Bu nasıl bir anlaşmadır ki tüm tarafların yüzü gülüyor!

Hatta içlerinden biri Türkiyenin attığı bu imza karşısında adeta havalarda uçuyor, zafer nidaları atıyor!

...

Bu nasıl bir anlaşmadır ki tüm tarafların yüzü gülüyor!

Hatta içlerinden biri Türkiyenin attığı bu imza karşısında adeta havalarda uçuyor, zafer nidaları atıyor!

Kıbrıs ta sözde uzlaşı yolundaki Rum kesimi bir kez daha AB üyesi olma silahını doğrulttu ve mülteciler konusunda TC Hükümetinin ileri sürdüğü şartları geçersiz kıldı.

Başbakan sayın Davutoğluna bakıyorsunuz, sanki de AB Türkiye ye kapılarını açmış gibi duruşu sergiliyor!

Kaldı ki Türkiyenin önünde açılmamış daha on yedi başlık var!

Bu başlıkların açılmasında da misinanın ucundaki yemin Kıbrıs olduğunu bilmeyen mi var?

Brüksel de, geçtiğimiz günkü anlaşmada başlıklardan sadece bir tanesi açılmış durumda.

O da rica, minnet, Fransanın inayetindeki bir hamle ile gerçekleştiriliyor!

“Para her kapının anahtarıdır” sözü bir kez daha gündeme geldi.

Suriye den, Türkiye topraklarına geçen milyonlarca mülteci var.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bu mülteciler için bu güne kadar milyarlarca dolar harcadı!

Avrupa Birliğinin başını çeken devletleri bununla ilgilenmiyor.

Onlar AB üyesi ülkeleri, başta Yunanistan olmak üzere “nasıl kurtarabiliriz” telaşındalar. Mülteci akışının AB ne sirayet etmemesi için çareler aranıyor!

Örneğin, Yunanistan dan Türkiye ye göndermeye çalıştıkları 50 bine yakın mülteci var!

Nüfus artışı demek, hele bu şekilde meydana gelen bir artış o ülkenin ekonomisinin çökmesi demek.

Türkiyeyi, uzak ya da yakın bir gelecekte üye ülke olarak görmediklerinden ekonomisinin düzgünlüğü ile ya da çöküşü ile hiç ilgilenmiyorlar!

AB nin “Türkiyeyi amaçlarımıza ve de menfaatlerimizin korunmasında nasıl kullanabiliriz” mantığı her koşulda karşılaştığımız bir yaklaşım.

Hatta ekonomisi zorda olan bir Türkiye onlar için daha da cazip, tercih edilen bir durum.

Yapılan anlaşma ile Türkiye ye mülteciler için 3.5 milyar Euro vermeyi taahhüt eden AB, bu güne kadar yapılan harcamaları ağzına bile almadı.

Süreç içinde ve kontrollü bir şekilde mülteciler için verilecek olan bu miktar ileriki dönemlerde Türkiyenin başına dert olacak gailesi içindeyim!

Türkiye de yaşanmakta olan terörün daha da körüklenmesinde bu karmaşık nüfus yapısı etkili olmayacak mı?

ABnin kendi kapı önlerini temiz tutmak adına istenmeyeni Türkiye nin önüne yığmak da neyin, nesi?

 

Düşünüyorum da her fırsatta kullanılmakta olan “insani” ifadesi, neden AB üyesi ülkeler için geçerli değil?