“Belki ara sıra halk arasında ehemmiyetsiz fikir ayrılıkları olabilir. Bu demokrasinin icaplarından biridir. Yeter ki bunlar halkı parçalayacak birbirinin boğazına saldırtacak kadar büyük ihtilaflar haline gelmesin. Çünkü Rum’un beklediği budur ve bu olacaktır”. 1969
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Yeni bir yıla girilirken her zaman iyi niyetli olarak dilekler ve isteklerin dillendiriliyor olması insanın doğasında olan bir davranış biçimi olarak görülüyor. Dileklerin nerede ise tamamının gerçekleşmeyeceği biliniyor olsa bile gündeme taşınıyor. Çocuklarımız ve özellikle torunlarımızın savaşsız bir dünyada yaşamaları aklı başında olan herkesin gönülden diledikleri istekleri oluyor. Özellikle nerede ise sınırlarımıza dayanacak savaşı istemiyoruz. Bu nedenle 2025 yılı süresinde ülkemizin savaştan uzak olmasını istiyoruz.
Dünyanın bazı bölgelerinde şu anda yaşanmakta olan saldırılar ve kırımların benzerlerini bizler Kıbrıs Türkleri olarak yakın dönemde yaşamış bulunuyoruz. Bunun karşılığında 19 Şubat 1959 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmaları Zürih’te yapılmasına karşın adı geçen Cumhuriyetin ömrünün kısa süreli olduğu biliniyor. Bu nedenle yaşadığımız saldırıları geleceğimiz olan kuşaklara anlatmak gerekiyor. Yaşananları karşımızdakileri düşman olarak göstermeden yalnızca yakın dönem tarihinin bilinmesi için anlatılması gerekiyor. Yapılması gerekenlerin anlatılmaması ve yanlış anlatılacak bilgiler de bilinç altına yerleşerek tehlikeli noktaya doğru evrilir.
Yeni yıla girerken Filistin ve Ukrayna’da şu sıralarda yaşanan kan ve barut kokusu yıllarca yaşanacağının işaretleri olarak kalacaktır. Kıbrıs’ta yaşanmakta olan çözümsüzlüğün temelinde karşımızdaki unsurun Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Kıbrıs Türklerinin haklarının BM marifeti ile çalınması bulunmaktadır. Bu konunun da ısrarlı bir şekilde anlatılması gerekiyor. 04 Mart 1964 tarihli 186 sayılı BMGK kararı…
Bugüne kadar Kıbrıs konusunun konuşulmadık bir kısmının kalmadığı biliniyor. Bu nedenle çözümsüzlüğün kim veya kimler tarafından engellendiği kendiliğinden ortalıklara çıkacaktır. Bu arada bizlere düşen en önemli görevin birbirimize olan sevgi ve saygımızı yitirmediğimiz zaman önümüzde hiçbir engelin kalmayacağının da bilinmesi gerekiyor.
Türk Yunan ilişkilerini olması gereken düzeye çıkarabilmek için müzakere masasına oturanlar konuyu çözmek için oturduklarının bilinci ile oturduklarına inanmaları gerekiyor. Dostlar alışverişte görsün mantığı ile yaklaşıldığı anda müzakere süreçleri uzayıp gider. Şu anda Kıbrıs’ta da benzerini yaşıyoruz.
Başarılı sonuç alınabilmesinin temeli öncelikle kendimize inancımızdan geçiyor mu ne…
2025 yılının insanlık alemine savaşsız geçmesi en içten dileğimizdir.
İyi yıllar…
SEVGİ ile kalınız…