1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine ve egemenliğine dayalı olarak Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmalarıyla ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti, Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayalleri nedeniyle uzun ömürlü olmayacaktı..
Nitekim, Enosis’e giden yolda Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını engel olarak gören ve değişiklik için 22-26 Kasım 1962 tarihleri arasında Ankara’yı ziyaret eden ancak hedefine ulaşamayan Makarios, 30 Kasım 1963’te kendilerince Kıbrıs Cumhuriyetinin sorunsuz çalışmasını sağlamak için Anayasada 13 maddelik değişiklik yapılmasını , Cumhurbaşkanı ve Yardımcısının ‘veto’ hakkını kaldıran bir öneride bulunmasının ardından Kıbrıs Türk Halkı, bu öneriyi 16 Aralık 1963’te anayasayı önemsiz kıldığını ilan ederek reddedecekti. Çünkü, bu önerilerin Kıbrıs Türk Halkı tarafından kabulü, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Federal karakterini ortadan kaldıracak ve Kıbrıs Türk Halkını azınlık bir konuma getirirken Enosis’e giden yolu açacak ve de Kıbrıs Türk Halkının Girit misali sonunu getirecekti..
Kıbrıs Türk Halkının ve de Anavatanımız Türkiye’nin ‘veto’ etmesi sonucu Makarios hedeflediği anayasa değişikliğini başaramayınca Rum liderliği, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni “Kıbrıs Rum Cumhuriyeti”ne dönüştürme girişimlerine 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planını uygulamaya koyarak Enosis’e giden yolu açmak isteyecekti..
Akritas Planına göre dünya, adada Rum siyasi üstünlüğünün anayasada yapılacak düzenlemelerle küçük topluluk kabul edilen Türklerin korkacak bir şeyi olamayacağına inandırılması gerekmekteydi. Planın diğer amacı da garantörlük Antlaşması ve İttifak Antlaşmasının iptalinin gerçekleştirilmesini sağlamaktı..
Akritas Planı çok açık ve net olarak Kıbrıs Türk Halkının ‘azınlık’ olarak kabul edilmesini öneriyordu ve de bu planın gerçekleşmesi durumunda Enosis’in gerçekleşmesi mümkün olacaktı.. Akritas Planına göre; eğer Kıbrıs Türk Halkı anayasada yapılacak değişiklikleri ret ederse, şiddet kullanarak “Bir kaç gün içinde” yabancı kuvvetler müdahale etmeye fırsat bulmadan şiddete boyun eğdireceklerine inanıyorlardı.
21 Aralık 1963’te Özellikle Lefkoşa’ya yönelik silahlı saldırıların yoğunlaşması üzerine Türk Savaş Uçakları Lefkoşa üzerinde alçak uçuşlarını gerçekleştirmişlerdi.. Rum liderliğinin Kıbrıs Türk Halkına yönelik silahlı saldırılarının sürmesi üzerine 24 Aralık 1963’te toplanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ateş-kes antlaşmasına uyulmaması durumunda garantörlük hakkını kullanarak müdahale edeceğini açıkladı.
21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla birlikte 22 Aralık’ta, Yunan Alayı desteğinde EOKA sürüleri Lefkoşa ve K. Kaymaklı’ya saldırılarda bulunurken; Rum saldırılarının durdurulması amacıyla Anavatanımız Türkiye, Garanti Antlaşmalarının 4. Maddesine uygun olarak garantör devlet Yunanistan ve İngiltere ile ortaklaşa müdahale yapılmak istedi, ancak olumlu bir yanıt alamayınca da tek taraflı müdahale kararı verdi ve bunu ilgili devletlere de bildirdi.
25 Aralık 1963 günü Yunan Alayı desteğindeki EOKA birliklerinin saldırdığı Lefkoşa’nın hemen Kuzey-Doğu kesiminde Küçük Kaymaklı’da çarpışmalar bütün şiddetiyle devam ederken silahsız ve savunmasız yüzlerce kadın, erkek, çoluk, çocuk ve yaşlıları rehin alan EOKA militanları cinayetler işliyordu.
25 Aralık 1963’te Lefkoşa’dan Ankara’ya yapılan yardım çağrısında “Son Mermilerimizi Atıyoruz, Vatan Sağ Olsun” deniliyordu.. Bu çağrının ardından Kıbrıs Türk Alayı, Garnizonundan çıkarak mevzilenirken Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sayın İsmet İnönü yaşamının en zor kararlarından birini veriyor ve de Rum-Yunan saldırılarının durdurulması amacıyla 25 Aralık günü ö.s Lefkoşa semalarında Türk jetlerinin uçurulacağını tüm dünyaya duyuruyordu..
Anavatanımız Türkiye’nin 25 Aralık 1963 günü saat 14.00’te Kıbrıs’a gönderdiği 4 jet , Türkiye ve dünya kamuoyunu heyecanla ayağa kaldırmaya yetecekti.. O günde başlayan ihtar uçuşu karşısında Makarios; Türkiye’nin müdahaleye kesin olarak kararlı olduğunu anlayınca “Ateş-Kes Antlaşması” imzalamak durumunda kalacaktı..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından 27 Aralık 1963’te üç garantör ülkenin askerlerinden oluşan bir “Barışı Koruma Kuvveti” oluşturulmuştur. 28 Aralık günü Kıbrıs’a gelen İngiliz “Ortak Refah İlişkileri” Bakanı Duncan Sandays “Siyasi İrtibat Komitesi”ni kurar. 29 Aralık günü sabahının erken saatlerinde taraflar bir mutabakata vararak harita üzerinde son kez çizilen “Yeşil Hat”tı kabul etmelerinin ardından, Tümgeneral Peter Young , 30 aralık Pazartesi günü sabahı bir basın toplantısı yaparak tesadüfen yeşil kalemle çizilen hat “Yeşil Hat” olarak açıklanacak ve de günümüze kadar da öyle anılmaya devam edecekti...
