Değerli   okurlarım 15  Temmuz  2016 tarihinde ihanetlerinin zirve kararını  vererek Türk  Ulusunun   başına bela  olan Fetullah Gülen’in, insanları hangi manevralar ile bir terör örgütü üyesi haline getirdiğini anlatmaya çalışan bu   yazımın tamamı ANADOLU  ÇOĞRAFYASININ  NE   KADAR   HAİN  ÜRETTİĞİNİNDE  BİR  VESİKASI olarak değerlendirilebilir.
  Hala daha bugün  olmuş bu ihanet  şebekesi örgütünün  bir cemaat olduğuna inanan birileri var ise bu yazımı  bir kaç sefer üst üste okumalıdırlar. Aksi durumda   bu terör örgütünün gerçek  yüzünü tam  olarak  anlayamayız... 

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE GİDEN SÜREÇ

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)  yaklaşık 50 yıllık bir sürede çeşitli dini söylemleri kullanarak  manevi  duyguları alabildiğine tarumar ederek gizli hedefler içinde devletin tüm kurumlarına sızmayı  başarmıştır. Nihai amaçlarını gerçekleştirmek için en önemsediği  ve vazgeçilmez  olarak  gördüğü kurumlardan birinin, silahlı gücü elinde bulunduran TSK olduğu gelinen süreçte bu  yaşananlarla daha da net ortaya çıktı.
 Cemaatten terör örgütüne yaşanan metamorfozda  yani  BAŞKALAŞIMDA   BÖCEKLER  için  kullanılan  deyim gibi TIRTILDAN  YETİŞKİN  DÜZEYE geçerek Türkiye’deki İslami Hareketler içerisinde FETÖ   olarak ortaya çıkışından itibaren kendini hep farklı bir konumda olmaya gayret göstermiştir.  
Bu  örgüt ,diğer dini örgütlenmelerle ilişkilerini hep sınırlı tutmaya  dikkatli özeni  göstermiştir. Hiyerarşiyi, örgütlü olmayı ve başkalarının yaşamını kendi örgütsel amaçlarına feda edebilmeyi, BUKALEMUN yaklaşım ve sapkın yöntemlerle takipçilerinin gündeminde tutan bu hareket zaman içerisinde büyük bir insan, bağlantı ve finans ana  merkezi olmuştur.
15 Temmuz’da yaşanan en  üst seviyedeki cinnet halinin gösterdiği ise bu örgütün ne derece vahşileşebileceğinin ve motivasyonunun pür pragmatist bir vahşete dönüştüğünün somut delili olmuştur.
 Yaşanan metamorfozu yani DEĞİŞİMİ daha iyi görebilmek için FETÖ lideri Fethullah Gülen’in 11 Mart 1966’da İzmir Baş vaizliğine atandığı tarihten bugüne yaşanan kırılmaları doğru okumak gerekmektedir. Bu anlamda 1971’de tutuklanıp dört ay hapiste kaldığı döneme kadar grubun dini bir cemaat görüntüsü ile faaliyetleri sürdürdüğü ifade edilebilir. 1971’den sonraki süreçte özellikle eğitim kurumları ve STK’lar aracılığıyla kurumsal örgütlenme çalışmaları başlamıştır. 1972’de TARİKAT  üyeleri sayısında artış yaşanmaya başlamış, 1978’de kurulan Akyazılı Vakfı ilk önemli STK görünümlü çalışmaları olmuştur.


