Aylardır dillerden düşmeyen ziyaret gerçekleşti.
Kimilerinin korktuğu ve “din çıkarması” ya da “adayı İslamlaştırma” çıkarması olarak yorumlayıp isimlendirdikleri cami açılışı da yapılmadı!
TC Cumhuriyeti Başkan ı sayın Erdoğan makam arabasının içinde, söz konusu Hala Sultan camisinin yanından geçti ve gitti.
Tamamen nezaket ziyareti şeklinde gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğanın ziyareti beklenildiği gibi Güney Kıbrıs ta hiç te hoş karşılanmadı.
Halbuki sayın Erdoğan ın kullandığı ifadeler, sertliğin dışında ve tamamen uzlaşıyı çağrıştırır bir havadaydı.
Kıbrıs Türkünün yanında olacaklarını söyledi. Doğru değil mi?
Kıbrıs Türklerinin yanında olmadıkları takdirde güneyin adanın kuzeyini “ham” yapmak için beklediğini bilmeyen var mı?
Erdoğan elli yıl boyunca Türk tarafının yapmış olduğu açılımlara karşın Rumların uzlaşı için isteksiz olduğunu söyledi. “Rum tarafı kendini adanın tek sahibi olarak görüyor ve Kıbrıslı Türklerle siyasal eşitlik temelinde bir ortaklığı ve siyasi gücü paylaşmaya yanaşmıyor” dedi.
Yalan mı söyledi?
Kişi başına milli geliri iki katına çıkarma hedefi içinde olduklarını dillendirdi!
Ne var ki bu hedefin halk kitlelerinin esenliğine etkisi olacak mı, olmayacak mı bunu şimdiden kestirmek güç!
Ziyarette yapılan açıklamalara baktığımızda bana göre Cumhurbaşkanı Akıncının ifadeleri TC Cumhurbaşkanın ifadelerinden daha sertti!
Kıbrıs Türklerinin Türkiye nin desteğine ihtiyaçları olduğunun altını çizen Akıncı eşitlik, güvenlik ve huzur içinde adil bir çözüme Türkiye nin katkı koyacağından emin olduğunu söyledi.
Ucu açık görüşme süreçlerinin sürdürülebilir olmadığına dikkat çeken Akıncı Akdeniz deki Hidrokarbon zenginliklerinde Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu dile getirdi.
Bütün bunları alt alta koyduğumuzda Rum kesiminin sayın Erdoğan ın ada ziyaretinden memnun kalmasını nasıl bekleye birisiniz?
Güneyde “yeni tavizler listesi” olarak değerlendirilen ifadelerin önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi planlanan ikili görüşmelerin yol haritasının belirleyicisi olacağını şimdiden söylemek mümkün.
Hidrokarbon zenginliklerinden Kıbrıs Türklerine pay vermesinin düşünülmediği bir tarafa eşit siyasi bir ortaklığı kabul etmesi, güvenlik açısından Türkiye nin garantör ülke olarak adının geçmesi CransMontana akıbetinin yeniden yaşanacağının işaretidir.
Biz bütün bu olasılıkları bir tarafa bırakıp refah seviyemizi nasıl yukarılara taşıyabiliriz buna bakalım. Türkiye Cumhuriyeti Başkanı bu konuda açık çek verdi. Pek iyi de bizdeki hükümetin bu konuda bir hazırlığı var mı?
Yoksa bizdeki hazırlıklar Serdar beyin iki ileri bir geri sözlerinde mi saklı?