Zemini gabardin dokuma yeşil renk çuha kumaş olan, kaliteli masif ağaçtan yapılmış ağır bir masa üzerinde oynanır bilardo.
Bilardoda iki hedef vardır.
Birincisi stekkayla hedef alarak vurduğun toptur.
Esas hedef o top değildir ama.
O topa girmesini istediğin topu deliğe yönlendirmek için büyük bir titizlikle stekkayla vurulur.
İsabet ettirmek de yetmez.
Doğru bir açıyla esas hedef olan topun doğru noktasına vurmak lazımdır.
Keskin bir göz ile birlikte istekayı doğru açı yaparak kullanmakta tecrübe lazımdır. Bazen sert bazen de üfürür gibi hafif vurmayı gerektirir.
Bilardo da hesap yapmadan kontrolsüz sert vurmaya kalkarsan, ya topu masa dışına atıp seyredenlere zarar verirsin, ya da elindeki istekayı o güzelim yeşil çuhaya sürtüp yırtabilir bilardoyu tümden mundar edersin.
Bilmeyenler de oynar ama istekayı kullanmasını bilmeyenlerin oyunu değildir bilardo.
Adanın Kuzeyinde istekanın kimin ya da kimlerin elinde olduğu bellidir.
Bilardo oyunun bir püf noktası vardır. Bilardoda esas hedef ilk hedeften farklıdır.
Buradan hareketle görünürdeki hedef ile esas hedef ayni mi diye sorgulamak lazım.
Hedef gerçekten hala daha “Milli dava” başlığı altında iki devletli çözüm ve buna içeride engel olmaya çalışanların siyaseten ekarte edilmesi midir?
Yoksa konu “ideolojik” olup, Kıbrıs Türkü`’nün kanun devleti olmak yerine, laik hukuk devleti olmayı ısrarla tercih etmesi ve AB’ye doğru yürüme isteği ve ihtimalinin hala daha canlı olmasına karşı verilen bir mücadele midir?
İki devlet ve ideolojik hedeflere olan inançtan dolayı mı kurultaylara varana kadar seçimlere sahaya inerek müdahale edilmektedir.
Yoksa hedef içeride neye hizmet ettiklerinin farkında olmayan bizim “dilibandilerin” de katkısı ile mikro milliyetçi söylem ile Türkiye’nin dışarıda pazarlık gücünü yükseltmek midir? Rum lider ile ayaküstü samimi sohbetler bunun göstergesi midir?
Yoksa konu ne milli ne de ideolojik değil de tamamen “maddiyata” dayalı olup çözüm yoluyla oluşacak Doğu Akdeniz’deki enerji pastasından pay kapma derdi midir? Bu uğurda aslında olan da bir kisve altında sahte bir siyaseti koskoca devletin çıkarlarının üstüne koymak mıdır yoksa.
Yoksa acaba devletin Türkiye nezdinde varlığı olup ağırlığı olmayan bir yapıya dönüştürülmesinin esas sebebi kayıt dışı bir sürü illegal aktiviteye geçişteki kullanıma açık stratejik değeri midir?
Esas hedef bunlardan hangisidir?
Bir gerçek vardır ki bütün bu ilk hedeften öteye geçmeyen karşılıklı siyasi söylem ve gelgitler arasında Kıbrıs Türkü ve değerleri tüketilmiştir.
Temelinde sabırla yoğurduğu harcı olan ve kurduğunu düşündüğü devletin sınırları içinde azınlık duruma düşen Kıbrıs Türkü vardır.
O Kıbrıs Türkü ki bugün mavi vatanın odak noktasında bir siyasetin olmasının en önemli dayanağıdır. Adada yalnız bırakıldığı dönemde bile gönül koymadan verdiği mücadelenin bugünkü olası maddi karşılığı yüzüne her fırsatta vurulan aldığının kat be kat ötesindedir.
Bilardodaki gibi ilk vurulan hedefin esas hedef olmadığını anladığımızda “koçanın” elden gittiğini ve Kıbrıs Türküne tek bir siyasi partinin bile yeterli olacağını da idrak etmiş olacağız.
Uyanmaya gerek yoktur, uyumasak yeridir.