Kıbrıs Türkü’nün var oluş mücadelesine harç koyan önemli insanlarından biri olarak gördük ve tanıdık Dr. Burhan Nalbantoğlu’nu. Onunla olan çalışmalarımız Genel Komite’nin faaliyete geçtiği zamana rastlar.
Dr. Burhan’ın ölümünün 45’nci yıl dönümüydü geçen Perşembe günü. Normal olarak onu tanıyanlar, onunla bir zamanı paylaşanlar, ulusal mücadelede onunla omuz omuza olanlar elbette ki onu anacaklardır.
Şu anma işine takıldı kafam...
Arkasında derin izler bırakan Dr. Burhan Nalbantoğu ve onun gibileri anmak için mezarı başında çok güzel sözler söyleyerek, onun manevi hatırasını yaşatmaya çalışıyor sevenleri ve akrabaları. Şu anma töreni tahmini olarak söylüyorum, herhalde bir saatte biter. Esas olan hatırlanmaktır.
Ben de diyorum ki Dr. Burhan Nalbantoğlu’nu öyle bir saatlik bir zamana sığdıramazsınız. Bunun da nedenlerini söylemem lazım.
Dr. Burhan Nalbantoğlu, zaman zaman Kurucu Cumhurbaşkanı ile ters düşseler de TMT’nin kuruluşunda kader birliği yaptıklarını görüyoruz. O zaman TC Büyükelçiliği filan yoktu. Sadece Konsolosluk vardı. Konsolosluğun ateşelerinden Tanrısevdi’nin evinde bir araya gelen bu üçlü, işte o gün TMT’nin temellerini atmışlar ve ilk bildirilerini dağıtmışlardı.
Emekli Albay İsmail Tansu’nun “Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu” adlı kitabında Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun birlikte çekilmiş resimleri de yer almıştır. İsmail Tansu, Kıbrıs Türkü’nün mücadelesine nasıl dahil oldu onu irdelemek lazım.
Bazı insanlar vardı, karda yürürler ve izlerini belli etmezler. Dr. Burhan ilk kez “Üç doktorlar” etiketiyle iki arkadaşıyla müşterek bir klinikte çalışmaya başlamıştı. Dr. Burhan’ı işte o zamanlarda lacivert renkli Jaguar arabası ile Lefkoşa sokaklarında görüyorduk.
O yıllar kapalı kapılar arkasında yapılan teşkilat konuşmaları vardı. Bir de teşkilat yeminleri.
Teşkilat yeminlerinde malum bir tabanca, bir Kuran ve bir de bayrak kullanılırdı.
Yıllar öncesinde başlayan mücadele, yıllarca sürüp gitmişti.
Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu ve çok kısa zamanda o ortaklık bozuldu. Lakin hem Türkler hem de Rumlar silahlanmaya devam ettiler.
Dr. Küçük de o dönemde bir arayış içindeydi. Bir örgüt kurma ve heyecanlı gençleri bu olayın içine çekme operasyonu.
Belki çoğu insan bilmez. VOLKAN’ı kuran sevgili Dr. Küçük’tü. O dönemde de Ankara’dan gelen gençlik örgütü başkanı Celal Hordan vardı. Kendi içimizde olan tezatlar bir yana, Celal Hordan da adeta padişah gibi veya Demokles’in kılıcı gibi Kıbrıs Türkleri’nin başında savrulan bir güç haline gelmişti.
O günler asla unutulamaz.
Örtülü kadınların başlarını açmaları, Rumca konuşan Türklere para cezası verilmesi, Türklerin ağırlıkta oldukları veya tamamen Türk olan köylerin isimlerinin değiştirilmesi gibi operasyonlar vardı.
İşte tam o dönemlerdi ki Denktaş’la Dr. Burhan ve Kemal Tanrısevdi bir araya gelerek yeni bir teşkilat kurmuşlardı. Bu çalışmaya neden Dr. Küçük’ü dahil etmediler, tuhaf. Dr. Küçük de ay amaç için çalışıyordu. VOLKAN’ katılıp aktif olanlar, daha sonra Türk Mukavemet Teşkilatına dahil olmuşlardır.
Sadece bir bilinmeyen vardı. Silahları nereden ve nasıl temin edeceklerdi.
İsmail Tansu, yazmış olduğu kitabında bu tesadüfi olayı şöyle anlatır.
“Dr. Burhan Nalbantoğlu Ankara’ya gelmişti, silahlar ve örgütlenmek için. Kardeşim ve benimle yemek yemiştik. İşte o birliktelik dönemimizdeydi ki, Erenköylü balıkçılar köhne tekneleri ile Anamur’a çıkmışlar ve bizden silah yardımı istemişlerdi. Ondan sonraki dönemde gemilerle silah göndermiştik Erenköy’e. O kahraman Erenköy balıkçılarına Bereketçiler denmişti.”
Bazı hatıralar silinmez ama hafızalarda kalır. Sadece o silah operasyonları başlı başına bir film konusudur. Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun hayatı da bir film konusudur.
İşte o nedenledir ki, Dr. Burhan Nalbantoğlu’nu bir saatlik anma töreninde anlatamazsınız, diyorum. Bu yazdıklarımı da bir tamamlayıcılık açısından yazıyorum.
1963 olayları nedeniyle hastanesiz kalan Türk halkına bir Genel Hastane yapımı için Dr. Burhan Nalbantoğlu bir fikir atmıştı ortaya.
“Kıbrıs Türkleri kendi hastanelerini inşa etmelidir.”
Bu söz üzerine Dr. Küçük ona şöyle demişti.
“Hangi parayla ya beyim?”
“Ben bu işe kellemi koyarım. Önce araziyi sonra da inşaatı tamamlarız. Bunun için kermesler ve açık pazarlar, rozetler, Londra’daki kardeşlerimizden yardım toplamak var. Yola çıkan yolda kalmaz.”
Ve Dr. Burhan Nalbantoğlu hastane yapımı için kolları sıvamıştı. Bu hastane bittiğinde TKP bu hastaneye Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun adını koymayı önerdi ama önce reddedildi. Sonra UBP kanadı meecliste çoğunluğu sağlayamayınca bir yasayla genel hastanemizin adı, “Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi” olmuştu.
Yazacak çok şey var Dr. Burhan için. Lakin sayfalar sığmaz o büyük adamı yazmaya. Allah’tan on gani gani rahmetler dilerim. Mekanı cennet olsun.