“Yaş ilerledikçe tahammülsüzlükte artar” diyenlerin haklılığını yeni, yeni yaşayarak öğrendim.
Dondurucu soğuklarda dağların doruklarında elde silah koşuşturan, taşı kavuran sıcaklarda ovalarda harman çıkaran ben, şu günlerde yaşadığımız sıcaklar karşısında adeta perişanları oynuyoruz ama yaşanılan yangın felaketleriyle mücadele edenlerin içine düşmüş oldukları durumu düşündükçe “sıcaklardan perişan oluyoruz” düşüncesinden dolayı ne yalan söyleyeyim, utanç duyuyorum.
Temmuz ayının ortalarına gelinmesiyle birlikte başta Türkiye olmak üzere Akdenize kıyısı olan ülkelerde yaşanmakta olan yangın felaketleri acaba bir tesadüfün sonucu mudur?
Muhteris, duyarsız ve de doyumsuz insanoğlunun marifetleri sayesinde doğanın felakete çanak tutar bir ortama girmesi, gelecek nesillere bırakacağı daha büyük felaketlerin adeta habercisi değil midir?
Türkiye de Temmuzun son günlerinde Manavgat ta ortaya çıkan yangın bir şerit halinde tam otuz üç ayrı şehirde felaket halinde insanların başına düştü!
Başta Akdeniz ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen yangın haberleri insanlığın üzerine adeta bir kabus gibi çökmüş durumda.
Bilinen bir şeyin tekrarı olacak ama yangın felaketlerinin yaşanmasındaki en büyük etken insanoğlunun ta kendisidir.
Sıcakların basması, rüzgarın hızını artırması tetikleyici unsurlardır ama yangınların baş göstermesindeki baş aktör insandır!
Çarpık yapılaşma, çevre kirliliği, önlemsizlik, nemelazımcılık, beceriksizlik ve eğitimsizlik, işte bütün bunlar bu gün yaşanmakta olan yangın felaketlerinin nedenleridir.
Ağaçlar yanar, yenilerini dikersiniz, evler yanar en kısa zamanda daha güzellerini yaparsınız ama doğada meydana gelen tahribatı yaşanmamış, olmamış seviyeye getirmek yüz yılları alır.
Ağaç altlarındaki o maki bitki örtüsünü yerine yeniden koyabilmek uzun yıllar alır. Çünkü o insan oğlunun elinin yapamayacağı kadar hassastır.
Kurdun, kuşun yaşamı içinde oluşan, rüzgârın, yağmurun, çamurun, karın, sıcağın biçimlendirdiği o yapının yeniden oluşması o doğal bitki yapısının baş kaldırması yıllar, yıllar alır.
Yangın felaketlerinin yaşandığı dönemlerde alevlerin yuttuğu doğa harikalarının arkasından bunlar hep hatırlanır ama hepsi o kadar.
Sonra unutulur ve gider!
Sadece yangınlar değil sel felaketleri de bu sınıfa dahildir!
Sel felaketleri de insan elinin marifetlerinin bir sonucudur.
Yangında olduğu gibi doğanın yapısını bozmaya kalkmak, başta iskan aç gözlülüğü olmak üzere, doyumsuz işlere kalkışmak, doğayı hesaba katmadan çılgınlıklar yapmak, felakete, bu günlerde yaşandığı gibi acılara neden olur.
Ümit edelim ki bütün bu yaşananlardan sonra felaketlere davetiye çıkaran davranışlar son bulur. Aksi takdirde gelecek nesillere bırakacağımız miras ancak yaşanılamaz bir dünya olur!