Tüm caydırıcı uygulamalara ve konut yapımının, kazançlı bir yatırım olmamasına rağmen, KKTCde başka yatırım seçenekleri çok sınırlı olduğu için, geçmişten kalan geleneğe bağlı olarak, birçok aile reisi, birikimlerini çocukları için konut yapımında kullanıyor. Aslında mal sahiplerinin aldığı kira miktarı, evin yapımında kullanılan yatırımın faizinin bile altındadır. Üstelik ev sahipleri, elde ettikleri kira gelirinin büyük bir kısmını, hatta daha fazlasını kiracı çıktıktan sonra, evin tamiratında kullanmak zorunda kalıyor. Bu nedenle emlak sahiplerinin elde ettiği kira, haksız veya karşılıksız bir gelir görülemez. Üstelik mal sahipleri, inşaatın yapımı esnasında ödediği vergiler yanında, evini kiraladığı zaman da, elde ettiği aylık gelirin %15ini,devlete stopaj vergisi olarak ödemektedir. Ayrıca büyük harcama ve fedakarlıklarla tamamlanan konutlar için, geçmişte sadece emlak vergisi alınmasına karşın, CTP döneminde alınan bir kararla, boş ve kullanımda olmayan evler için bile halen, aydınlatma, sağlık, temizlik ve kanalizasyon vergileri alınıyor. Bazı belediyeler ile Elektrik Kurumu ise ,bazı anti demokratik ve haksız uygulamalar ile, ev sahiplerini mağdur etmekte zarara sokmaktadır. Örneğin: Elektrik kurumu, daha önce ayni evde oturan kiracının ödenmemiş borcu olduğu takdirde, evi yeni kiralayan vatandaşa elektrik bağlantısı yapmıyor.elektrik bağlantısı yapmama tehdit ve şantajı ile ev sahibinden, eski kiracısının borcunu ödemesini talep ediyor. Mağusa Belediyesi ise, eski başkanın döneminden kalan uygulama ile,kiralanan evin su bağlantısını kiracının adına yapmasına rağmen, sözleşmeye mal sahibinin adını da yazıyor.Böylece, kiracının ödememesi durumunda, biriken borçtan mal sahibini sorumlu tutuyor.Kiracı evden ayrıldıktan sonra, ev başka birine kiralandığı zaman, Belediye, suyu açmak için, mal sahibinin, daha önceki kiracının borçlarını ödemesini istiyor. Böylece kiracının kullandığı su ve elektrik bedelinin kullanan yerine, ev sahibi tarafından ödenmesi isteniyor. Kuşkusuz gerek elektrik kurumu, gerekse Belediye yetkililerinin yaptıkları hizmetlerin karşılığını almak istemesi normaldir.Fakat su ve elektrik bedelinin alınması için hakça,hukuka uygun,çağdaş ve mantıklı bir yöntem belirlemeleri gerekir. Yoksa ödenmemiş borç bulunduğu gerekçesi ile yeni elektrik bağlantısı yapmak için eski borcun ev sahibi tarafından ödenmesinin istenmesi, kiracının borcunun, tehdit ve şantaj ile ev sahiplerinden alınmağa çalışılması demektir. Demokratik hukuk devletinde,kamu kuruluşları, alacaklarını böyle şantaj olarak nitelenebilen uygulamalar yerine ,çağdaş ve hukuka uygun yöntemlerle almağa çalışmalı. Emek harcamadan mülk elde edenler, belki malın değerini takdir edemez. Çağdışı ideolojik saplantılara takılıp kalanlar da, mülk sahiplerini sömürücü veya haksız kazanç elde eden kişiler olarak görebilir. Ayrıca KKTCde ses çıkaranların istediğini elde ettiği, sessiz kalanların da mağdur edildiği biliniyor. Politik iktidar da her nedense, haksız uygulamaları düzeltmek ve haklı olanlara hakkını vermek için mağdur olanların eylem yapmasını beklemektedir. Fakat atalarımızın dediği gibi ‘mal canın yongasıdır.Çünkü normalde mülk edinmek için,çalışmak, uğraşmak, fedakarlıklara katlanmak, ve didinmek gerekir. Bu nedenle, sırf örgütlü olmadıkları ve ses çıkarmadıkları için, ev sahiplerinin,hukuk dışı yöntemlerle haksızlığa uğratılması, büyük insafsızlıktır. Demokratik hukuk devletinde böyle hukuk dışı yöntemlerle, devlet saygınlığına gölge düşürerek ve şantajla ev sahiplerini başkasının borcunu ödemeye zorlayan yetkililerin, görevlerinden alınması ve haklarında yasal işlem yapılması gerektiği görüşündeyim. Vatandaşların haksız uygulamalarla mağdur edilmemesi için,gerek hükümet, gerekse muhalefetteki siyasi partiler de, artık bu önemli soruna mutlaka el atmalı.