviz olarak istenen topraklara yerleşmesi, Türk Kurucu  devletçiğine de  isteyen (Anketlere bakılırsa 60 bin) Rumların evlerine dönmesi tezleri bizi üniter devlete sürüklemektedir ki bu da kabul edilemez bir durumdur…

Sonuç olarak ;  Megali İdea hayali ile yaşayan Rumların ilk hedefi Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık olarak ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetine yamalamak ve osmosis yolu ile Girit misali yok etmektir.

Kıbrıs Türk ve Rum halklarına bir arada yaşama telkinlerine son verilmelidir…

 

Federal devlete inanmayan  her iki halkı geleceğe taşıyacak olan  tek siyasi çözüm, Kıbrısta  halen mevcut olan  bağımsız ve egemen iki devletin birbirini tanıması ile  mümkündür…