Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis
Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis yakın geçmişte, görüşme masasına dönebilmesi için ön şart olarak “Türkiyenin ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetini tanımasını…” isteyerek gündem yaratmaya çalışmıştı.
Anavatanımız Türkiye, çeşitli vesilelerle ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetini tanımadığını ve tanımayacağını dile getirmiş olmasına rağmen Anastasiadis konuyu yine de gündeme getirmeye devam ediyor.
Anastasiadis , devletinin tanınmayacağını bilmesine rağmen gündem yaratarak zamana oynama çabasında…Anastasiadis bu girişimleriyle görüşme masasına dönmek istemediğini bir kez daha vurgulamaktadır…Anastasiadis getirmiş olduğu bu şartlarla yapılacak bir anlaşmanın ana hatlarını çizmiş oluyor ve Kıbrıs Türk halkına teslim bayrağını çekiniz diyor!...
Yine Anastasiadis geçen hafta Türkiye ve Kıbrıs Türk basınına özel olarak verdiği demeçte , “…Barış görüşmeleri ancak Barbarosun Adanın ‘Münhasır Ekonomik Bölgesini terk etmesiyle başlayabilir…” dedi.
Anastasiadis, göreve geldiği günden beri önce ekonomik durumu bahane ederek sürecin başlamasını geciktirmiş sonra da Türkiyenin Navtex ilanını bahane ederek görüşme masasından kaçmıştır.
Gelinen bu aşamada gerek Yunanistanda ve gerekse Güney Kıbrısta ekonomik bir kriz yaşanmaktadır. Anastasiadis, yaşanmakta olan siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın olduğu bu dönemde Kıbrısta istediği tavizleri alamayacağı düşüncesinden hareketle Kıbrıs sorununun bu aşamada nihai sonuca ulaşmasını uygun görmemektedir.
Anastasiadis zamana oynamanın yararına inanmakta haklı . Çünkü geride kalan yıllar içerisinde Rum Yönetimi ; 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının ardından gelen 541(1983) ve 550(1984) sayılı kararlarla Kıbrısta “tek meşru devlet” ve “tek meşru hükümet” olarak kabul edilmeye başlamışlardır.
Rumlar, geçen yıllar içerisinde Kıbrıs Türk halkının haklarını gasp ederek kendilerini ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin tek yetkili hükümeti olarak kabul ettirmişler ve 1 Mayıs 2004 itibarıyla da ABne tam üye olarak kabul edilmişlerdir.
Rumlar, “Kıbrısta “tek meşru devlet ve hükümet” olmanın ve de ABne tam üye olmanın rahatlığı içerisinde olmalı ki geçen hafta Cuma günü , Rum Başkanlık Köşkünde KKTC ve Türkiye medyasına Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşlerini aktardığı basın toplantısında “…Müzakerelerin , Türkiyenin Navtex yayınlamasıyla kesildiğini hatırlattı ve Kıbrıstaki barış görüşmeleri ancak Barbarosun Adanın Münhasır Ekonomik Bölgesini terk etmesiyle başlayabileceğini…” ifade etti. Anastasiadis daha çok bekler!…
Kıbrıs Türk halkı yıllardan beri izolasyonlar ve ambargolar altında inlerken görüşme masasına mahkum edilmiştir. Yeter artık deme zamanı gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı ilelebet ambargo ve izolasyonlara katlanmak durumunda değildir.
Anavatanımız Türkiye olmasaydı , Kıbrıs Türk halkı bugün ya Rumun kulu ve kölesi veya toplu mezarlarda olacaktı. Ruma boyun eğmek Kıbrıs Türk halkının kaderi olmamalıdır!...
Şehitlerimiz, Kıbrıs Türk halkı Rumun kulu ve kölesi olmasın diye, bu topraklarda boynu bükük dolaşmasın , özgür, hür ve egemen bir halk olarak yaşaması için canını ve kanını vermiştir.
Gelinen noktada Kıbrıs sorunu kritik bir aşamaya gelmiştir. Anavatanımız Türkiye gereken çıkışı yapmak durumundadır. Gelinen aşamada uluslararası konjonktür Türkiyenin almak istediği kararlara çok uygundur.
Kıbrıs Türk halkı olarak, KKTC hükümeti ve KKTC Cumhurbaşkanı olarak anavatanımla işbirliği içerisinde KKTCnin tanınmasını istemeliyiz.
KKTCnin sesini dünyaya duyurma zamanı gelmiştir. Kıbrısta adil ve kalıcı bir barış ve anlaşma için iki bağımsız ve egemen devletin karşılıklı olarak birbirini tanıması gerektiği dile getirilmelidir.
KKTC tanınmadan yeniden görüşme masasına dönülmesi büyük hata olur…. Yeniden görüşme masasına oturmak bizi geri dönülmez bir yola götürebilir!...
Uluslar arası hukuka göre tanınma hakkı olan bir devletimiz vardır. BM Güvenlik Konseyi 541(1983) ve 550(1984) sayılı kararlarını yeniden gözden geçirmek durumdadır. Bu kararların; Egemen devletlerin, yeni kurulan devletleri tanıma veya tanımama iradesine bağlayıcı etkisi var mıdır, yok mudur ? Bu kararların geçerliliği tartışılabilir durumdadır. Bu ve benzeri kararlar bugüne kadar kaç defa ve kimlere karşı alınmıştır. Bunları hukukçularımızın araştırmasında yarar vardır…
BMnin ve ABnin geçmişte Kıbrıs Türk halkına ve KKTCne dönük yapmış oldukları hatalı uygulamalardan dönme zamanı gelmiştir.
Tanınma istemek için önce bizler kararlı olmak durumundayız ve tek ses çıkarmalıyız…. Gerisi gelecektir…