1968 yılından beri BM gözetiminde devam eden görüşmelere Anastasiadisin masadan kaçışının ardından 7 ay aradan sonra yeniden başlandı. Her iki halk için hayırlısı olsun diyelim. Ancak görüşmelerde olumlu bir sonuca ulaşabilmek için her şeyden  önce iyi niyet şarttır.

Bugüne kadar Kıbrıs sorunu ile ilgili olumlu bir sonuca varılamamışsa bunda  en önemli etken Rumların tarihten gelen Enosis hayallerinden kaynaklanmaktadır. Günümüzde Rumlar Kıbrıs Türk halkının egemenlik ve self-determinasyon hakkı bulunmadığını  , Kıbrıs Türk halkının azınlık olduğunu ve azınlık haklarına razı olmak durumunda olduğunu iddia  etmektedir.

Rumların anlayışına göre Kıbrısta bulunacak siyasi bir çözümde  ve yapılabilecek bir anlaşmada  “her topluma nüfusu kadar toprak”  verilmesi  anlayışı egemendir. Ve de her şeyden önce AB normlarının uygulanması gerekmektedir.

 Nitekim Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu  II. Hrisostomos  geçmişte yapmış olduğu açıklamada  “Biz %82yiz, onlar %18 ve yetkinin %50ni istiyorlar, bu nasıl adalet anlamadım…..Kıbrıslı Türklere bırakılacak toprak  %25i geçmeyecek” demiştir. 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi eski başkanlarından Papadopulos,  görevde olduğu dönemde  Fransada yayınlanan  LExpres gazetesine verdiği bir demecinde  “Kıbrıs Türklerinin nüfusu %18, Rumların nüfusu ise %82dir.   Rumlar Kıbrısın toprağının %88nin sahibidir. Çözüm ancak Osmosis ile olacak” diyordu. 

Anastasiadis , “İki toplumlu Federasyona dönüşerek yenilenen (Evrimleşen) Kıbrıs Cumhuriyetine katılacakları için Kıbrıs Türklerinin ayrı egemenlikleri , ayrı egemen devlet yapıları ve ayrı vatandaşlıkları olmayacak; ayrılma hakkını da içeren self-determinasyon hakları söz konusu olmayacaktır” diyor.

“Kıbrıs sorunu 1974de başladı diyen , Kıbrısta çözümü işgal ordularının ve yerleşiklerin çekilmesi” olarak gören Anastasiadis, “Helenizmin varlığını güvence altına alacağız” diyor.

1960 yılında 350 bin civarında olan Rum nüfusu binlerce Yunanlı, Pontuslu, Lübnanlı , Arap, ve İngilize verilen vatandaşlıklarla 800 bini bulmuştur.  Tabii ki Rum liderliği Türk nüfusunun da Kıbrıstaki artışını bu arada görmezden gelmektedir.

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşmalarına imza koymuş iki halktan biriyiz. 1960 Anlaşmalarına ve bu anlaşmalara dayalı BM Güvenlik Konseyi  kararlarına göre “İki eşit tarafız , çoğunluk-azınlık değiliz. 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit haklara sahip iki ortağından biriyiz. İngiliz Koloni Hükümetinin  egemenliğini Kıbrıs Türk ve Rum halklarına vermesiyle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti meydana gelmiştir. Anavatanlar olarak Türkiye ve Yunanistanın yanında garantör devlet olarak İngiltere ve de İki halkın liderleri bu anlaşmalara imza koyarken liderler halkları adına kendi kaderlerini tayin hakkını kullanmışlardır. O günde Enosis peşinde koşan Rum halkı ve Taksim peşinde koşan Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon haklarını ayrı ayrı kullanarak bu hedeflerinden vazgeçtiklerini beyan etmişlerdi.

1968 yılından beri devam etmekte olan görüşmelerde  taraflardan biri diğerine  “senin self-determinasyon hakkın yoktur, sen azınlıksın” dememiştir ve bundan sonra da diyemez…. Çünkü bu gerçekler BM  kayıtlarına da geçmiştir.

