Geçen hafta araba tutkusundan ötürü kaza yapan ve hayatını kaybeden 14 yaşındaki gencin durumu düşünce kaldırır.
Trafik Kazalarını Önleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Zeki Avcı’nın sözleri, bütün ailelerin kulağına küpe olsun. Özellikle çocuk denecek yaşta ehliyetsiz araba kulanan kişiler, gerçekte hem kendi hayatlarını, hem de başkalarının hayatlarını tehlikeye sokarlar.
Mehmet Zeki Avcı’nın şu sözleri, doğru sözlerdir.
“Bir çocuğun yakın çevresinin araba sürmeyi öğretmesi masum değildir.”
Bu yaştaki çocukların genellikle araba tutkusu veya araba merakı olur. Hatta o meraklarını gidermek için anne-babalar o yaştaki çocuklarına araba sürmeyi marifet sayarlar. Efendim, “Bizim oğlan 14 yaşında araba sürüyor” gibi sözde öğünç sözleri, sanki o durumdaki ailelerin göğüslerini kabartıyor. Hayatını kaybeden bu çocuk gibi, daha nice çocuk yaştaki gençler kaza yapıp ölürlerse bunun suçlusu o çocuk olmaz, aileler olur.
Yazık değilmi o taşta toprağa girmek? Kimse bu duruma düşmek istemez. Ancak bazı aileler bunu marifet sayıyor maalesef.
Eminim o kaza yapan ve genç yaşta hayatını yaşamadan çocuk, ailesinin başını kel etmiştir, araba sürmek için. Hatta bazı karı-koca arasında bile fikir ayrılıkları ve kavgalar olur. Belki de hayatını kaybeden genç, ailenin haberi olmadan arabayı alıp kaçmıştır.
“Herşey zamanında” diye bir söz vardır. Bu sözü çocuklarına geçiren ailelerin başı pek ağrımaz. Çünkü onlar herşeyin zamanında olması gerektiğini kabul etmişlerdir.
Londra’lı bir genç tanımıştım. Babasını göre göre kendi başına araba sürmesini öğrenmişti. Londra’da bu gencin araba tutkusu o kadar büyüktü ki, bir maymuncuk anahtarı yaparak bütün arabaları açabiliyordu.
1968’de sağlık nedeniyle gittiğim Londra’da o 14 yaşındaki çocuğun o anahtarla yolda gözüne kestirdiği arabayı kullanıyordu. O arabanın benzini bitince bir başka araba alarak yoluna devam ediyordu. Yani bir gecede belki beş altı tane arabayı açarak kullanma becerisi gösteriyordu. İngiltere polisi deli divane olmuştu. Sonunda o çocuk yakayı ele verince hakkında ne bileyim beş altı tane dava okunmuştu.
Bu sürede o davalardan kaçmak için Kıbrıs’a okumaya gelen o çocuk, Londra’dan getirdiği maymuncukla Kıbrıs’ta da aynı şeyi yapmıştı.
Mesela Lefkoşa’da bindiği araba Baf’ta, Baf’ta bindiği araba Girne’de, Girne’de bindiği araba Mağusa’da veya Karpaz’da bulunmuştu.
Ertesi günkü Rum gazeteleri şöyle bir manşet atmışlardı.
“Akşam bir araba şebekesi Kıbrıs’ı darmadağın etti” diyordu.
Benim de çok yakından tanıdığım o ailenin çocuğu ne şebekeydi, ne de organize bir olayın içindeydi. Onun sadece araba tutkusu vardı.
Henüz Kıbrıs harekatı olmamıştı. Ertesi gün o çocuk yakayı ele vermiş ve hakkında dava okumuştu. Henüz reşit olmadığı için mahkeme bir ceza vermemiş, sadece para cezası ile kurtulmuştu.
Psikologlar ve sosyologlar bu yaştaki çocukların ruhsal durumunu analiz etmelidir. Hatta analiz ederken de ailelere ve bu yaştaki çocuklara aydınlatıcı bilgiler vermelidir.
Maalesef bazı çocuklar kabına sığamıyor. Bu durumunu bilim adamları veya akademisyenler nasıl yorumlar, bilmiyorum. Sadece bu yaştaki çocukların bu heyecanlarına gem vurmak lazım.
14-15 yaşındaki erkek çocukları, ergenlik çağının en azgın ve en hırçın dönemlerini yaşarlar. İçgüdüleri, cinsel arzuları, parasızlık ve arkadaşları hep bir soru olarak kafalarda duruyor.
O nedenle aileler bu yaşlardaki çocuklarının bu sorunlarına sabırla cevap vermelidirler. Yani onların ne durumda olduklarını, etraflarındaki arkadaşlarının onu nasıl etkilediğini ve gelecek hayallerini, analiz edilmelidir.
Tabii ki bu yaştaki gençlerin ehliyetsiz araba kullanmaları da büyük bir suçtur. Ehliyetsiz araba kullanan gençlerin kafalarına sokulmalıdır bu durum. Yani ehliyetsiz araç kullanma, değil yaşının henüz gelmemesi, kamu için de tehlike arzettiklerini bilmeleri lazım.
Bu gibi durumlar bizde pek olmaz da, yaşı henüz gelenlerin hız tutkunu olduklarını da söyleme durumundayız.
Bu yaşa gelmiş ve kültür seviyesi düşük aileler, bu durumdaki çocuklarla baş edemezler. O yaş, bu durumdaki çocukların kendilerini tanıma ve kendilerini bulma dönemidir. Sigaraya da bu yaşlarda başlarlar. Kızları tavlamayı da bu dönemde öğrenirler. Giydikleri gömleyin düğmelerini ta göbeklerine kadar bu dönemde açarlar. Adata davranışları ile “Ben artık erkek oldum” demeye başlarlar.
Ne yani erkeklik bu yaştaki çocuklara mı kaldı.
Genç olsunlar canım. Heyecanları ve hülyaları olsun. Olsun da kendi egolarını fırlatıp atmalarını ve hayatlarını riske atma tehlikesini de öğrensinler. Daha ne diyelim ki. Hele bir de dışarı açılmaya başlarlar ve kafaya birkaç tane atarlarsa, başka diyecek sözümüz olmaz.
Çok genç yaşta hayatını kaybeden o çocuk da diğer gençlere misal olarak gösterilsin.