Tüm dünyada Mart ayının 8inci günü “Kadınlar Günü” olarak kutlanmaktadır. Tüm kadınlarımızın ‘Kadınlar

Tüm dünyada Mart ayının 8inci günü “Kadınlar Günü” olarak kutlanmaktadır. Tüm kadınlarımızın ‘Kadınlar  Günü kutlu olsun.

Atatürk daha 1916da , Doğu Cephesinde komutan olduğu sırada  , karargahındaki arkadaşlarıyla sohbet ederken , kadınlara sosyal haklar tanınması, annelerin iyi yetiştirilmesinin topluma sağlayacağı  yararlar , çalışma hayatında  kadınlara da yer verilmesi gibi konuları ele aldığını , yayınlanan “Hatıra Defterinden  anlıyoruz. Kaynak : Şükrü Tezer, Atatürkün hatıra Defteri,   s.75-76, Türk Tarih Kurumu Yayını , Ankara 1972

Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini  kurup ‘Hilafeti de  ortadan  kaldırdıktan sonra birbirinden büyük  ve önemli devrimlerini birbiri ardına gerçekleştirirken bu en büyük eserine kadın devrimiyle başlamıştır. Atatürke göre  kadının olmadığı toplumda  bütün öteki devrimlerin  de hiçbir anlamı  olamazdı.

Mustafa Kemal Atatürke göre Türk kadınları içinde bulundukları haksız statüden kurtulmalıydı. Atatürke göre Türk kadını , en doğal ve vazgeçilmez insan haklarından yararlandırılmalıydı.

Atatürk, Türk kadınlarının şartlar elverişli olursa , hiçbir alanda erkeklerden geri kalmayacağından emindi. Nitekim Türk kadını , kendisine tanınan bütün haklara layık olduğunu göstermiş olduğu başarılarla kanıtlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürkün kadın konusundaki uygulamalarının en önemlilerinden biri olan  Medeni Kanun 4 Nisan 1926da kabul edilerek yürürlüğe girdi.   Bu kanunla  erkeğin  birden fazla kadınla evlenmesi yasaklanarak  aile içi ilişkilere düzen ve huzur  kazandırılmasını amaçlanıyordu. Bu kanunla ayrıca  kadın evlenme ve miras   hukukunda  erkekle eşit hale getiriliyordu. Bu kanunla  kadın, ekonomik ve hukuksal yönden güvence altına alınıyordu. Boşanma halinde , kadının ve çocuğun haklarını  güvence altına alacak hükümler getirilmişti. Miras hukukunda cinsiyet ayrımı kaldırılarak kadın-erkek eşitliği sağlanmıştı.

8 Ekim 1934de kabul edilen ve 5 Aralık 1934de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında sağlanıyor  ve “kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı” tanınıyordu. Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesiyle ilgili görüşmeler sırasında  da TBMM kürsüsünden Atatürk:

“Türk kadınına  bu hakkın bir lütuf olarak verildiği kanaatinde değiliz. Kimse bu kanaatte olamaz. Bir memleket ki , yurdun her tarafı istilaya uğradığı zaman , kadınlar ateş altında erkeklerle beraber omuz omuza çalışırlar, memleketin geri kalan kısmını korumak ve beslemek için tarlanın kara toprağından yiyecek çıkarmaya çalışırlar, elbette bu varlıkların   yurdun her köşesinde  ve her tabakasında söz söylemeye  hakları vardır” diyordu.  Kaynak: Prof.Dr. Turhan Feyzioğlu, Atatürk ve Kadın Hakları, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,2. Baskı, Cilt:II, Sayı:6, s. 594, Temmuz 1986

Kıyafet İnkılabı ve Kadın Hakları Kıbrıs  Türkleri arasında  kolay ve hızlı benimsenen  inkılaplar olmuşlar  ve Türkiyeye göre daha hızlı gelişme göstermişlerdir. Kıbrıs Türk kadınları Türkiyedeki  hemcinslerini örnek alarak sosyal hayata katılmaya , çeşitli dernekler kurarak örgütlenmeye  , Kıbrıs  Türk basınında yazılarıyla yer almaya başlamışlardır.  Kıbrıs Türk basınında Ses gazetesinde  “U” imzası ile özellikle kadın hakları ve Atatürk inkılaplarını savunan  yazılar yazan  Ulviye Hanım kadın haklarının savunulması açısından   en iyi örneklerden  biridir. Hukuk tahsili için Türkiyeye giden Ses gazetesi sahibi Mithat Beyle evlenen  Ulviye Hanım Atatürkçü, aydın fikirli bir Kıbrıs Türk kadınıydı…Kaynak: Sibel Aygün,   http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-64-65-66/ataturk-ilke-ve-inkilaplarinin-kibrisa-ve-kibris-turk-kadinlarina-yansimalari

1920li yıllara kadar daha ziyade  ev dışında herhangi bir  varlığı olmayan  Kıbrıs Türk kadınları  , bu tarihten sonra gerek toplum hayatında gerekse basın yayın kuruluşları olmak üzere iş yaşamında  etkin bir rol  oynamaya başlamışlardır. Atatürk İlke ve İnkılapları  Kıbrıs Türk kadınlarının  toplum içinde  hak ettiği yeri alması konusunda  Kıbrıs Türk Toplumunda öncü rol  oynamıştır.

Sonuç olarak ; İngiliz Sömürge  Yönetiminin  tüm baskılarına rağmen Atatürk İlke ve  Devrimlerinin yakın takipçisi olan Kıbrıs Türk toplumu elbet bir gün  özgürlüğüne ve  bağımsızlığına  kavuşacağı inancını daima korudu,  bu inancını asla yitirmedi, inandı, direndi ve bu inancının  bir sonucu olarak  özgürlüğüne , egemenliğine kavuştu;   self-determinasyon  hakkını kazanan bir halk oldu..

 

Anavatanımız Türkiyenin Kıbrıstaki varlığı,  Türk askerinin Kıbrıstaki güçlü varlığı KKTCnin teminatıdır ve teminatı olmaya devam edecektir…