19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin   garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyetinin temelleri atılır ve 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine ve egemenliğine dayalı olarak  Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken 950 kişilik Yunan Askeri Alayı ve 650 kişilik Türk Askeri Alayı Mağusa limanından adaya ayak basıyordu.
Ama ne yazık ki 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri nedeniyle uzun ömürlü olmayacaktı. Nitekim,  kısa bir süre sonra Rum liderliği  Kıbrıs Türk halkını devlet kurumlarından dışlamaya , izole etmeye, Kıbrıs Türk  Halkının Adadaki  varlığını sona erdirmeye ve neticede Enosis’e  giden yolu açmaya yönelik olarak Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios  1960  Kıbrıs Cumhuriyeti  Anayasasını değiştirmek isteyecek ancak Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı  Yardımcısı, Liderimiz Dr. Fazıl Küçük, bu değişiklikleri kesinlikle  reddedecekti.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı   Makarios , konuyu gündeme taşımak   amacıyla 22-26 Kasım 1962 tarihleri arasında Ankara’ya kadar gidecekti. O günde Makarios,  T.C Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Başbakan İsmet İnönü, Meclis Başkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri, Askeri ve Mülki Erkan tarafından karşılanmıştı. O günde yaptığı görüşmelerde Makarios, hedeflediği Anayasal değişiklikleri gündeme getirecek ancak  kabul görmeyecekti.
Bu gelişmelerin ardından   Rum-Yunan ikilisinin  21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılacaktı. O günde Rumların hedefi Yunan Askeri Alayı desteğinde Lefkoşa’da    Kıbrıs Türk halkını 8 saat içerisinde  teslim almak ve de 24 saat içerisinde ada genelinde etkisiz hale getirmek ve Enosis’e giden yolu açmaktı.
Nitekim, Garanti Anlaşmaları çerçevesinde Adada bulunan Yunan Alayı’nın da silahlı saldırılara katılması sonucu Küçük Kaymaklı’nın düşmesinin ardından Lefkoşa’ya gerçekleştirilen silahlı saldırıların yoğunlaşması üzerine 25 Aralık 1963’te  Lefkoşa’dan Ankara’ya  yaptığı  yardım çağrısında “Son mermilerimizi atıyoruz , vatan sağ olsun”  diyordu.
Bu çağrının  hemen ardından 1960 Antlaşmaları çerçevesinde Kıbrıs’ta bulunan;  Kıbrıs  Türk Kuvvetleri Alayı,  Garnizonundan çıkarak mevzilerine yerleşirken diğer yandan da  Türk Savaş Uçaklarının ayni gün, bir tek mermi bile atmadan gerçekleştirmiş oldukları “Uyarı Uçuşu” ile Rum silahlı saldırıları kısa bir süre için de olsa duracaktı..
 Anavatanımız Türkiye’nin müdahalesinden korkan Rum liderliği İngiltere’nin arabuluculuğu ile Ateş-Kesi  kabul etmişlerdi!. Ancak, Rum-Yunan ikilisinin hedefleri nedeniyle  “Ateş-Kes”   uzun ömürlü  olmayacaktı.
 Neticede  21-25 Aralık 1963 tarihleri arasında cereyan eden ve tarihe Kanlı-Noel olarak geçen  bir hafta içinde Kıbrıs Türk halkı  92 şehit ve 473 yaralı verir ve binlerce  kişi göçmen  durumuna düşerken kayıpların   sayıları ise belirsizdi.
Bu gelişmelerin ardından 27 Aralık 1963 günü İngiliz Generali Peter George Frange Francis Young’ın komutasında üç garantör ülkenin askerleri “Barışı Koruma Kuvveti” adı altında göreve başladı. 30 Aralık  1963 günü de mevcut durum çerçevesinde “Yeşil Hat” çizildi.  Bu hat tesadüfen yeşil bir kalemle çizildiği için adına “Yeşil Hat” denilmişti.  Bu hat, Lefkoşa’nın Türk ve Rum kesimini ayıran ve Rum  silahlı saldırılarının durdurulduğu hattır.
Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırılarının ardından 15 Ocak 1964 tarihinde Londra’da Marlbourg House’ta  düzenlenen Konferans’ta  yapmış olduğu konuşmada Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş: “19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarından kaynaklanan Garanti Antlaşmaları  Kıbrıs Türk Halkını koruyamadı.  Biz buraya halkımızın ‘Güven ve Hürriyet’ içinde yaşayabileceği  bir siyasi çözüm için geldik.  Kıbrıs’ta Rumlarla  iç içe  yaşamak artık imkansızdır.  Bu nedenle  iki halkın  yan yana  yaşayabileceği bir formül bulmalıyız.   Bir başka çare yoktur, nüfus aktarması yapılmalı ve terör  durmalıdır” demişti.
Yine ayni gün yaptığı konuşmasında   Kıbrıs Cumhuriyeti  Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides: “Adada yaşanan olaylar bir iç meseledir. Anayasa demokratikleştirilmeli  ve çoğunluğun iradesine dayalı  yeni bir sistem oluşturulması gerekir.  Kıbrıs’ın egemenliği  ve bütünlüğü korunmalı, Garanti ve İttifak Antlaşmaları iptal edilmeli, Türk Askeri adadan çıkmalı” demişti.