Kıbrıs Sorunu bir çoğunluk-azınlık sorunu değildir. Kıbrıs sorunu  eşitlik ve egemenlik  sorunudur.Kıbrısta iki egemen devlet vardır. İki egemen halk vardır.  Rumlar, Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon hakkını kullanarak 1983de KKTCni ilan ettiğini unutuyorlar. Yine Kıbrıs Türk halkı ve Rum halkı 2004 yılında ayni günde ve saatte Annan planı referandumunda  self-determinasyon haklarını kullanmışlardır. Bunlar BM  kayıtlarına da  geçmiştir. Self-determinasyon hakkı olan Kıbrıs Türk halkına   Rumlar azınlık gözü ile bakamaz ….Kendilerine böyle bir şans verilmeyecektir.

Rum Yönetimi eski başkanları gibi  ,  şimdilerde Anastasiadisin de hedefinde  Türk askeri vardır, Kıbrıs Türk halkı ile anavatanımız Türkiyenin bağlarını koparmak vardır. Anastasiadis de zamana oynayarak Kıbrıs Türk halkının kendi içinde birlik ve beraberliğini kaybetmesini bekliyor…..

1968den beri süregelen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamamıştır. Dün başlayan görüşmelerden de olumlu bir sonuç beklemez. Çünkü Rum tarafı tarihin derinliklerinden gelen  Enosis hayali ile yaşamaktadırlar. Rumlar Kıbrıs Türk halkı ile hiçbir yetkiyi paylaşmak istemeyeceklerdir. Rumlar 1968 yılından beri görüşme masasında zamana oynamaktadırlar.

Nitekim Rum Yönetimi eski başkanlarından Galfkos Klerides anılarında “…Türklerle  masada müzakere eder gibi oturduk. Görüşmelere devam ettik. Amacımız  müzakerelerde uzlaşmaz taraf olarak Türkleri  göstermekti. Bunu da başardık. Denktaşın Mr. No Olarak anılması  bu nedenledir…” diye yazarak gerçek yüzlerini göstermiştir” .

Yine Rum Yönetimi eski başkanlarından  Papadopulos, ise “ Gerçek hedefimiz Federasyon değildir, federasyon bir ara hedeftir.Gerçek hedefimiz Kıbrıs Türklerini ‘Osmosis  yoluyla  yok etmektir…”  diyordu.

Anastasiadisin de kendinden önceki liderlerden farklı düşünce içinde olduğunu söyleyemeyiz…Anastasiadisin  BM ve AB  nezdinde yapmış olduğu  çalışmalar vardır. Anastasiadis, ABni müzakere sürecine dahil etmeye çalışıyor, bu kabul edilemez.

Rumlar hayal içinde yaşamasınlar. Kıbrısta dini ve dili, ırkı  ve kültürü tamamen farklı iki ayrı  halkın Kıbrıs Cumhuriyeti şemsiyesi altında  bir ortaklık devleti çatısı altında  adı altında    birleşmesi mümkün değildir…. Türk düşmanlığının Kıbrıs sorununa olumlu  yönde bir katkısı  yoktur ve olamaz.

Egemenliğe dayanmayan bir eşitlik her zaman kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Hele de  AB normlarının  uygulanmasının söz konusu olduğu bir Kıbrısta Rumların düşündüğü gibi egemenliği olmayan  bir Kıbrıs Türk  halkı yok olmaya mahkumdur!.. Kıbrıs Türk halkı için bağımsız ve egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin  varlığı çok önemlidir….

Kıbrıs Türk halkı  nasıl olursa olsun bir  çözüm olsun felsefesi ile hareket ederek Rumun egemenliği altına girmeyecektir...Kıbrıs Türk halkı  bağımsız ve  egemen devletinden asla vazgeçmeyecektir. KKTC Kıbrıs Türk halkının geleceğidir. Türk askerinin Kıbrıstaki varlığı KKTCnin teminatıdır ve teminatı olmaya devam edecektir….

Atlılarda, Muratağada , Sandallarda, Taşkentte , Türkelide , diğer kent ve köylerde yaşadıklarımızı yeniden yaşamak istemiyorsak Federasyon ve/veya Birleşik Kıbrıs  gibi çözüm önerilerine hayır demesini bileceğiz….

 

Sonuç olarak ;Kıbrıs sorunu çoğunluk-azınlık sorunu değildir. Kıbrıs sorunu egemenlik sorunudur. Hak ve özgürlük sorunudur.  Rumların tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea çerçevesinde hayat bulan Enosisi gerçekleştirme istek ve arzularından kaynaklanan bir sorundur….