1970’lerin başında  Rahmetlik Necmettin Erbakan hocanın liderliğinde yükselen Milli Görüş hareketine muhalif bir tavır alan Gülen örgütünün, aynı dönemde alternatif siyasal tercihi  bu  kez Rahmetlik Demirel olmuştur. 
Ancak 1980 darbesiyle Başbakan Süleyman Demirel’in görevden azledilmesi ile Gülen ve ekibi de Demirel’e desteğini çekmiş, Sızıntı dergisinin Ekim 1980 sayısında yayımlanan “Son Karakol” isimli yazısı ile darbecilere alenen destek verdiğini açıklamıştır.
 Bu desteği sayesinde 1980’den 1997’ye kadar Türkiye’de bazı sözde laik çevreler tarafından Milli Görüş’e alternatif bir “ılımlı İslam” çizgisi olarak koruma altında kalmıştır. 
İçteki  bu  yapılanmaya ek  olarak Soğuk Savaş döneminin sona ermesinin ardından Fetö örgütü, Balkanlar’da ve Orta Asya’da yeni kurulan devletlerde okullar kurmaya başlamıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı Özal ve hükümet dış politikada bir yumuşak güç ve kamu diplomasisi faaliyeti olarak gördüğü bu okulların açılmasını desteklemiştir. 
1997 yılında dinler arası diyalog adı altında kiliselerle  özellikle de  VATİKAN  ile iletişim kurmaya başlamışlardır. 1994 seçimlerinde Refah Partisi’nin ve “İslamcılığın” yükselmesiyle beraber Fethullah Gülen de yükselmiştir. Fakat kendisini, radikal olarak tanımladığı Refah Partisi’nin karşısında olan, ılımlı bir İslam yorumu olarak göstermiş ve bu konumlanma üzerinden Türkiye’de bazı çevrelerden ve Batı’dan destek bulmuştur. Toplumun değişik kesimlerinden birçok insan söz konusu döneme kadar irticacı, gerici olarak gördüğü F. Gülen’i Refah Partisi karşısında bir denge unsuru olarak görmeye başlamıştır. Gülen ve ekibi Erbakan ve İslamcı çizginin ortaya koyduğu yerli İslami yaklaşımlara karşı alternatif “ılımlı İslam” kavramını piyasaya sokmuş ve bu yaklaşımın Kemalist-Laik Türkiye ile hiçbir kavgasının olmadığını her fırsatta dile getirerek esas hedefini perdelemiştir. 28 Şubat sürecinde de bu çizgisini bozmamış, 1980 darbesinde gösterdiği tavra benzer şekilde darbeci askerlerle birlikte olduğunu bir kez daha açık bir şekilde dile getirmiştir.
   27 Nisan 2007’de TSK tarafından yayımlanan e-muhtıra sonrasında ve 14 Mart 2008’de AK Parti’nin kapatılması girişimlerinde, devletin vesayet sistemiyle mücadelesine destek verme görüntüsü altında Gülen ve takipçileri, çoğu zaman sınav sorularını da çalarak  devletin stratejik kurumlarına sızmışlardır.
 Bu dönemde emniyet, ordu ve yargıda örgütlü bir şekilde güçlendiler. Ilımlı İslam’ın süvarileri olarak kendilerini tanımlayan bu ekip özgüven zehirlenmesi ile  MEVCUT iktidarın vesayetle mücadele politikasını manipüle ederek, Balyoz ve Ergenekon davalarını kendi amaçlarına ulaşmak için kullanmışlardır. 
Sonuç olarak FETÖ, 1980’li yıllardan bu yana örgütleşme temayülü gösteren bu grup sivil kimliğinden tamamen kopmuş ve 15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte terörist bir örgüt olarak katliamlara girişmiştir. 
             MESAJ  KUTUSU
Sayın  Emine  Dizdarlı , Ombudsman müessesesinin  ülkemizde  yerleşmeye  başladığı gözlemlenmektedir. Bu devinim ve dönüşümde sizin çok  önemli  payınız yadsınmayacak bir gerçektir.
Sayın  Oğuz Köse ,Profesyonel çekim resimlerinizle ülkemizin doğal zenginliklerini de toplum gündemine  taşıyorsunuz. Sendika, Tv proğramcılığı yanında  sanat konusundaki  meziyetleriniz takdir edilmektedir.
Sayın Hüseyin Özgürgün, Ombudsman Sayın Emine Dizdarlının bugün  yayımlamış olduğu  rapora  göre  gerçekleştirilen yurt dışı ziyaretinizin  özel olması nedeniyle  kamu yararı gözetilmediği ifade edilmektedir. Bu hususta etik  kurallarda devreye girmelidir.
Sayın  Anıl Kaya , Doğu akdeniz üniversitesi mütevelli heyeti genel sekreterlik talebinizden  vazmı geçtiniz?.  Bu arada    Maliye bakanlığındaki yoğun tempoyu sürdürdüğünüz gözlemlenmektedir.
Sayın Ömer Tatlı, İskele bölgesinde siyasi  kulisler nasıl gidiyor?. Sizinle  ilgili mesajlar son dönemlerde  yoğunlaşmış durumdadır.
Sayın  Teberrüken Uluçay, Şimdi  uygulanan vatandaşlık  yasası  ile  ilgili görüş ve  düşünceleriniz nelerdir. Vatandaşlık vermede bir ivme  görülmektedir.
Sayın  Sıla Usar İncirli, Yarın  yapacağınız eyleme kaymakamlık engeli  konulduğu  görülmektedir. Bu durum  ile sanırım ilk  siz  karşılaştınız. Bu  engelleme  neticesinde  eylem yerinin  hastane  önü  olmasını  kararlaştırmışsınız.
Sayın  Suat Günsel , Okulunuzun kadın  basketbol  takımı harikalar  yaratarak  ülkemizin gururu olmuştur. Bu  sonuçta  emeği  olan  herkesi  kutlarım.
Sayın Mehmet  Harmancı , Lefkoşa Belediyesi  olarak sokak  isimlerini  değiştirmeye  çalışan kişiler hakkında  şikayetçi  olmayacağınızı  söylemenize  bir çok tepki  mesajları  gelmektedir. Bu  kararı bir  daha  gözden geçirmeniz istenmektedir.
Sayın  Kudret Özersay , Ülkenin içinde bulunduğu  asayiş ve güvenlik sorununa parmak basmanız çok yerinde bir davranış olmuştur. Maalesef  yılların ihmali  neticesinde   ülke  yaşanmaz hale getirilmiştir.