15 Ocak 1964’te düzenlenen Londra Konferansının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyine taşınacaktı.
O günde İngiltere ve ABD, BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilmesi için hazırladıkları karar tasarısında, Kıbrıs’ın bağımsızlığını sağlayan belgelerin Zürih ve Londra Antlaşmalarının olduğunu ve garantör devletlerin  her birinin ayrı ayrı müdahale hakkının bulunduğu belirtilmiştir.  İngiliz-Amerikan önerisinin Makarios Hükümetinin  meşrutiyetini temelden sarsacağını fark eden Yunan ve Kıbrıs Rum liderliği bu tasarının karar haline   getirilmemesi için büyük mücadeleler vermiştir.  Nitekim bu mücadelede de başarılı olmalarının bir sonucu olarak Kıbrıs Türk halkı bu adadaki meşru yönetimin dışında tutulmuş ve Rumların diğer devletler tarafından  Kıbrıs Cumhuriyetinin  Temsilcisi olarak tanınmasına neden olacaklardı. Kaynak: Soyalp Tamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili Aldığı Bazı Kararların Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi, s. 144, (1964-1992)
BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı, 4 Mart 1964 tarihinde 1116 numaralı BM Güvenlik Konseyi’nin toplantısında Birleşik Krallık (İngiltere), Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan hükümetlerine danışılarak Kıbrıs adası üzerinde bir BM Barış Gücü’nün kurulmasına karar verildi. Ayrıca Türkiye’ye yönelik olarak kararın 1. Maddesinde “Uluslararası barışı tehlikeye sokacak herhangi bir harekatın yapılmaması istendi.  Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuk amacıyla bir ‘Özel Temsilci’ atanması kararı alındı. Bu karar tüm üye ülkelerin ‘evet’ oyu ile alındı. Kaynak: Mehmet Hasgüler, Kıbrıs’ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu,  s.382-383, Alfa Yayınları, Şubat 2007
Ne yazık ki 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyetini yıkan , Kıbrıs Türk halkını 1960  Kıbrıs Cumhuriyetinden  dışlayan Rumlar  4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ile Kıbrıs’ta meşru hükümet olarak tanınıyordu.
4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı; öncelikle Rum-Yunan ikilisinin günümüze kadar gelen çözümsüzlükte ve Enosis’e giden yolu açma mücadelelerinde cesaretlendiren bir karar olmuştur. O günde BM Güvenlik Konseyi “Meşru hükümet; ancak 1960 anayasasının öngördüğü şekilde “Egemenliğin iki halk arasında eşit bölüşüldüğü ve Türklerin de içinde yer aldığı hükümettir demiş olsaydı , anayasayı çalıştırmazsanız, anayasayı işletmezseniz, yaptırımlar uygulayacağız” demiş olsaydı Kıbrıs sorunu  bugünlere kadar devam etmemiş olabilirdi..
O günde BM Güvenlik Konseyi kararı  daha taslak halinde iken “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne atıf yapılmıştır” diyen ve bu karar taslağına  itiraz eden Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş: “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlar yıkmıştır; ortada yoktur Rumlar silahlı saldırılar düzenleyerek  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türk kanadını hükümet dışına atmışlardır. Bu nedenle kararda Kıbrıs Cumhuriyetine atıfta bulunulursa Rumlar buna sahip çıkacak, sorun daha da büyüyecektir” demiştir..
..Rauf R. Denktaş: “Kimseye sözümü dinletemedim. Sadece çıkarılması bir hafta geciktirilmiş oldu. Araya İngilizler ve Amerikalılar girdi. Kıbrıs’ta akan kanın  Türk kanı olduğunu ve durdurulması gerektiğini, kendilerinin Kıbrıs Hükümeti komisyonunun nasıl olması gerektiğini bildiklerini ve bunu garanti ettiklerini, kelimeler ve deyimler üzerinde oynayarak daha fazla zaman kaybedilmemesi gerektiğini söylediler” dedi. Kaynak: Soyalp Tamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la İlgili Aldığı Bazı Kararların Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi (1964-1992) , s.145-146
BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararının Barış Kuvvetleriyle ilgili 4. Paragrafında “Kıbrıs Hükümetinin muvafakati ile Kıbrıs için BM Barış Gücü kurulmasını tavsiye etmiştir. Bu kuvvetin kuruluşu , BM Genel Sekreteri tarafından ; Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık tarafından atanacağı ve ona rapor vermekle mükellef olacağı belirtilmiştir. Bu noktada “Kıbrıs Hükümetinden” şiddet ve kan dökülmesini önleyecek her türlü tedbirin alınmasını istemesinin bir sonucu olarak Rum Yönetimi “Yasal Kıbrıs Hükümeti” olarak tanınacaktı..
Konu ile ilgili olarak Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş “Türkiye’ye giderek Türk makamlarını  ikna ettiler. Neticede karar geçirilmiş oldu. Kararın bu şekilde geçirilmiş olmasına son derece üzüldüm, ağladım. Başımıza geleceği ve Rumların bu kararı kendi lehlerine nasıl kullanacaklarını  tahmin ediyordum. Bunu BM Genel Sekreteri  U’Thant’a söyledim.” Demekle  konunun ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiştir. 
Sonuç itibarı ile BM Güvenlik Konseyi dahi olsa  Kıbrıs sorununda  tarafların  egemen statülerini  bozan kararlar  alma yetkisi yoktur.  BM Güvenlik Konseyi  Kıbrıs sorunundaki tarafların onayını almadan  kararlar alması ve de   siyasi çözüm önerilerinde bulunması büyük bir hataydı..
Kıbrıs sorunun bugünlere taşınmasında BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararın çok ama çok  önemli bir rolü vardır..
Nitekim o günde  ‘sözde’  Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios BM Güvenlik Konseyi’nin  4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararını “Enosis dışında elde edilebilecek  en iyi sonuç”  olarak değerlendirecekti. DEVAM EDECEK..