Bir süre önce ecnebi bir ahbapla yaptığım sohbette, Güneyin senaryosunun çoğumuzun düşündüğü senaryo olduğunun teyidini aldım.

Dünya tarafından tanınan, sırtını AB ye dayamış, zaman, zaman ekonomik zorluklar yaşamasına rağmen gördüğü desteklerle bu zorlukları aşmış, düzenini rayına koymuş bir ülke konumundaki Güney Kıbrıs, yani Kıbrıs Cumhuriyeti, bizimle, yani KKTC ile neden bir ortaklığı kabul etsin?

Siz olsanız böyle bir ortağı kabul edebilir misiniz?

Sırtınıza bir kambur yüklemek ister misiniz?

Anavatan Türkiye sayesinde ayakta durabilen, yıllardır dünyanın uyguladığı dışlanmışlığı neden göstererek üretim sektörünü bir tarafa iten, neredeyse nüfusunun yarıdan fazlasıdevletten maaş çeken bir yapı.

Ayrı dinden, ayrı dili konuşan, üstelik kronikleşmiş düşman konumunda olan bir topluluk.

Bu nedenlerden dolayıdır ki yarım asra yakın zamandan beri Rumlar zamana oynuyorlar!

Sizin anlayacağınız eriyip yok olmamızı bekliyorlar!

Usandırıp mücadeleyi sonlandırmamızı istiyorlar!

Yemekte buluşma imiş, görüşmelere kaldığı yerden yeniden başlama imiş, hepsi palavra!

Beşikten, mezara, eğitim aşamasından başlayarak, ister konferans salonlarında olsun, isterse meyhane köşelerinde her yerde Türk düşmanlığı salgılanıyor.

Kilise bunu görev bellemiş.

Aramızdan bazıları bunları görmezmiş gibi salakça “haydi hemen barış yapalım, dünyalı olalım” diyorlar!

“Sizi sevmiyorlar arkadaşım” dedi yabancı dost, “sizden nefret ediyorlar”

“Sizin eriyip yok olmanızı bekliyorlar”

Sonrada çıkıp dünyaya “Kıbrıs ta, Kıbrıslı Türk kalmadı” diyecekler!

Plan bu!

Planın bu olduğunu biz çoktan biliyoruz da bir türlü buna karşı tavır koyamıyoruz.

Rumların dümen suyuna kapılıyor  “haydi gelin şakacıktan görüşüyormuş gibi yapalım, meseleyi sıcak tutalım” diyorlar. Kabul ediyoruz safça!

İçlerinden “Türkleri de dünyayı da yine kandırdık” diye geçiriyorlar.

Her seferinde kanıyoruz buna ve tıpış, tıpış uyuyoruz yapılan teklife.

Bir türlü alternatif yaratamıyoruz. Canınız cehenneme diyemiyor o beklenen belirsiz sonun gelmesini bekliyoruz!