Jonathan Swift in yazdığı  “Guliver cüceler ülkesinde” kitabı çocukların ellerinden düşürmedikleri ilginç bir hikaye kitabı.

Gemisi batan Guliver bir adaya çıkar cücelerin yaşadığı bu adada Guliver dev boyutuyla cücelerin hedefi olur ve hikaye bu doğrultuda sürer gider.

Bu da nereden çıktı diyeceksiniz , durup durduğum yerde Guliver ve cüceler hikayesini neden dillendiriyorum.

Siyasi yaşamımızda son zamanlarda yaşanılanlar ve de yaklaşımlar nedense bana Jonathan Swift’in hikaye kitabını anımsattı.

Büyük siyasi yapılardan olarak adlandırılan CTP son yapılan erken genel seçimlerde var olan 21 milletvekili sayısını 12’ye düşürdü!

Parti içinde bunun değerlendirilmesi yapıldı mı, hesabı soruldu mu?

Sanmıyorum, bu sonucun mimarlarına hiçbir yaptırım yaptırılmadığına göre sıfıra sıfır, elde var sıfır.

Ne oldu? Yaşanan hezimet şer ortaklığı oluşturularak unutturulmaya çalışıldı.

Büyük hedeflerle oluşturulan, tek başına iktidar rüyalarına kapılan Halkçı Parti de beklediği sonuca ulaşamadı.

Halkı inandıramadı, dokuz milletvekili ile sıradan bir oluşumda çakıldı kaldı. Halen kan kaybı devam ediyor, ardı, ardına istifalar devam ediyor.

İster istemez, beklediğini ulamayanlar kervanına katıldı.

TDP ise Lefkoşa da Belediye Başkanlığını, ardından Cumhurbaşkanlığını kendi gücü ile kazandığını sanarak eline nerden bulmuşsa bir dev aynası geçirdi.

 O aynaya bakarak “aynam, aynam güzel aynam” diyerek  girdiği genel seçimlerden tohumu bile alamadı.

Keza her gün erimekte olan DP deki durumda ondan kalır tarafı olmadı.

%36’lık oy oranı ile ve CTP ile HP’nin toplam milletvekili sayısına eşit vekil çıkaran UBP bu sonuçlar karşısında cücelere ürpertiler yaşatan Guliver konumuna geldi.

Hükümet bu senaryolarla oluşturuldu ya şimdi bundan esinlenerek yeni bir atağa kalktılar.

Mahalli seçimlerde şimdi de ittifak kurarak dev olarak tanımladıkları ve korktukları UBP ne karşı müşterek aday yaratma sevdasına kapıldılar.

Esasen korkmaları gerekenin halk iradesi olduğunu, halkın Guliver konumunda olduğunu akıllarına bile getiremiyorlar.

Yapay oluşumlar yaratarak “bir sana, bir bana” tezgahları ve de sarraflıkları paylaşımında halkı kandırmaya çalışıyorlar.

Demokrasi, demokrasi diye paralandıkları değerleri kişiliksiz siyasetlere meze yaptıklarını anlamıyorlar.

Bu tavırlar ve tutumlar karşısında bir önerim olacak, neden tek bir amblem altında toplanmayı denemiyorlar. Acaba daha şanlı, şerefli olmaz mı?