Anlamamakta bu denli neden ısrar ediyoruz, anlam veremiyorum!
Detayların içine gömülüp kalıyoruz hatta bazen o denli kendimizi kaybediyoruz ki, karşı atağa kalkamıyor, karşılık bile veremiyoruz.
AB Parlamentosunda şarlatanın biri kalkıp Türk bayrağını yırtabilecek düzeylerde hareket ediyorsa,
o zavallıya karşı değil, o düzeydeki birini oralara gönderen iradeye karşı önlem almak gerekir diye düşünmüyorum.
Kökeni Türk olan birini kendi namı hesapları altında AP na gönderen irade de aynı amaca hizmet etmektedir ancak yöntem tamamen farklı!
Yıllar önce Başpiskopos Makarios ile Eokanın kurucusu Grivasın Kıbrısta sonuca ulaştırmaktaki farklı yaklaşımları gibi!
KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanı Kudret Özersay bir konferans için Londra da Kings Kolej e gidiyor ve burada Rum ve Yunan gençlerinin protestolarıyla, engelleriyle karşılaşıyor. Yine burada da Türk Bayrakları yakılıyor.
Özersayın programını bu tepkiler aksatmıyor aksine daha da anlamlı kılıyor.
Bu tepkileri fırsat bilip karşı atağa kalkabildik mi?
Yoksa “bunları yapanların ellerini kırarız” la mı yetinmeyi mi tercih ettik ?
Halbuki Rum ve Yunanlıların ister toplu, isterse bireysel olarak ortaya koyduğu taşkınlıklar, ada içinde güneye geçen Türklere karşı yapılanlar, çirkin amaçlarını ortaya koymaktan başka bir şey değildir.
Ne yazık ki bunları fırsata döndürme gibi bir derdimiz hiç olmadı!
Çok azı dışında büyük bölümünü kruru gürültülerle karşıladık, Allaha havale ettik!
Örneğin, Annan planı için yapılan referandumda çıkan sonuçlardan sonra dişe dokunur bir şey yapabildik mi?
Öfke seli içinde attık, tuttuk, sonrasında da döndük kuzu, kuzu uzlaşıya “hayır” oyu verenlerle uzlaşı masasına oturduk!
BM nin “hayır” oyu kullanan taraf için yaptırıma gitmesini boşuna bekledik!
Türklere karşı uygulanan izolasyonlar devam etti, üstelik Rum kesimi tek başına AB ne üye yapıldı!
Geçtiğimiz yıllarda gerek Mont Pelerin de gerekse Crans Montana da uzlaşıya set çeken Rum ve Yunan tutumlarına omuz silktik.
Kırgın açıklamaların dışında hiçbir şey olmamış gibi ikili görüşmelere devam ettik!
Bırakın Rum ve Yunanlıların olumsuz politikalarını fırsata çevirmeyi, dik duruşun, saygın dış politikaların uzağında durduk.
Bizimle çullisine bile olsa pirili oynamaları için yalvar, yakar olduk.
Hidrokarbon konusundaki sert ve kararlı politikaları Rumlarla olan ikili görüşmelerde hayata geçiremedik!
Yarım asırlık geçmişe rağmen ne tanıtımda, ne lobicilikte, ne de dünya ile olan ilişkilerde bir arpa boyu yol alamadık.
Alına bilineceğine inanmak Kıbrıs'taki Türk varlığına yapılabilecek en büyük kötülüktür!