Bir insan devletinin tanınmasını neden istemez!
Bir insan düşünün, yaşadığı ve kurumlarında görev yaptığı devletinin ortadan kaldırılmasını, başka bir devlete yama olmasını istiyor. Ambargolar altında yaşayan devletinin tanınması ve ambargoların kaldırılması, ekonomik, siyasi ve kültürel ilişki kurulması çağrısına karşı çıkıyor. Tüm bu çağrıları “yok oluş” olarak niteliyor. At gözlü takmış gibi!
Kısaca hatırlarsak;
Rumların masadan kalkması ile sonuçsuz kalan 2017’de Crans Montana’da yapılan Kıbrıs görüşmelerinden sonra, Türk tarafı Kıbrıs’ta yeni bir sayfa açtı. Yeni sayfa, KKTC’nin tanınması yönünde şekillendi ve Türkiye de yeni vizyona güçlü destek veriyor. 3 Haziran 1968’de başlayan federasyon temelli görüşmelerden sonuç çıkmadı. 24 Nisan 2004’de de “Birleşik Kıbrıs’ı” öngören “Annan Planı” referandumu yapıldı. Türk tarafının kabul ettiği birleşme planını Rumlar güçlü bir şekilde reddetti. Denemeler devam etti.
Türk tarafı, “Federasyon defterinin Crans Montana’da kapandığını”; Kıbrıs Türk Halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün teyidini öngören, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm modelini görüşeceğini ilan etti. Artık federasyon görüşmelerinin yapılamayacağı, Ada’da iki devletin nasıl yan yana yaşayacağı hususlar konusunda görüşmeler yapılacağı da sıklıkla açıklandı.
KKTC’nin tanınması ve iki devletli çözümün hayata geçmesine yönelik gayretler farklı alanlarda sürdürülüyor. Elbette kolay olmayacak, inanç, sabır ve kararlılık isteyen uzun soluklu bir mücadele olacak.
 
ERDOĞAN’IN ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son 3 yıldır BM Genel Kurul konuşmalarında, uluslararası topluma KKTC’nin tanınması ve ambargoların kaldırılması çağrısı yapıyor.
Erdoğan, 24 Eylül 2024’te, BM 79. Genel Kurul konuşmasında, Kıbrıs konusundaki Türk tezini ve kararlı duruşu yeniden vurguladı, uluslararası toplumu KKTC’yi tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya yeniden davet etti. Ayrıca, “Federasyon modeli artık geçerliğini tamamen yitirmiştir. Ada’da iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türkleri’nin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır. Bugün, uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum” çağrısı yaptı.
KKTC’yi tanıyın dedi, tecridi kaldırın dedi.
Bu çağrıdan kim, neden rahatsız olabilir ki!
Olan oluyor.
Bir eğitim sendikasının başkanı yazılı açıklama yaparak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurul’unda KKTC’nin tanınması, ambargoların kaldırılması çağrısına karşı çıktı, “Tek yol ve çözüm birleşik federal Kıbrıs’tır” iddiasında bulundu, Erdoğan’ın çağrısının, “Kıbrıslı Türkleri yok oluşa sürüklediğini” savundu, “Kıbrıs’ta federal çözüm ve barış için mücadele” çağrısı yaptı.
Kıbrıs’ta federasyona dayalı çözüm modelini esas alan, 3 Haziran 1968’de Beyrut’ta başlayan görüşmeler, 2017’de Crans Montana’da son buldu, cenazesi yapıldı, federasyon defteri Crans Montana’da kapandı. O günden sonra da iki devletli tanınma sayfası açıldı.
 
EMEKLİ ÖĞRETMENLERİN MAAŞI…
Arşivde bir habere denk geldim, 9 Aralık 1966 tarihli bir gazete haberi.
“Türk Maarif Müdürlüğünden” yapılan açıklamada şöyle diyor: “Anavatan Hükümeti tarafından emekli öğretmenlere yapılmakta olan Sosyal Yardımın Aralık 1966, Ocak ve Şubat 1967 aylıkları gelmiştir. İlgili emekli öğretmenlerin veya dul eşlerinin Sosyal Yardım paralarını almak üzere 9 Aralık 1966 tarihinden itibaren, Müdürlüğümüze şahsen müracaatları saygı ile rica olunur.”
Kıbrıs Türkleri o yıllarda ağır Rum silahlanmasının gölgesinde ve barikatlarda yapılan eziyetinin altında yaşıyor, Kızılay yardımları da yeterli olmuyordu.
Gazetedeki duyurudan, Türkiye’nin o yıllarda emekli öğretmenlerin de maaşını gönderdiğini öğreniyoruz.
*
Bir insan devletinin tanınmasını neden istemez ki! KKTC’nin tanınması, ambargoların kaldırılması kimleri rahatsız eder! Ambargoların amacı Kıbrıs Türkleri’nin gelişmişliğini engellemek, yok etmek değil midir!
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Aralık 2011’de şöyle demişti: “Devletsiz kalmak her şeyiyle aciz kalmak demek, başkasına muhtaç olmak demektir. Devletsiz yaşayan insanlar olabilir, ama devletsiz yaşayan millet yoktur. Kıbrıs Türk halkı, Türk milletinin ayrılmaz, kopmaz bir parçasıdır.”
  
 (9 Aralık 1966)             

 
   (3 Haziran 1968-Kıbrıs müzakereleri başladı)