Netice itibarıyla; Lefkoşa’da Rum-Yunan ikilisinin Kanlı Noel saldırılarıyla başlayan olaylar, Kıbrıs’ın bölünmesine giden yolun da başlangıcı olacaktı.. 1 Ocak 1964’te Makarios; Kıbrıs ile ilgili tüm antlaşmalarını feshettiğini açıklar ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti de ortadan kalkarken gayrı resmi bir Rum Yönetimi haksız yere Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınmaya devam edecekti..
15 Ocak 1964’te Londra’da , İngiltere, Türkiye ve Yunanistan ve Kıbrıs’taki Türk ve Rum toplumunun temsilcileri ve BM Genel Sekreteri U Thant uyuşmazlık konularını görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından 18 Şubat 1964’te BM Genel Sekreteri U Thant’ın sunduğu BM Barış Gücü Yönetimindeki “Kantonal Yönetim” kurulması Planı , Enosis’e engel olacağı gerekçesiyle Makarios tarafından reddedilecekti..
Kıbrıs sorununun BM Güvenlik Konseyine taşınmasının ardından oy birliği ile alınan 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile BM Güvenlik Konseyi Rum yönetimine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’ta meşru hükümet olarak tanırken; Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’ye danışılarak Kıbrıs Adası üzerinde bir BM Barış Gücü’nün kurulmasına karar verilirken; Anavatanımız Türkiye’ye yönelik olarak kararın 1. Maddesinde “Uluslararası barışı tehlikeye sokacak herhangi bir harekatın yapılmaması istenmesi yanında; Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan’ın arasında arabuluculuk amacıyla “Özel Temsilci” atanması kararı da alınıyordu..
Maalesef bu karar; öncelikle Rumları günümüze kadar gelen çözümsüzlükte ve Enosis’e giden yolu açma mücadelesinde cesaretlendiren bir karar olacaktı.. O günde ilk karar taslağı çıktığında itiraz eden Denktaş; “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlar yıkmıştır, ortada yoktur. Rumlar düzenledikleri silahlı saldırılarla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türk kanadını hükümet dışına atmışlardır. Bu nedenle kararda Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetine atıfta bulunulursa Rumlar buna sahip çıkacak ve sorun daha fazla büyüyecektir” demişti. Kararın bu şekilde geçirilmiş olmasına üzüldüm ve ağladım. Başımıza geleceği ve Rumların bu kararı kendi lehlerine nasıl kullanacaklarını tahmin ediyordum Bunu genel Sekreter U Thant’a da söyledim demişti. Kaynak: Soyalp Tamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili aldığı bazı kararların özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi, (1964-1992), s. 1245-1246
Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyine taşınmasının ardından 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararında her iki toplumun barış içinde yaşaması gerektiği vurgulanırken , şiddetin önlenmesi için de Barış Gücü Askeri ile bir arabuluculuk tayinini öngörüyordu.
21 Aralık Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planı uygulamaya konulurken Kıbrıs Türk Halkına karşı kapsamlı ve sistematik saldırılara geçmiştir. O günde Kıbrıs Türk Halkı devlet kurumlarından uzaklaştırılmıştır. Tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen Akritas Planı, basit bir plan olmayıp Kıbrıs Türk halkının etnik temizlik planıydı. Akritas Planının uygulamaya konulması sonucu 30 000 Kıbrıslı Türk 103 köyden göç etmek durumunda kalırken Kıbrıs Türk Halkı Ada yüzölçümünün %3’lük bölümünde denize çıkışı olmayan, sürekli kuşatma altında tutulan küçük bölgelere sığınmak durumunda kalmıştı..
Kıbrıs Türk Halkı; Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek, Anavatanına güvenerek Lefkoşa’da, Mağusa’da, Limasol’da, Larnaka’da, Baf’ta, Beşparmak Dağlarında, Erenköy’de diğer kent ve köylerde direnerek 1974’lere geldi.
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde Makarios’a karşı yapılan darbenin ardından Makarios’un yerine getirilen EOKA’cı Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan ediyordu.. Kıbrıs Türk halkının ve anavatanımız Türkiye’nin bu emrivakilere razı olması asla düşünülemez.. Nitekim, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur geldi. 1975 Nüfus Mübadele Antlaşmasıyla Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu..
Yıllarca devam eden görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine Kıbrıs Türk Halkı self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan ediyordu.. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; Kıbrıs’ta yaşanan gerçeklerin, Kıbrıs Türk Halkının Anavatanı Türkiye ile birlikte yürüttüğü mücadelenin, Kıbrıs Türk Halkının anavatanına inanarak ve güvenerek yürüttüğü direnişin, Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek verdiği ulusal mücadelenin bir mutlu sonucudur..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yaratılmasında önder olanlar; sonsuza kadar sevgi ve saygıyla anılacaklardır. Onlara olan borcumuzu ödemek için üzerimize düşen görevi yapalım, bu eseri koruyalım ve ona sahip çıkalım. Onlar aç kaldılar, susuz kaldılar, dağlarda ovalarda nöbet tuttular, kalemleriyle savaştılar. Onlar yaşamlarını Kıbrıs Türk Halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine verdiler, sonuçta; sırası geldiğinde şerefleriyle ölmesini bildiler. İşte bunun içindir ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; dimdik ayaktadır ve ayakta kalmaya devam edecektir. Kıbrıs Türk Halkının yegane yaşam bulabileceği zemin, sadece ve sadece bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..