Dünya siyasetine yön veren büyük aktörler Kıbrıs uzlaşmazlığını hatırlamış olacaklar ki, bir haftadır adada derinlerden gelen ama yapay bir hareketlilik yaşandığına şahit olduk.

Bu hareketlilikte sanırım bayan Lute’un BM Genel Sekreterinin Geçici Danışmanı sıfatını neden almış olduğunu hatırlamasının da büyük etkisi var diye düşünürüm!

Kısa bir zaman sonrasında KKTC de gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri de hesaba katılarak iki lider ’amaçsız’ bir araya geldi.

Sayın Cumhurbaşkanımız iki liderin buluşmasının ardından KKTC Meclisinde temsil edilen siyasi parti liderleriyle görüştü, bir haftaya yakın devam eden gelişmeleri aktardı.

Sayın Akıncının aktardıkları öyle anlaşılıyor ki hiç te ümit var değil! Ancak geçmişten dersler çıkarmadan bir yola girmek tehlikelerin en katmerlisidir.

Görüşmeden çıkan her liderin ağzından olumlu tek bir söz duyulmadı.

Sayın Akıncı yine de peşin hükümlü olunmaması gerektiği telkinini fısıldadı.

Mont Pelerinden, hele Grans Montanadan sonra ortaya çıkan niyetlere bakıldığında her el işareti ile bir araya gelmek havanda su dövmekten başka bir şey değil! Ciddi duruş hiç değil!

Uzlaşıya sevdalanmış yapımızla, her ‘gel’ işaretine gösterdiğimiz yaklaşımımızla ortaya koyduğumuz tez ve görüşlerimize nasıl saygı bekleyebiliriz?

“Bir adım önde “ dedik, taviz vermede kendimizden geçtik.

Masaya harita bile çıkardık, garantörlük gibi hayati bir konuyu tartışmaya açtık!

Kimilerine ‘kasıntı’ gelecek ama’ yeter artık’ deme şansımız hiç olmayacak mı?

Görüşmeler ucu açık olmayacak diye, diye ömrümüz tükeniyor.

O ucundaki açıklık öyle bir hal aldı ki istesek te artık dikiş tutmuyor! Yara eridi, mikroplar saçıyor!

Yine de uzlaşıyı gerçek anlamda istediğimize inandırıcı olamıyoruz.

İnanmamaya şartlanmışlarsa ne tavır sergilenir se sergilensin yaranamıyoruz.

Karşımızdaki muhataplarımızın niyeti kötü!

Bayan Lute her profesyonel diplomat gibi muhakkak ki başarılı olmak ister.

Kangrenleşmiş Kıbrıs sorununu çözmüş kahraman olmak ister!

Kıbrıs konusuna sonradan müdahil olanların en büyük hatası hep bu oldu!

İki toplum liderinin el sıkıp birbirlerine göz süzmelerine bakarak “bu iş çantada keklik” olarak baktılar!

Kendinden önce bu görevi üstlenenler gibi sonradan anladılar!

Burası Kıbrıs sularında Afroditin yıkandığı, asırlarca bin bir korsanın cirit attığı topraklar.

Her hareketin, her konuşulanın arkasında bin bir melanet var.

Hala daha Bizansın dehlizlerinde yankılanan entrikaların uzantıları dolaşıyor ortalarda!

Yıllardır yapılan görüşmelerin ucunu açık bıraktıran, “elbet bir gün punduna getirir kaparız” umutlarını ayakta tutan yaklaşımlardır bunlar!

Her “gel” hareketine uyan, kapı arkasında davet kollayan konumdan sıyrılma zamanı ne zaman gelecek? Entrikalara açık kapı bırakan uygulamalar ne zaman bitecek?

Sorarım, inandırıcı olmak için kararlı ve tutarlı olmaktan başka seçeneğimiz var mı?