Cenaze törenlerini kimseler sevmez!

Adı üstünde “cenaze”

Yaşarken yok olan bir varlığın uğurlanışı.

Sonsuzluğa...

Cenaze törenlerini kimseler sevmez!

Adı üstünde “cenaze”

Yaşarken yok olan bir varlığın uğurlanışı.

Sonsuzluğa uğurlanan çok yakınımız da olabilir , bir akraba, yada bir dost!

Yaşayacağımız sıkıntıları bilerek katılırız böylesi törenlere.

İster seversiniz, isterseniz sevmeyebilirsiniz, icabet etmek insani bir vazife!

Dün, böylesi bir cenaze töreni sebep oldu Kıbrıslılar bir araya toplandık.

Dostumuz, kardeşimiz Mustafanın genç yaşta yitirdiği biricik oğluydu ölen!

Uyuşturucu batağındaki ilk kurban değildi kaybolup giden.

Düşündükçe kederim arttı, kendimi Mustafanın yerine koydum.

Şener in dediği gibi sigara değil ki mübarek ”kestim” demekle kesilen!

Binlerce gencimiz bu illetin peşinde, polis de onların!

Dışarıda Baronlar cirit atarken, bir gramla bile olsa yakalanmışsan yandın!

Göz altı, mahkeme ve nihayet hapishane!

Bilgi dağarcıklarının doldurulduğu, sırasında meslek!!sahibi yapılan yer!

Cinayetten yatanla, gram uyuşturucudan yakalanan 17 yaşındaki gencin buluşturulduğu mekan!

Hala daha düzeltilemedi bu uygulama!

“Islah evi” hala daha oluşturulamadı gitti!

Halbuki bu, acilen el atılması gereken insani bir yara!

Hapse girerken uyuşturucunun üçünü-beşini bilen genç,

çıkarken elli beşini öğrenerek çıkıyor.

Bu uygulamalardan sorumlu olan devlet değil mi?

Toplum kazanmak yerine, bir gramla yakalanan genci, devletin uygulamaları sayesinde kaybediyor.

Dün bunları konuştuk cenazede, birbirimize dert yandık acı, acı!

Bu küçük nüfusumuz içinde kim uyuşturucu taciri, kim zehirler bu gençleri, bilinmez mi?

 

Yoksa bilinir de ellenmek istenilmez mi?